Duayen radyocu Mehmet Can'la röportaj yaptık

Yayınlanma:
Güncelleme: 14 Temmuz 2020 12:50
Duayen radyocu Mehmet Can'la röportaj yaptık

Duayen radyocu Mehmet Can'la röportaj yaptık

Her işin bir ustalığı vardır

Kahramanmaraş’ın her hafta yayımlanan tamamı renkli tek gazetesi olan ve güçlü kadrosunun yanı sıra güvenilir haberciliği ile bilinen Diriliş Haber’in Genel Yayın Yönetmeni Mücahit Dalkara sordu, Radyo 7’nin usta Radyo programcısı, Mehmet Can cevapladı.

Mütevaziliği ve ses tonuyla bilinen radyo 7 Haber Müdürü ve aynı zamanda programcısı Mehmet Can, Kahramanmaraş’a ilk defa geldiğini ve kentin insanlarını çok sıcakkanlı bulduğunu belirtti. Can, Kahramanmaraş’ın batıya doğru geliştiğini fakat eski Maraş’ı daha çok beğendiğini dile getirerek, Kahramanmaraş’ın var olan imkânlarının iyi değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Usta radyo programcısı Can, eski radyoculuk ve günümüz radyoculuğu arasındaki farkı anlattı. Can’a göre radyoculuk; Mikrofon başına gelip kalıplaşmış bir şekilde her gün aynı sözleri tekrar eden bir meslek değil, konuştuğu her kelime ile kamuoyuna önemli mesajlar veren ve kamuoyunu doğru bir şekilde yönlendiren bir meslektir.

Mehmet Can kimdir?

İstanbul’da doğdum. İstanbul’da eğitimimi tamamladım ve İstanbul’da yaşıyorum. İletişim Fakültesi Radyo ve Televizyon bölümünden 1993 yılında mezun oldum. Bunları anlatınca yaşlandığını fark ediyor insan... Kanal 7 televizyonunun ulusal radyosu Radyo 7’de, 7 gün 7 sabah isimli sabah programını sunuyorum. Programı biraz agresif sunuyorum, bu kesinlikle insanları uyandırmak için çok iyi bir yöntem. Bazılarını sinirlendirmek ve bazı gerçekleri dillendirmek insanların uykusunu açıyor.

Radyo programcılığı dışında neler yaptınız ve yapıyorsunuz?

Yayıncılık hayatıma Marmara FM’de başladım. 1993’ten 1998 yılına kadar orada çalıştım. Ayran gönüllü biri değilim, berekete inanan bir kişiliğim var.  4 yıl süren televizyon maceram oldu. Hilal Televizyonunda haber spikerliği yaptım. Daha önce müzikle ilgilendim 4 albüm çıkardım. Enstrüman çalamıyorum, çalabildiğim tek şey kapı zili… Eser okuyabiliyorum. Evliyim, 2 oğlum var. İSMEF’te radyo programcısı olmak isteyen gençlere dersler veriyorum. Radyo programcılığının ve televizyon programcılığının öğrenilebilir ve öğretilebilir bir yanı vardır. Fazla hitabi davranmamaya çalışıyoruz. Türk tipi çözümlerle medya algısını oturtmaya çalışıyoruz. Dürüst yayıncılar yetiştirmeye çalışıyoruz.

 

 

Kahramanmaraş’taki izlenimleriniz nelerdir?

Kahramanmaraş’a gelmeden önce Google üzerinden buraların gezilebilecek mekânlarını araştırdım. Dondurmayı biliyoruz, İstanbullu olmama rağmen çok severim. Kahramanmaraş, Modern ve Organize olmuş bir şehir. Batıya doğru büyüyen bir şehir. Şehrin batısına doğru yeni yapılanmalardan haz etmedim ama eski Maraş’a bayıldım. Eski fiziki yapı, evlere ve özellikle insanlara bayıldım. Samimi, sıcakkanlı ve dürüst insanlar. Çok güzel ağırlandık.

Ses tonunuzu neye borçlusunuz?

Allah vergisi bir sesim var. Ses değiştirilebilir bir özellik değildir. Ses eğitilebilir, mesela kalınlaştırılabilir ama taban ve tavan arasında bir fark oluşturamazsınız. Ses Allah’ın verdiği renktedir. Eğer sesinizi yönlendirecek, uygun kişilerden uygun dersleri alırsanız, çok farklı bir noktaya gittiğinizi göreceksiniz. Diksiyon, doğru nefes radyo ve televizyon programcılarının ses kalitesini ve kendine olan güvenini artırır. Güzel konuşmanın öncelikli şartı kelime dükkânlarını zengin tutmaktır. Okumak gerekiyor. Sosyal medya mesajı okumaktan bahsetmiyorum. Kitap okumak ve mümkünse sesli okumak…

Her insan radyocu yâda gazeteci olabilir mi?

Genç arkadaşlara ben tebessümle bakıyorum. Hepimiz âşık olduğumuzda şiirler yazarız. Genç arkadaşlarımız, ilk aşkla mikrofon başına geçiyorlar yâda fırsatı değerlendirmek istiyorlar. Bunlar masumane tavırlardır. Fakat ilerleyen dönemlerde meslektaşımız olamayabilirler. Bunlar belirli dönemlerde, aylık, belki de haftalık süren yayıncılık hayatına sahip olarak kaybolup, yok olacaktır. Her işin bir ustalığı vardır.

Eski radyoculuk ile günümüz radyoculuğu arasındaki fark nedir?

Yakın bir gelecekte radyo programcılığı olmayacak ve tamamen otomasyon üzerinden radyo programcılığının yapılacağını söyleyenler var. Radyonun mecrası internete veya uyduya kayabilir. Lakin şu bir gerçektir ki; insan her zaman var olacaktır. Çünkü Cenab-ı Allah insanı Eşref-i Mahlûkat olarak yaratmış ve en akıllı, en üstün bazen de en tehlikeli olabilecek bir yapıya sahiptir. İnsan sadece duyguya sahip olan bir varlıktır. Makineden, PC ortamlardan, takma karakterlerden yayıncı çıkmaz. Hem yayıncılık bu değildir. Bu hodbinliktir. Eğlencedir, arkadaşlarla ortam oluşturma çabasıdır. Yayıncılıkta kamu yararı vardır. 7’den 70’e diğer insanlara faydalı olabilme, onların sorunlarını dile getirme niyeti vardır. Sosyal medyada bu niyeti görmek mümkün değildir.

Teknik olarak da eski radyoculuk ile yeni radyoculuk arasında fark var. İnsanlar sürekli değişiyor. 1992 yılında bana herkesin bir cep telefonu olacak, hatta fotoğraf çekerek görüntülü olarak konuşabilecek denilseydi ben güler, olmaz derdim. Şuanda çocukların elinde bunlar var. Bunları kullanarak bu çocukları erdeme götürecek, güzele ve iyiye götürecek mesajlarla konuşmak lazım. Yoksa sosyal medyada yok olup gidecekler.

Radyocular fiyat konusunda hak ettiğini alıyor mu?

Dünyada çok para kazanan radyo programcıları var. Türkiye’ye nazaran yurtdışında radyo güvenilir bir kitle iletişim aracıdır. Başbakanların radyolara konuştuğu dahi oluyor. Radyoculuğun Türkiye’de değersizleşmesinin önünde radyocunun kendisi var ama işverenin de rolü var. Kaliteli radyocunun, kaliteli haber spikerinin, kaliteli gazetecinin hakkını alması gerekiyor. Haksızlıklardan hakka ulaşılmaz. Kimsenin hakkını gasp ederek, bir radyoyu yâda gazeteyi popüler yapamazsınız. Önce çalışma arkadaşlarının size itibar etmesi gerekiyor ki toplumun itibarını kazanasınız. Alın teri kurumadan işçinin hakkını veriniz buyuruyor Efendimiz…

Mevcut radyocular arasında Türkiye’de iyi kazanan radyocular var. Astronomik ücretlerle yayın yapan radyocular var. Bunların olması diğer radyocuların önünü kesmez. Emek istismarının, hak gaspının en yüksek seviyede olduğu bir sektördür medya… Gazete, sosyal medya, radyo… Türkiye’de medyanın da değer problemi var. Medya çalışanlarının hakkı özgürlüğü ve özgünlüğü korunmalıdır.

Bir gününüz nasıl geçiyor?

Geçen gün internette tanımadığım bir dostumun, şahsi sitesinde kendime rastladım. 1997’de yaptığım bir radyo programını oraya koymuş. Olaylara bakış açımda hiçbir değişiklik yok. Kimliğim hep aynı. Kendimi değiştirmeden yayın yapıyorum. Hala otobüse ve metroya biniyorum. Kahvehanede kıraathanede dostlarımla muhabbet ediyorum. Hala kütüphaneye gidiyorum. Evimde hala ansiklopedi var. Sosyal medyada hala insanlarla konuşuyor, aile sohbetleri yapıyorum. Gün benim için sabah namazı ile başlar. Arkasından her sabah saat 6’da radyoya gelirim ve Türkiye’de ve dünyada neler olup bittiğini görürüm. Saat 7’de yayınım başlar ve 2 saatlik yayınımı gerçekleştiririm. O yayın bittikten sonra artık yaşasın yeni gün deriz, ertesi günün programını yaparız. Aynı zamanda gün içindeki bütün haberlerin koordinatörlüğünü yapıyorum. Saat 16:00’a kadar radyoda bulunmaya devam ediyorum. İnsanların doğruya ulaşmasında ve manipüle edilmemesinde hassas davranarak haberleri hazırlıyorum.

Kahramanmaraş’taki dostlara saygılarımız sunuyorum. Güzel insanların iyi yayınlarını okuyup dinlemeye devam etsinler. Farklarımızdan çok paydalarımız var. Bir olalım. Batılı form bize de çok fazla uymaz, buna da dikkat edelim. 

img_3272.jpg

KAYNAK: Maraştanhaber

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.