
İbrahim Gülsu
"Deniz yanar mı yanar.’’
BİR TEMSİL, BİR ANALİZ
Akıllı, öngörüsü yüksek bir keklik avcısı, kekliğin çok olduğu bir beldede avını çoğaltmak için ötücü keklik yetiştirmek ister. Önce iyi seçim yaparak, yetiştirmek üzere yirmi beş-otuz ötücü ferik( yavru) keklik belirler. Sonra efsine (avcı barınağı) gelecek kekliklerin özelliğine göre ferik kekliklere ötme dersleri verir. Her ferik keklik, yedeği ile ötme derslerini, sesinin yatkın olduğu hem cinsleri ile nasıl iletişim kuracağının eğitimini en iyi şekilde alır. Ferik keklikler seçimde özel uygulama testlerinden geçirilir. İş asla şansa bırakılmaz. Keklikler derecelere ayrılır ve kekliklere iz kaybettirilir.
Bu çalışmayı yapan keklikçi başı yani üst akıl, bir müddet sonra yetiştirdiği ferik kekliklerden kendisini gizler. İşin devamını yardımcı elemanlar ile götürür. Yardımcıların da seçimini iyi yapar. Artık kendisi üst akıl olmuştur. Tabii üst aklın üstünde de üst akıllar vardır.
Sıra tamamen branşlaşma dönemine gelmiştir. Ferik keklikler hitap edecekleri keklik kümesine göre biri komünist, biri liberal, biri demokrat, biri Türkçü, biri Kürtçü, biri İslamcı, biri Sosyalist, biri Tarikatçı… gibi yetiştirilir.
Ötücü keklikler öyle yetiştirilir ki alanlarının iletişim, kültür bilgisini en iyi şekilde alır. Sesleri, hitapları, fiziki tipleri aynen seçildikleri kümeye benzer. Kendi olmaktan çıkmış, üstlendikleri rollerine yüzde yüz bürünmüşlerdir.
Üst akıl aracılarla avcılara öyle efsinler (avcı barınağı) yapar ki her biri bir hakim tepede ve korunaklı. Efsine gelecek olan kekliklerin avcıyı kesinlikle göremeyeceği şekilde biraz da gizemli, ezoterik.
Tembihli avcıların gözü hep kekliklere liderlik yapan keklikçi başlarında olur. Efsine yaklaşan kekliklerin içinde öldürmek için hep liderlik potansiyeli olanlar kollanır. Ayak takımı kekliklere çoğu kere kurşun sıkılmaz.
Tepelere yapılan efsinlerin (avcı barınağı) önüne konan ötücü keklikler, maharetlerini ortaya koyup ötmeye başlar. Büyüleyici sesleri ile hemcinslerini tuzağa çağırır.
Çevre vadilerdeki keklikler, hangi ses hoşlarına gidiyorsa o ötücü kekliğe doğru ‘’ Aradığım ses bu. ’’ deyip uçar. Büyüleyici ötücü keklik sesleri, hemcinslerini, taraftarlarını başlarına toplar.
Efsinin içindeki avcı, gelen keklikleri üst akıldan aldığı talimatla keklik gruplarına lider olacakları seçip öldürür.
Bu hal bazen yıllarca devam eder. Bazen de ihtiyaç duyulduğunda öldürülecek lider keklikler, tek tek seçilip hangi ekipten olduğuna bakılmaksızın öldürülür. Ve ‘’ kim vurdu’’ ya gider. Hatta senaryo onu gerektiriyorsa hemcinslerini tuzağa düşüren ötücü keklik de öldürülebilir.
. . . . . . . . . . . . .
Özellikle Türkiye, aynen bu hali yaşadı ve yaşıyor. Dünya da bizden farklı değil.
İnanmayan, helâl kaynaklardan, basiretli göz ve salim kalple konuyu araştırsın.
Ülkemde ‘’ Kim, Kim? ’’ sorusunu cevaplandırmak zorun zoru bir konu.
Hava çok sisli, gerçek yüzleri göremiyorsun. Takiyye, rol değişimi; çağın teknolojisini, kitle iletişim vasıtarını, haber kaynaklarını çok iyi kullanıyor.
Hangi liderin, hangi ‘’ bilim adamı’’ nın , hangi ‘’şeyh’ in ’’ ve ‘’din’’ adamının, hangi ‘’ düşünce’’ ve ‘’ dava adamı’’ nın , hangi spor kulübü başkanının ve sanatçının… rolü ne ? Bazılarının rolünü mikroskopla bile göremiyoruz.
Geçmişimiz ve bugünümüz takiyye yapan onlarca değil; yüzlerce, binlerce insanla dolu.
1927’lerin yokluk ve savaş görmeyen bir buçuk milyon azınlığı, Selanikliler, Sabatataylar, döndüğü yerde durmayan dönmeler, Türkiye’nin kurucu mimarlarından Haim Nahum’ lar, Frederik Wamberi (Reşit Efendi) ler, Hürrem Sultanlar her hâlde buharlaşmadı.
. . . . . . . . . . . . .
Aldatılmışlıklar, yanılgılar, algı körlükleri devam ediyor.
Hülâsa, ülkemde ‘’ Kim, Kim?’’
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.