Ahmet Doğan İlbey
Ölümle aranız nasıl?
Müslüman olmanın altı şartını zikrettiğimiz Âmentü duasında “Vel ba’sü ba’del mevti hakkun…” (öldükten sonra dirilmeye inanıyorum) deyip de ölümden korkmak, ölüm bana geç gelse demek, küçüklüktür. Ölüm tefekkürü yaptıran dostlara ihtiyacımız var. Efendimiz s.a.v., “Ölümü çok hatırlayın” buyuruyor. Ölümü çok hatırlayanın kalbi yumuşarmış.
“HİÇ GÜZEL OLMASAYDI ÖLÜR MÜYDÜ PEYGAMBER?”
Ölümü, Necip Fâzıl gibi cesurca karşılayabiliyor muyuz? Sizi bilmem, bendeniz o usta şairin mısralarıyla ölümü gönlüme alıp, hazırlık tâlimi yapıyorum elhamdülillâh:
“Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber / Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber? / Öleceğiz müjdeler olsun, müjdeler olsun! / Ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun! / Kapı kapı, yolun son kapısı ölümse / Her kapıda ağlayıp o kapıda gülümse!”
“Bir daha ölmemek için ölünür” diyen üstad önce korkmuştu ölümden: “Köpek korkusiyle korktum ölümden / Ölmeden ölmeyi anlayamadım.”
Ölmeden birkaç dakika önce pencereden dışarıya bakarak “Demek böyle ölünürmüş...” diyen üstad gibi ölümü cezbe hâlinde karşılamak ne güzel. Ölüm tefekkürü yaparken onun mısralarını da meşk ediyorum şimdi: “Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var / Oh ne güzel, bayramda tahta ata binmek var!”
BİZİ YARATANA / SONRA TEKRAR ÖLDÜRECEK OLANA HAMD OLSUN” Sezai Karakoç gibi “Bizi yaratana / Sonra öldürüp / Yeniden yaratana / Sonra tekrar öldürecek olana / (…) Hamd olsun” deyip ölümü gönlüme alıyorum her gün. (Şiirler II- Taha’nın Kitabı)
“Hz. Mevlânâ ölüme “Şeb-i Arus”, yâni düğün gecesi diyorsa bizim bu düğüne sevinerek katılmamız lâzım. Allah’a vuslatın yolu ölümden geçmektedir.
EFENDİMİZ S.A.V.’DEN FAZLA YAŞAMAYI ARZU ETMEK PAGANLIKTIR
İmam-ı Gazâlî Hz.lerinin, “Mezardakilerin pişman olduğu şeyler için, dünyadakiler birbirini yiyor” dediği dünya için değer mi fazla yaşamaya? Ömür defterinin ne zaman kapanacağını Allah bilir şüphesiz. Yine de cüz’i irademiz ve gönlümüzden fışkırırcasına, Efendimiz s.a.v.’den fazla yaşamak ayıptır, diyebilmeyiz. Kararını veremeyenlere Ömer Hayyam’ın sözünü hatırlatırım:
“Sen hiç gitmeyecekmiş gibisin değil mi? / O gidenler de hep senin gibiydiler / (…) / Tut ki, Nuh kadar yaşadın zor belâ / Sonunda yok olacak sen değil misin?”
Efendimiz s.a.v’in “Ölmeden önce ölünüz” hadisinin tasavvuf terbiyesindeki adı olan “İrâdî Ölüm”, seyr ü sulûk ile ruhun arındırılması ve nefsin tasallutundan kurtarılmasıdır ki “Tabiî Ölüm” den evvel bu ölüme ancak er kişiler hazırlanabilir.
Hz. Mevlânâ, bu er kişiler için “Ne mutlu o kimseye ki ölmeden önce öldü” diyor. Ölümü hatırlamak için onun şu sözünü her gece vecdle okurum: “Ben ölürsem sakın bana ‘öldü’ demeyin. Aslında ben ölü idim, dirildim, beni dost aldı, götürdü. Ölüm âşıkla mâşukun kavuşmasıdır."
ÖLÜM HOŞ GELMİŞ, SAFA GELMİŞ
Ölümden korkanlar, âhirete yatırım yapmayanlardır. “Ölümden kim korkmaz ki?” diyenlerimiz var etrafımızda. Dünyaya eyvallahımız kalmamışsa, imanımızdan emin isek, Allah için yüreğimiz yanımızdaysa, ölüm hoş gelmiş, safa gelmiş demek lâzım. Ölümden korkanlar Hz. Mevlânâ’ya kulak vermeli:
“Ey ölümden korkup kaçan can! (…) Ölüm, insanın iç dünyasının bir aynasıdır. Ölümden korkanlar, kendi iç yüzlerinin çirkinliklerinden korkmaktadırlar.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.