Mehmet Ali Öztürk

Mehmet Ali Öztürk

Niçin kavimler halinde yaratıldık?

Niçin kavimler halinde yaratıldık? Irklarımız, sülalelerimiz, ülkelerimiz, topraklarımız niçin farklı? Farklı olan her şey; ayrılıp dağılmak için bir bahane olmalı mı? O kadar çok soru var ki. Her ne kadar iman sahibi olmak ve ayetlere kulak vermek işleri kolaylaştırsa da, soylarla, asaletlerle övünme ve kendini üstün görme hastalığı insanları rahat bırakmıyor. Kavimlerin, soyların, ülkelerin, adreslerin ayrı olmasının sebebi kolay iletişim içindir ve kaynaşmaya vesile olsun diyedir.

“Üzülmeyin, gevşemeyin, iman ediyorsanız en üstün sizlersiniz.” Buyuran Cenab-ı Allah, aynı zamanda üstünlüğün takvada olduğunu da belirtmiş oluyor. Bu konu bütün müslümanların malumu. Bu sebeple uzun uzun açıklama yapmayacağım.

Günümüzde Ortadoğu coğrafyasındaki yaşananlar, göç dalgaları, oynanan oyunlar bizleri tekrar özümüze döndürdü. Birbirimize ihtiyacımız olduğunu, Kur’an’da buluşmamız gerektirdiğini hissettirdi. Her ne kadar; “bizim yaptığımızı onlar bize yapmazlardı.” konusunu işleyenler bir hayli bulunsa da, halkımızın büyük çoğunluğu öf bile demeden kardeşliği ön plana çıkardı. Ancak, bu yardımlaşmanın geçici olduğunu düşünüyordu, doğrusu da buydu. Uzun olsun ama geçici olsun. Fakat bugünlerde başlayan vatandaşlık tartışmaları halkımızı birazcık düşündürdü.

Acizane kendi görüşüm; vatandaşlık verilmesi ya da verilmemesi konusuna takılmayı çok doğru bulmuyorum. Bu; tamamıyla devlet yetkililerinin, siyasi ve stratejik hesaplarla vereceği bir karardır, îtikâdî bir konu değildir. Verirler mi, verirlerse kaç kişiye ve kimlere verirler, ya da vermeyip verebileceklerini ima etmiş mi olurlar, bilemeyiz. Bunu yaparken; amaçlarını, hangi devletlere nasıl mesajlar vermek istediklerini, ilerisi için hangi menfaatleri hesapladıklarını da bilemeyiz. Dolayısıyla devletimizin dış politikasına zarar verecek pozisyona düşmeyi istemem. Bu sebeple, savunmayı da, karşısında yer almayı da gereksiz görüyorum. Ancak bu bahaneyle, islamın kabul etmediği ırkçılık anlayışını hortlatanlara, nifak peşinde koşanlara ve Allah'ın emrettiği kardeşlik anlayışını zedelemek isteyenlere karşıyım.

Kardeşlikte ölçü; vatandaşlık olamaz. Örneğin; muhtaç bir aileyle ilgilenmek için o aileyi nüfusuna aldırman şart değildir. Ancak aldırmakta fayda görüyorsan, o da senin bileceğin iş. Kısacası bu tartışmaların, muhabbetimize, kardeşliğimize, ensar ruhumuza engel olmamasına dikkat etmeli.

Ben, müslümanlar arasındaki sınırların, farklı vatandaşlıkların hatta farklı liderlerin, beyinlerde bitmesini istiyorum. Kağıt üzerinde ülke ismi olsun, o ülkenin bir yöneticisi olsun, haritada çizgi görünsün. Ama kağıt üzerinde yer alması gereken bu ayrıntıları ve ayrılıkları gönlümüzden, beynimizden silelim. Onları sadece adres belirlemeler, rahat buluşmalar ve kaynaşmalar için kullanalım. Doğru olan; müslümanların tek yürek, tek bilek ve tek ses olmalarıdır. Bu konuda da en büyük fedakarlık, geçmişte olduğu gibi yine bizim ülkemize düşer. Çünkü dünya müslümanlarına liderlikte tecrübelerimiz, birikimlerimiz var. Küçük düşünecek zaman değil. Şimdi yapılan fedakarlıkların hepsinin, islam ümmetinin geleceğine yatırım olduğu düşünülmelidir. Kusura bakmayın ama ben, halifeliğin kaldırılması konusunu hâlâ menfaatimize aykırı bulanlardanım. Dünyadaki bütün müslümanların hatta müslüman olmayanların, bir güç ve otorite olarak kabul ettiği bir makam, nasıl kaldırılabilir? O zamanlar yine, herkesin ülkesi ve yöneticisi vardı ama kulaklar halifeden gelecek sesi bekliyordu. Halife; dünya müslümanları adına konuşmaya yetkiliydi ve bütün müslümanlar, halifenin bir işaretiyle her şeyi yapmaya hazırdı.

Özetle, günlük politikaların oluşturduğu kısır çekişmeler; büyük davaya ve ümmet ruhuna zarar vermesin.

Rabbim, birliğimizi, dirliğimizi bozmak isteyenlere fırsat vermesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.