Ahmet Doğan İlbey
Maraş Maraş Derler Kahramanlığın Adına
Asırlardır kâfir ayağı değmemişti İslâmların yurdu Maraş toprağına. Fransız ve ellik gâvurunun şeameti kol geziyordu sokaklarında. Semâlarında kara bulutlar dolaşıyordu. Düşman gelip dayanmıştı şehr-i Maraş’ın kapılarına.
Fransız kâfiriyle ellik gâvurunu kovmak için cümle Maraşlı gazâ aşkına, vatan aşkına tutuldu. İstiklâl Harbi’nin ilk kıvılcımı olacaktı Maraş. Dua etti Şeyh Ali Sezai Efendi. İlk kutlu müjde Uzunoluk’tan geldi. Sütçü İmam, din ü namus üzere sıkmıştı ilk kurşunu kâfirin küstahlığına.
İşgalci Fransızlar, bin yıldır Maraşlı İslâmlara, yani Maraşlı Türklere ait olan kaleden ayyıldızlı bayrağı indirince, yüreği cihad aşkıyla yandı Maraşlının, ateş topuna döndü ve Ulu Câmii’de saf oldular.
Rıdvan Hoca'nın “Hürriyeti olmayan bir milletin Cuma Namazı kılması câiz değildir” sözü âyet buyruğu gibi yüreklerinin üstünden geçti. Şerbetçi oğlu Mehmet “Sancağı çıkarın, bayraksız namaz kılınmaz” diye ünledi. Bu ünleyiş câmiin içinde ve dışında sayhalaştı ve Maraş’ın kalbine oturdu. “Bayraksız namaz kılınmaz” diye bir daha haykırdı Maraşlılar.
İman ve cihad aşkından mürekkep birer hilâl ordusu oldular, sancağın altında toplanandılar. Dillerinde “Allahüekber” nidaları, dillerinde “Uy Maraş Maraş da bu nasıl Maraş / Kara gözlerinde yaş, bağrında ataş” türküsü… Maraş Kalesi’ne uçmağa gittiler.
Celâdetli ve şuurlu duruşundan dolayı her Maraşlının meftûn olduğu gencecik şehit Âşıklıoğlu Hüseyin’in Fransız komutanın karşısına çıkıp:
“Ben anamdan doğdum kalede bayrağımı gördüm. Ölünceye kadar da göreceğim. Biz bütün Türkler (İslâmlar) böyleyiz. Onu görmemek için ya kör olmak ya da ölmek lâzım. Kör değilim. O halde onu görmezsem öldüm demektir. Bayrak için ölmek biz de şehit olmaktır ve en büyük şereftir. Yalnız ben değil, küçük büyük, kadın-erkek bütün Maraşlı Türkler, her Cuma sabahı uyanınca ilk önce kaleye bakar, bayrağımızı görürüz…” nârası bütün Maraşlının yüreğini sarıp cihad ateşine döndürdü.
DİNİNİ SEVEN YÜRÜSÜN…
Bu kıyamın, bu sönmez ateşin üstünde toplandılar Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nde. Başlarında Arslan Bey, Şeyh Ali Sezai Efendi gibi büyükler:
“Arkadaşlar harp başlamıştır. Allah’ın inayeti, Peygamberin ruhaniyeti, din kardeşlerimizin fedakârlığı ile her şey göze alınmıştır. Vatanımız tek kişi kalana kadar düşmana teslim olunmayacaktır. Gayret bizden yardım Allah'tan.”
Cihad çağrısını duyan Maraşlılar, “Allahüekber!” nidalarıyla cezbeye kapıldılar. Yüreklerindeki millî öfke Uzunoluk’tan Şeyhâdil’e kadar yayıldı. İçtima oldular din ü vatan üzere. Dinini seven, vatanını seven yürüsün Fransız kâfirinin üstüne dediler.
Hocalar, âlimler, zâbitler ve hoyrat delikanlılar yekpâre oldular gâvura karşı. Yürüdüler Fransız kâfirinin üstüne şanlı Maraşlılar. Maraşlılık neymiş gösterdiler. Şehr-i Maraş’ın şerefini kurtardılar. Târihini ve ulularını utandırmadılar.
Maraş’ta mağrurluk ve öfke var diyenler Maraşlılığı bilmeyenlerdir. Kahramanlık ve yiğitlik şiarındandı Maraşlı Türklerin. Asâleti târihinden geliyordu. Mukaddeslerinin ve imanlarının emrinde oldular hep. Ne İngiliz, ne de Fransız kâfiri Maraşlı İslâmları korkuya ve yeise düşüremedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.