Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

İsmail ve türkü

Sakın ola, İsmail! Gündüz mesai saatlerinde türkü dinlemeyesin. Gündüzleri türkü dinlemek tehlikelidir. Türküler yüreğini kabartır, bin yıllık sevdaların ve düşüncelerin dışarı taşar. Dolayısıyla modern çağın ekonomik egemenlerinden azar işitirsin. Yâni işinden tart edilirsin. Gündüzleri Fikir ve Gönül Dükkânı’na ve bana uğramamalısın.  

Âcizane bende rasyonel kapitalizme bağlı istikbâl ve verimlilik yoktur. Çünkü ben türküler dinlerim gönül üstüne tâlim ettiren. Bin yıllık gönül ve sevda tarihimizi, millet oluşumuzun hikâyelerini anlatan, bizi biz kılan mübarek türkülerle çıkarım sokağa. Modernlerin ve “çağdaş yaşamın” reddettiği türkülerdir benim gücüm...

Bende aramamalısın âhiretsiz kapitalist geleceği ve rasyonel menfaatleri. Çağdaş tâgutların “örümcekli ve geri” dedikleri mazlum milletin hüznü var bende. Homoekonomikus doktrinlerine karşıdır benim hâllerim... Böyle bir “hâl” kışkırtıcı ve başkaldırıcıdır.

Zamanımız ekonometri ve kapitalizm “kuramları” üzerine mahkûm edilmiş tâlihsiz ve kalpsiz bir çağ! Gündüzleri “nesnel” yaşamak hakkı istiyorsan Fikir ve Gönül Dükkânı’na ve bana uğramamalısın İsmail! Kırkikindi yağmurları gibi göğün gurbetini çeken rahmet yağmurlarına denk gözyaşı var bende.

 

BİLİMSEL TAPINMA SAATLERİNDE TÜRKÜ DİNLEMEMELİSİN

Gündüz “bilimsel” tapınma saatlerinde türkü dinlememelisin İsmail! İşini, yâni ekmek kapını kaybedebilirsin. Vazife yaptığın müessesenin ruhsuz “teoremlerinden” çekip alabilir, türkülerle mâna âlemine gark olmuş esrik hâllerim.

Ben bir ütopyayım İsmail! Kapitalist lâdinî sosyoloji kanunları ve filozoflarının metafizik ütopya dediği mukaddes yarınların inşacısı benim! “Vahyî buyurgan dönem” dedikleri gül medeniyetinin inşâcıları Yunus’un, Mevlâna’nın, Hacı Bayram-ı Veli’nin dilini bugüne taşımaya çalışan ütopya benim!

Darağacında yağlı urganların boynuna geçirilişini hatırlatsa da, türkülerin diline karşı olan kapitalist-seküler derslerin yapıldığı mesai saatlerinde türküleri ve beni unutmalısın İsmail.

Biliyorum, “Ötesi ölüm değil mi? Atıp üstümden kravatı, zincirlenmemiş hayatıma dönmek istiyorum?” diyeceksin. Sen yine de mesai saatlerinde, yâni “Bilimsel Parametreler” üzerine kurulu ekmek teknen ile baş başa olduğun vakitlerde mukaddes “dirilişimize” çağrı yapan aziz türküleri dinlemek üzere Fikir ve Gönül Dükkânı’na ve bana uğramayı aklından çıkarmalısın İsmail!

 

İSMAİL’İN EKONOMETRİ DERSİNDEN TÜRKÜLERE KAÇMASI

İsmail’in kuru nasihat dinlemez gönlü kabarır, türkülerle bir olup isyana dönüşür ve gündüz mesai saatinde çağdaş zihniyetin müessesesinden hürriyetine, yâni gönlünün aynasına koşup gelir:

“Türküler toplayıp sana geldim efendim! Resmî libaslarımın, ekonometri ve rasyonel fizibilite derslerimin ruhuma verdiği acılardan bir günlüğüne de olsa kaçarak sana sığındım! Rüya üstüne rüya gördüm ve rüyalarımı alıp sana geldim. Hazret-i Peygamberimiz içre gördüğüm gül yüzlü inkılâpların ve medeniyetlerin rüyalarını getirdim. Felek bütün azgın iştiha ve cazibesiyle üstüme gelse de bir ah çekip isyanımla sızı tâlimi yapmaya geldim.”    

“Yüreklerimize pranga vuran yasalara aykırı böylesine bir isyan ve figanın daha önce başına neler açtığını unutmamalıydın” desem de, İsmail bu hâl ile gelmiş, “ilmik ilmik çözmüştü rüyalarını.”

İsmail bir deli divaneydi şimdi. Mecnun’dan, Fuzûlî’den hâller vardı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.