Hüseyin Yılmaz
Haydi her an ve her yerde duaya
Duanın, İslâm dîninde yeri ve yüksek değeri vardır. Nu’mân İbni Beşîr radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem (sas) şöyle buyurdu: “Dua ibadettir.” (Ebû Dâvûd, Tirmizî, İbni Mâce)
Hadîs-i şerîflerde açıklandığı gibi duanın bizzat kendisi bir ibadettir. Çünkü Kur’an’da Allah celle celâlüh tarafından emrolunmuştur. Hatta ibadetin hası, özü ve iliğidir. Dua dînin direği, rahmet-i ilâhiyenin anahtarı, göklerin ve yerin nûrudur. Hiçbir şey Allah nezdinde duadan daha makbul ve değerli değildir. Allah celle celâlüh kendisine dua edeni sever, etmeyene gazap eyler. O halde her vesile ile dua etmeli, küçük-büyük her şeyi Allah’tan dilemeliyiz.
Duanın belli bir zamanının olmadığı Kur’an ayetleri incelendiğinde açıkça görülür. İnsanı dua etmeye yönelten her türlü istekte, bu ibadet yerine getirilebilir. Yani duanın belirli bir vakti, saati yoktur. Ancak Kuran’da, günlük uğraşların dışında kalan saatlere, yani geceye ve sabah namazı vaktine dikkat çekilmektedir.
Bir ayette müminler “... seher vakitlerinde (dua edip) mağfiret dileyenlerdir.” (Ali İmran, 17)
olarak bildirilmekte ve dolayısıyla günün bu en erken saatinin önemi vurgulanmaktadır. Başka ayetlerde ise, gece vaktinin, hareketli olan gündüze göre düşünme, okuma ve duaya daha elverişli olduğu şöyle bildirilmektedir: “Gerçekten gece (ibadete) kalkış, (kendini vermen için) daha uygun ve okuyuş bakımından da daha etkilidir. Çünkü gündüzde, senin uzun meşguliyetin vardır. (Gece gündüz) Rabbinin ismini an ve (ibadet için) her şeyden (mâsivâdan/dünya sevgisinden) kesilerek O’na dön.” (Müzzemmil Suresi, 6-8)
Dua için belli bir zaman sınırı konulmamış olmasına rağmen, Kuran’da seher vaktine ve geceye dikkat çekilmesinin büyük hikmetleri vardır. Allah (cc) ile yakın bir bağlantı kurarak samimi bir dua başlaması müminin, inşaallah bu saatten itibaren Allah’ın rızasını düşünüp Kur’an ahlakı ile hareket etmesine vesile olacaktır. Güne dua ile başlayan insan, gün boyunca Allah’ın kendisini izlediğinin bilinci ile hareket eder.
Kuran’da haber verilmiş olan gece duası da gün içinde dünyevi uğraşlarla vakit geçiren insanın kendi kendine bir vicdan muhasebesi yapmasına vesile olur. İnsanın gün içinde başına gelen ve zahiren olumsuz gibi gördüğü olayları daha hikmetli, tevekküllü ve şuurlu bir biçimde değerlendirmesini sağlar. Ayrıca insanın gece saatlerinde dua için zaman ayırması, gün içinde yapılan hataların gözden geçirilmesine ve bu hatalardan dolayı tevbe edilmesine, bağışlanma dilemesine bir vesiledir.
Dua için belli bir mekan da yoktur. İnsan çarşıda, sokakta, otomobilinin içinde, okulda, işyerinde, kısacası her yerde dua edebilir. Değişik mekanlarda olmanın herhangi bir önemi yoktur. Ancak önemli olan insanın her nerede olursa olsun Allah’ın kendisine şah damarından daha yakın olduğunu unutmamasıdır. Kur’an’da peygamberlerin her an ve her yerde dua ettikleri haber verilir. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır: “Bunun üzerine (Musa) onlarınkini sulayıverdi. Sonra gölgeye dönüp çekildi: “Ey Rabbim! Doğrusu bana indirdiğin (lütfundan indireceğin) her türlü hayra muhtacım.” dedi.” (Kasas Suresi, 24)
Dua sadece psikolojik bir rahatlama ve tatmin değildir. Bilakis fiilî ve maddî tesirleri her zaman görülen, faydalı, geçerli bir şeydir. Duanın başa gelen derdi, belayı kaldırmaya, gelecek olanı da önlemeye imkân ve selahiyeti vardır. O, Allah’ın saf saf dizili mânevî ordularından bir ordusu olup sevk edildiği yerde iş görür, bitirir. Dua mü’minin tesirli bir silahıdır. Dua, kazâ-yı mübremi, yani kesinlik kazanmış ilâhî bir takdir ve hükmü durdurur ve değiştirir.
Kul dua edince muhakkak bir şeyler kazanır, onun duası karşılıksız bırakılmaz. Ya dilediği şey kendisine bahşolur ya bir günahı bağışlanır ya da sevabı âhirette verilmek üzere muhafaza olunur.
Rabbim dualaramızı kabul buyursun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.