Ahmet Doğan İlbey
Gâvurun “alçak sarısı” Amerika, şeytanın dölü İsrail!
Nil'den Fırat'a kadar uzanan "Büyük İsrail" devletini kurmak, Mescid-i Aksâ'yı yıkmak, Kudüs’ü “başkent” yapmak, Filistin’i ve Gazze’yi adım adım yok etmek isteyen İsrail ve Amerika’nın zulümleri mahşerde mi bitecek?
Hazreti Peygamber Efendimiz’in, “İsrailoğullarından bir ümmet kayboldu, hayvan sûretine çevrildi. Bilinmez ki o topluluk ne fenalık işlemiştir…” sözlerindeki hayvan İsrail şenaatini sürdürüyor.
Yavuz Sultan Selim’in, adını Kudüs-ü Şerif olarak değiştirdiği peygamberler şehri Kudüs iki mel’unun, yâni gâvurun “alçak sarısı” Amerika ile şeytanın dölü İsrail tarafından “başkent” ilân edildiğinden bu yana zulüm devam ediyor.
ŞEYTANIN ÜLKESİ İSRAİL
İblis, yâni İsrail “Hayırdan ümitsiz olan, Allah’ın rahmetinden umudunu kesen” demektir. Âdem Peygambere itaat etmeyen, kendisine yapma denileni yapan, yap denileni yapmayan şeytanların şeytanı, katilliğin müşahhas numunesi, tâlim merkezi… İsrail, Allah’ın rahmetinin kesildiği şeytan-ı racim, yâni lânetlenmiş şeytanın devlet sûretine bürünmüş hâli ve katilliğin eğitim merkezi…
Müslümanlar var oldukça İblis, yâni İsrail de var olacaktır. İsrail, yâni İblis semâvata çıkamaz, semâ âlemi İsrail’den korunmuştur. Necip Fâzıl’ın sözüyle “Öz peygamberine ihânet eden (…) Fesad ve hiyanet mâdeni yeni bir kavim hâlinde dölleşen, asıl Yahudiyi mayalandıran, artık hep öyle devam eden ve insanlığın başına belâ kesilen” lânetli kavim İsrail Müslümanların gözüne baka baka katliam üstüne katliam yapıyor. Şeytanın öbür dölü Amerika da İsrail’e arka çıkmaya devam ediyor.
KATİLLİĞİ İDEOLOJİLEŞTİREN İKİZ DEVLET
Gâvurun “alçak sarısı” Amerika… 16. Asırdan bu yana bütün cinayetlerin, bütün katliamların ve sömürgeciliğin baş faili… Katilliği ideolojileştiren nekrofil karakterli İsrail ve Amerika’nın Kudüs’ü “başkent” yapma, Filistin ve Gazze’yi eritme teşebbüsü karşısında Türk devleti hâriç, İslâm devletlerin çoğu zavallı durumda…
İsraillileri “Yumurtalarını pişirmek için, dünyayı ateşe vermekten çekinmeyen lânetlilerdir” diye târif eden Necip Fâzıl’ın altmış yıl önce yaptığı tesbiti Müslümanlar unutmuş olmalılar ki musibetten kurtulamıyorlar:
“Şu anda kolları karnının altında saklı bir ahtapot gibi… Suriye, öbür koliyle Irak, daha öbür kollarıyle de Kuveyt, Hicaz, Mısır ve Libya istikâmetlerini kollayan, bu rolünün tahakkukuna zemin hazırlamak için bir dünya felâketine muhtaç bulunan, bunun için de Rus-Amerikan rekabetini kızıştıran ve türeme-üreme yatağı emperiyalizmayı besleyen, kısacası topyekûn medeniyetleri eritme yolunda büyücü kazanını durmadan karıştıran, yalnız o…”
İSRAİL “ZEHİRLİLERİN EN KORKUNCU”
“Esselâm” kitabında yer alan “Yahudi” (Musevîler kasdedilmiyor) şiirinde İsrailoğullarının şenaatini anlatıyor ki her Müslüman bu mısralardaki fikri şuuruna bıçak gibi sokmalı:
“Yahudi tıkayandır, Allah'a giden yolu / (…) / Yahudi, dölleşmesi, Resûle hiyanetin / Ve hedefi, Kur'ân’da, Haktan gelen lânetin / İlk defa hiyaneti, kendi öz nebisine / İnsanlık Yahudi’de şahit en habisine / Evet, zehirlilerin zehirde en korkuncu / İman kervanlarına pusu kurmuş soyguncu (…) / Peşinden, dümdüz giden yolda binbir sapıklık... / (…) / Nihayet yüzündeki kaatil peçeyi yırttı / Küfrü İslâma karşı hizip hizip kışkırttı…”
Onun “Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar” kitabında yazdıklarını bir kez daha okumak gerek:
“Yahudi'nin şeklini târif kolay olduğu kadar mânasını çerçevelemek zor... O nasıl ve nereden geldiği meçhûl, şu veya bu ruh keyfiyetinde müstâkil bir ırk değil, kendisini Peygamberinden ve saf ırkından koparmış ve ayrıca mayalaştırıp ırklaştırmış ayrı bir soy... Roma İmparatorluğu, Yahudi’nin, kan damarlarına girip en hassas nahiyelerinde gizli sömürgesine karargâh kurduğu ilk büyük tarihî bünyedir. Flavius Josef şöyle der: ‘Yahudisiz tek şehir bulunabileceğini sanmak gülünçtür.’ Roma'nın fikir ve hikmet adamı (Senek): ‘Bu suçlu kavmin âdet ve usulleri her memlekette karargâh kurmuştur.”
Batı’nın müstemlekesi hâline gelen, birbirine hasım olan, birbirinin kuyusunu kazan İslâm devletlerinin durumu hâlâ ümit vaat etmiyor. Arap devletleri umutsuz bir vak’a… İran hesabî ve ikiyüzlü… İslâm’ın tâcidarı ve hâmisi yalnız Osmanlı Türkleri var meydanda. Suudi Arabistan, Yemen, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Ürdün, Suriye, Irak utanmalılar adam olamayışlarından!
Mehmed Âkif’in Birinci Dünya Harbi’nde yazdığı Safahât’ın Yedinci Kitap’ındaki şu mısralar İslâmların bugünkü hâlini anlatıyor. Demek ki değişen bir şey yok.
“Ne heybettir ki: vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş,
Sürünsün şimdi milyonlarca me'vâsız kalan dindaş!
Yıkılmış hânmânlar yerde işkenceyle kıvransın;
Serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın!
Dolaşsın, sonra, İslâm'ın harem-gâhında nâ-mahrem...”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.