Ahmet Doğan İlbey
Dükkânın pîr-i muganı
Fikir ve gönül tâlimi yapılan dükkânda sohbet üstü tasavvufî şiir ve deyişlerden bestelenen “gönül işi” türküler dinlediğim ve dinlettiğim için bu hüzünkârı ta’n eyleyen dükkân zâhidlerinin dilinden neler çektim neler!
Tam cezbe hâlindeyken “Mûsikî haram değil midir?”, “Bu türküleri Rafızîler dinler”, (Elhamdülillah ehl-i sünnet vel cemaattenim) “İçinde şarap ve meyhâne geçen türküler dinlenilir mi?” şeklinde sözlerle Kadızâdeli zâhidler gibi zarf üstüne zarf atıp, ta’n eyliyorlar.
Dükkân zâhidlerine hatırlatırım. Ali Hocam, “Evin Mahremi Olmak” kitabını “pîr-i muganımız…” ithafıyla imzalayıp fakire hediye etmişti. Yanında belli etmedim ama cezbeye kapılmıştım. Bu ithafı defalarca okuyup dükkân dostlarıma da okutmuştum. Kıskanmışlardı fakiri.
Eh-li dilin malûmudur ki tasavvufta “pîr-i mugan”, “ilâhî aşk şarabı dağıtan meyhâneci” mânasındadır. “Meyhanecilerin pîr-i de Hakk şarabını dağıtan, aşkın asıl sahibidir. Dolayısıyla pîr-i mugan yolunda yürüyen birisi gönle şifa veren, Hakk aşkını ateşleyen mûsiki ile zikreder.
Meyhânenin mânası geniş; feyiz, muhabbet ve aşk şarabı içilen dergâhtır… Pîr- i mugan da o feyz ve muhabbeti kadehle sunan mürşittir ki, sümme hâşâ fakirin haddi olamaz. Bizim fikir ve gönül dükkânında, yâni dostluk meyhânesinde her şey hasbî ve muhabbet üzeredir…
Ahmet Yesevî hazretlerinin nazarına göre pîr-i mugan, Hakk yola dâvet eden “Elinden ‘dolu’ içtiği adı görklü Muhammed'dir. Bi hamdillah pîr-i muğan mey içirdi / pîr-i muğan hak mustafa bi-şek bilin."
Bu mânada pîr-i mugan Allah’ın resulü ve risalet makamıdır, dolayısıyla pîr-i mugan ifadesini dikkatli kullanmak lâzım. Bizim kastettiğimiz, muhabbet ve gönül dostluğunun sakiliğini yapan, ulvî sıfat ve makamı olmayan cezbeli bir kişidir.
Şeyh Gâlib diyor ki: “Âşıkta keder neyler gam halk-ı cihanındır / koyma kadehi elden söz pîr-i muganındır”, yâni Hakk âşığında keder olmaz, keder halkta olur. Bunun içindir ki mürşidin sunduğu aşk kadehini elinden düşürme.
Fakirin, dükkânda dostluk ve muhabbet kadehini elinden düşürme, yâni gönül tâliminden, bediî yârenlikten uzak kalmayın demesi ve dükkânı meyhâneye benzetmesi böyle bir hâl üzeredir.
Şairlerin pîri ve büyük atası Fuzûlî, “Mey içmedin açılmaz imiş bab-ı mağfiret / sevgendler bu babda pîr-i mugan içer”, yâni aşk şarabı içmedinse mağfiret kapısı açılmaz, sevgendler (ilâhî aşk üzere mürşid-i kâmile and ve ahit veren âşıklar) bu kapıda pîr-i muganın kendisi olan aşk şarabı içer, diyor.
Biz de tekke havası türkülerle cezbeye kapılıp ulvî hüzünlere gark’olduğumuz, ehl-i kâmillerin ve mütefekkirlerin hayatı üstüne edilen sohbetlerden şifa bulduğumuz dükkân dostluğunu ve muhabbetini tatmadan ehl-i dil olunmaz, diyoruz.
Elhâsıl, Ali Hocam’ın verdiği “fikir dükkânının pîr-i muganı” unvanını ömrümün sonuna kadar “nişân-ı zîşân” olarak taşıyacağım.
-------------------------------------------------
SEMERKAND DERGİSİNDEN İKİ GÜZEL YAZI
Ali Yurtgezen hocanın, Semerkand Dergisi Nisan 2019 sayısında ehl-i dil olanların okuması gereken değerli iki yazısı var. İlki, Ahmet Nâfiz Yaşar müstearıyla yazdığı “Yeniden Doğuş Çağrısı.” İkincisi, T. Ziya Ergunel müstearıyla yazdığı “Gönül Hûn Oldu Şevkinden” başlıklı bir ilahî şerhi…
Modernliğin ve sekülerliğin kıskacında îman, ahlâk ve amellerinde soğuma olan Müslümanların hâllerine temas eden “Yeniden Doğuş Çağrısı” adlı yazı aslından satır satır okunması gerek. “Dünyanın öncesi sonrası”, “Dirilten ölüm, öldüren ölüm”, “Kim ölü kim diri?”, “O Çağrıda dirilmek”, “Fırsat varken”, “Kalbin yeniden doğuşu”, “Fıtrata dönmek”, “Yeniden doğuşun ilk admı”, “Yol azığı hazır mı?”, “Hayat zikrullahla kâim”, “Üç Aylar’da can suyu” ara başlıklarıyla, gevşemiş, tembelleşmiş ve soğumaya başlamış ruh ve dimağımızı titretici ve kendine getirici bir yazı…
Kayserili bir Rum ailenin çocuğu iken Mevlevîliğe meylederek, Arapça ve Farsça öğrenen ve Hz. Peygamber Efendimiz’in aşkıyla Müslüman olup Mehmet Abdulkadir ismini alan (1887-1962) “Yaman Dede” nin “Gönül Hûn Oldu Şevkinden” adlı ilahînin şerhinin mânevî gıdasından ehli- dil olanlar anlar ancak:
“Gönül hûn oldu şevkinden boyandım yâ Rasûlallah / Nasıl bilmem bu nîrâne dayandım yâ Rasûlallah / Ezel Bezmi’nde dinmez bir figandım yâ Rasûlallah / Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Rasûlallah…”
AYLIK ŞİİR DERGİSİ HECE TAŞLARI 50. SAYIYA ULAŞTI
Sahipliğini, gelenekli hece şiirinin günümüzdeki yaşatıcılarından şair Tayyib Atmaca’nın yaptığı “aylık şiir dergisi hece taşları” Nisan 2019 / 50. sayısıyla okuyucu huzuruna çıktı. Bu sayısında yine şiir ve gelenek üzerine ihatalı bir konuşma var. Tayyib Atmaca’nın sorduğu Âdem Konan’ın cevapladığı “Şiir ve Gelenek Üzerine Konuşmalar/Yirmiki” başlıklı konuşmaları şiirle ilgilenenlerin okuması gerek. Şiir ağırlıklı bu sayıda şair Ali İhsan Kekeç’in “Türkü Yazıları / bir” adlı yazısı gönlümüzü türkülerin diliyle geleneğe, yâni kendimize, aslımıza götürüyor.
Derginin mündericatı şöyle:
Mustafa Sade, Adem Konan, Mustafa Doğan, Mustafa Işık, Hüseyin Sönmezler, Mehmet Rayman, Mustafa Berçin, Dr. Turgut Günay, Erdal Noyan, İlahə İmamova, Habil Yaşar, Ali İhsan Kekeç, Lütfü Kılıç, Yaşar Özden, Tayyib Atmaca, Ahmet Süreyya Durna, Necibe Taşkın Çetinkaya
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.