Ahmet Pamuk
Diyanet ve TOKİ Meselesi
Biraz iç gündeme değinmenin vakti geldi sanırım. Efendim, birkaç gündür Diyanet’in TOKİ fetvası konuşulur oldu malumunuz. Birkaç kelam da ben edeyim müsaadenizle.
Hatırladığım kadarıyla Diyanet’in yıllar önce yayınladığı bir fetvası var. O fetvada, ilk kez ev alan birine banka kredisinin “zaruretler haramı mübah kılar” prensibinden hareketle caiz olabileceği belirtiliyordu. O fetva da çok tartışılmış ve üzerinde ihtilaflar doğmuştu. Aradan geçen yıllarda yine böyle çokça tartışma çıkaran fetvalar verildi Diyanet tarafından. Ancak bu kez ortaya atılan görüş bu meselenin başlı başına artık ele alınması ve bir nihai çözüme kavuşturulması gerekliliğini bir kez daha gösterdi. Aklımıza takılanları maddeler halinde sıralayalım;
- Faiz ile Riba aynı şey midir, yoksa yıllardır bir kısım ulemanın görüş belirttiği gibi, farklı şeyler midir?
- Eğer farklı şeyler ise, bugün faiz olarak adlandırdığımız bir takım işlemlerin aslında dinen faiz yani riba olmadığını söyleyebilir miyiz?
- Hz. Peygamber’in vahyi vazettiği dönemde olmayan enflasyon unsuru, faiz meselesini yeniden yorumlamayı gerektirir mi?
- Eğer gerektirirse, enflasyon oranında fazlalık (faiz) almak ve vermek de caiz midir?
- Yıllar önce verilen ilk fetvada bahsi geçen “zaruret” kavramı Kuran’da beyan edildiği şekliyle hangi halleri kapsar?
- Zaruretler kişilere değişiklik gösterir mi?
- Eğer kişiye göre değişiklik gösterirse, o zaman fetvaların da kişilere göre değişmesi gerekmez mi?
Bu sorular gibi birçok teknik soru daha sıralanabilir. Benim şahsi kanaatim, Diyanet kendisi ile çelişmemiş ve yıllar önce verdiği fetvayı teyit ve tekrar etmiştir. Ancak benim esas sorduğum mesele o fetvanın dayanağı olan “zaruret” unsurunun niteliği ve kapsamıdır. Bu bağlamda bir de şunu belirtmeden geçmemek lazım. TOKİ bundan önce de müteaddit defalar toplu konut projeleri yapmış ve bu sefer yaptığının aynısı olan ödeme şartları sunmuştur. O projelerde böylesi bir görüş serdetme ihtiyacı duymayan Diyanet, şimdi neden böyle bir gereksinim duymuştur?
Şunu da ifade etmekte fayda var. Dini meseleleri olur olmaz mecralarda dinin ciddiyetine zarar verecek ve espri malzemesi yapacak hale getirmemeliyiz. Ancak acı ki, birkaç gündür sosyal medya denen çöplükte bu bahisten hareketle hakaret ve aşağılamalar havalarda uçuşuyor. Eğer bir mesele varsa ve çözülmesi gerekiyorsa, ulema sınıfından etkin ve yetkin olanlar görüşlerini ortaya koyar, avama da istediği görüşe uymak düşer. Avam, ulemanın görüşlerini birbiriyle tokuşturup, bunu bir eğlence malzemesi yapamaz. Ancak maalesef ki, ülkemiz bu tür meselelerde halen “din ciddiyeti” anlayışına çok uzak.
Bu tip konuların uygun mecrada sorulması ve tartışılması dahi güzel ve faydalıdır. Zira bu, toplumun dini hassasiyetini artırır ve dine karşı merak uyandırır. Ancak illa edep, illa edep!
Rabbimizden dilek ve duamız, bizlere din ciddiyeti vermesi ve dinini alaya ve hafife alan zümreden bizi uzak eylemesi.
Bekleyip göreceğiz. Bakalım bu konu hakkında daha kimler topa girecek ve daha ne tür görüşler ortaya atılacak. Meseleyi fasit daireden çıkarıp, insanların Allah’a yakınlaşmalarına vesile olacak bir noktada çözüme kavuşturmak gayretinde olanlardan Allah razı olsun. Suyu bulandırmak, mü’min vicdanları sömürmek, rant için tehlikeli sulara dalmak ve boşboğazlık yaparak İslam’a zarar vermek niyetinde olanlara ve bunlara uyan ahmaklara da Allah hidayet versin. Eğer bu kişi veya kurumlar hidayete ermiyorsa, Allah onları başımızdan uzak etsin.
Selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.