Necip Fazıl Mahallesi Adını Nereden Almıştır?

Yayınlanma:
Güncelleme: 19 Mart 2025 11:02
Necip Fazıl Mahallesi Adını Nereden Almıştır?
Editör

Kahramanmaraş’ın Onikişubat ilçesinde yer alan Necip Fazıl Mahallesi hakkında merak edilenler

Belediye Meclisi’nin 08.03.2000 tarihli oturumunda alınan 1/11 sayılı kararla bazı mahalle sınırlarının değiştirilmesi ve yeni mahalleler oluşturulmasına karar verilmiştir. Bu kararla Mimar Sinan Mahallesi’nden bölünen kısıma Necip Fazıl Mahallesi ismi verildi. Mahallenin güney sınırının Necip Fazıl Kısakürek Bulvarı, batı sınırının Hacı Ali Özal Caddesi, kuzey sınırının Dr. Sait Bulvarı, doğu sınırının ise Şeyh Edebali Caddesi olarak belirlenmesine karar verildi.

Mevcut haliyle kuzeyinde Selçuklu Mahallesi, doğusunda Fatih Mahallesi, güneyinde Yunus Emre Mahallesi ve Akif İnan Mahallesi, batısında Mimar Sinan Mahallesi bulunmaktadır. Avşar Camii, İbrahim Çalık Lisesi, Ertuğrul Gazi İşitme Engelliler İlköğretim okulu, Yatılı Bölge İlköğretim Okulu, Yunus Emre İlköğretim Okulu ve Senem Ayşe Anaokulu mahallenin sınırları içerisinde yer alır.

Mahalleye ismi verilen Necip Fazıl Kısakürek, 26 Mayıs 1905’te İstanbul’da doğdu. Çocukluğu, büyük babasının İstanbul Çemberlitaş’taki konağında geçti. Ailesi köken itibarıyla Maraşlıdır. İlk ve orta öğrenimini Amerikan ve Fransız Kolejleri ile Bahriye Mektebi’nde (Askeri Deniz Lisesi) tamamladı. Lisedeki hocaları arasında Yahya Kemal, Ahmet Hamdi (Akseki), İbrahim Aski gibi isimler vardı. Necip Fazıl hocalarından en çok İbrahim Aski’nin etkisinde kalmıştır. Tasavvufla ilk tanışması da hocası İbrahim Aski’nin verdiği kitaplarla olmuştur.

Necip Fazıl Kısakürek, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü bitirdikten (1924) sonra, Milli Eğitim Bakanlığı bursu ile gönderildiği Fransa’da, Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde okudu. Türkiye’ye dönüşünde Hollanda, Osmanlı ve İş Bankalarında müfettiş ve muhasebe müdürü olarak çalıştı. Robert Kolej, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Ankara Devlet Konservatuarı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde ders verdi (1939–43). Sonraki yıllarında fikir ve sanat çalışmaları dışında başka bir işle meşgul olmadı.

Sanatta ilk çıkışını şiirleriyle yapar. Şöhreti hızla yayılır. Sonra tiyatroya yönelir. 1936’da Ağaç Dergisi’ni 1944’de Büyük Doğu’yu çıkartır. Muhtelif aralıklarla bu dergiyi yıllarca çıkarmaya devam eder. Bu esnada yazının her çeşidini, kitabın her türlüsünü yazar. Çok sayıda kitabı olur. Aynı zamanda konferanslar da verir.En üstün yanı şiiridir. O bir Sultanüşşüara’dır. Anasına söz vermiş, çalışmış ve şair olmuştur. Şairliğini dünyasına kabul ettirmiştir.

Şiirde dünya görüşünü Çile adlı şiir kitabının başına koyduğu Poetika adlı yazısında ortaya koyar.Şiirleri incelenince görülür ki, o bir söz ustasıdır. Şiiri bile yazarken sanki bu ustalığı sâyesinde yazar. Kullandığı dil ağzında anasının sütüdür. Onunla dilediği gibi gayet rahatlıkla oynar. Ve yerine koyduğu kelime için birileri çıkıp da bu buraya konulmayacaktı diyemez.

Çünkü kelime kullanılabileceği en güzel şekilde kullanılmıştır.Şiirlerini hece vezniyle yazar. Şiirde kafiye kullanımına dikkat eder. Böyle olmakla beraber hece vezni ile yazılan Türk şiirine ondan daha fazla anlam ve iç derinlik kazandıran olmaz. Şiire metafizik arayışlar katar. Konular bulur. Mükemmeliyyet kazandırır. Hece vezni ile yazılan şiiri basitlikten kurtarır. Şiire ölünceye kadar emek verir.Şiirde üstad olmakla beraber nesirde de kalemini, nesrin bütün dallarında oynatır. Roman, hikâye, biyoğrafi, tiyatro, tarih, tarihi roman vs gibi nesrin çeşitli dallarında kitap yazar. Tiyatroda bir dönemin flaş ismidir. Eserleri tiyatrolarda sahnelenir. Yazdığı senaryolar film haline getirilir. Tiyatro eserleri fevkalade muhteva yüklüdür.Türk tarihine hizmet eder. Osmanlı tarihinin genel çöküş sebeplerini gösterir. Tarihlerini verir. Bilhassa yakın tarihte oynanan oyunları su yüzüne çıkarır. II. hatıraları yazar. Peygamberler tarihi, ilmihâl yazar. Hikaye yazar, ata senfoni bile yazar.Fakat en mühimi İslam davasını; düşünce, ideoloji, müessese, devlet, medeniyyet ve kültür planında “İdeolocya Örgüsü” adı altında hem hâlâ aşılamamış bir ölçüde ve en iyi tarzda yazar. Bir tefekkürAbdülhamit hakkında makaleler ve eserler yazar. İmparatorluğun yıkılışında Masonların ve Yahudilerin oynadığı rolleri ortaya koyar.Ehl-i tariktir. Hidayetine sebep bağlı olduğu Seyyid Abdülhakim Arvasi’dir. Hayatı boyunca ona bağlı kalmıştır. Ondan nakiller yapmıştır. Râbıta adlı eserini Türkçe’ye aktarmıştır.

Tasavvufla alakalı eser yazmış Doğu ve batı mistisizmini karşılaştırmıştır. Tasavvuf konusunda biyografik eserler de yazmıştır. Çok çeşitli konularda kitaplar yazar, kalem oynatır. Hapishane hatıraları yazar, “Namık Kemal” gibi biyoğrafiler yazar. Bab-ı Ali hatıraları yazar. Peygamberler tarihi, ilmihâl yazar. Hikaye yazar, ata senfoni bile yazar. Fakat en mühimi İslam davasını; düşünce, ideoloji, müessese, devlet, medeniyyet ve kültür planında “İdeolocya Örgüsü” adı altında hem hâlâ aşılamamış bir ölçüde ve en iyi tarzda yazar. Bir tefekkürhatıraları yazar. Peygamberler tarihi, ilmihâl yazar. Hikaye yazar, ata senfoni bile yazar. Fakat en mühimi İslam davasını; düşünce, ideoloji, müessese, devlet, medeniyyet ve kültür planında “İdeolocya Örgüsü” adı altında hem hâlâ aşılamamış bir ölçüde ve en iyi tarzda yazar. Bir tefekkür

insanı olduğunu gösterir.Siyasetle de uğraşır. İnkılap yobazlarıyla siyasi ve fikri planda mücadele eder. Bu yolda parti kurar, dergi çıkartır. Hapse girer. 27 Mayıs’ın kahrına uğrar. 12 Eylül’ün baskısını görür. Üzerinde hapis cezası olduğu halde vefat eder. İhtilalciler onu, ölüm hâlinde dahi affetmez. Bir coşkun iman insanıdır. Doğuştan bir şuur dehâsıdır. Bir aksiyon adamıdır. Ancak çağında ne hakkı ile imanını yaşayabilmiş ne de gönlünce bir aksiyon ortaya koyabilmiştir. Onun için de hırçın yaşamıştır. Hatta ve hatta bunu üslubuna dahi girdirmiştir. Tahrip döneminde gelmiş, bahar dönemi yaz dönemi insanları gibi ordular aramıştır. Bunun ruhunda açtığı yaraları, şuurunda meydana getirdiği velveleleri, kelimeleri seçerken hissettirmiştir. Tok yazmıştır. Davası uğrunda her şeye katlanmıştır. Yoksulluksa yoksulluk, hapisse hapis, hepsini tatmıştır. Ülkede davası uğruna hapis cezası yemede rekor kırmıştır. Davasını çok iyi savunmuştur.

25 Mayıs 1983’de vefat eder.

Eserleri; Örümcek Ağı (1925), Kaldırımlar (1928), Ben ve Ötesi (1932), Birkaç Hikaye Bir Kaç Tahlil (1933), Tohum (1935), Bir Adam Yaratmak (1937), Abdülhak Hamid ve Dolayısıyla (1937), Künye (1940), Sabırtaşı (1940), Eseri ve Tesiriyle Namık Kemal (1940), Para (1942), Vatan Şairi Namık Kemal (1944), Müdafaa (1946), Halkadan Pırıltılar (1948), Nâm-ı Diğer Parmaksız Salih (1949), Çöle İnen Nur (1950), 101 Hadis (1951), Maskenizi Yırtıyorum (1953), Sonsuzluk Kervanı (1955), Cinnet Mustatili (1955), At’a Senfoni (1958), İdeolocya Örgüsü (1959), Büyük Doğu’ya Doğru (1959), Altın Zincir (1959), Altun Halka (1960), O ki O Yüzden Varız (1961), Her Cephesiyle Komünizm (1961), Türkiye’de Komünizma ve Köy Enstitüleri (1962), Çile (1962), İlim Beldesinin Kapısı (1964), Reis Bey (1964), Ahşap Konak (1964), Siyah Pelerinli Adam (1964), İman ve Aksiyon (1964), Binbir Işık (1965) Ulu Hakan Abdülhamid Han (1965), Büyük Kapı (1965), Ruh Burkuntularından Hikayeler (1965), Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar (1966), İki Hitabe (1966, Türkiye’nin Manzarası (1968), Peygamber Halkası (1968), Tanrı Kulundan Dinlediklerim (1968), Binbir Çerçeve I-V (1968-69), Müdafaalarım (1969), Çepeçevre Anadolu ve Gençlik (1969), Çepeçevre sosyalizm, Komünizm ve İnsanlık (1969), Son Devrin Din Mazlumları (1969), Yunus Emre (1969), Şiirlerim (1969), Kanlı Sarık (1970), Yılanlı Kuyudan (1970), Yeniçeri (1970) Aynadaki Yalan (1970), Nur Harmanı (1970), Mukaddes Emanet (1971), Senaryo Romanları (1972), Esselam (1973), Tarihimizde Moskof (1973), Türkiye’nin Manzarası (1973), Hikayelerim (1973), Hac (1973), Başbuğ Velilerden 33 (1974), O ve Ben (1974), Hitabe (1975), Babıali (1975), Sahte Kahramanlar (1976), İhtilal (1976), Rapor 1-13 (1976-80), Veliler Ordusunda 333 (1976), Yolumuz, Halimiz, Çaremiz (1977), İbrahim Ethem (1978), Doğru Yolun Sapık Kulları (1978), İman ve İslam Atlası (1981), Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu (1982) ve Kafa Kağıdı (1983)’dır. Ayrıca çeviri ve sadeleştirmeleri de vardır.

Bizim Şarkımız

Kırılır da bir gün tüm dişliler

Döner şanlı şanlı çarkımız bizim

Gökten bir el yaşlı gözleri siler

Şenlenir evimiz barkımız bizim

Yokuşlar kaybolur çıkarız düze

Kavuşuruz sonu gelmez gündüze

Sapan taşların yanında füze

Başka alemlerle farkımız bizim

Kurtulur dil tarih ahlak ve iman

Görürler nasılmış neymiş kahraman

Yer ve gök su vermem dediği zaman

Her tarlayı sular arkımız bizim

Gideriz nur yolu izde gideriz

Taş bağırda sular dizde gideriz

Bir gün akşam olur bizde gideriz

Kalır dudaklarda ŞARKIMIZ bizim...

Necip Fazıl Kısakürek

Ölünün Odası

Bir oda, yerde bir mum, perdeler indirilmiş;

Yerde çıplak bir gömlek, korkusundan dirilmiş.

Süt beyaz duvarlarda çivilerin gölgesi;

Artık ne bir çıtırdı, nede bir ayak sesi....

Yatıyor yatağında, dimdik, upuzun, ölü;

Üstü boynuna kadar bir çarşafla örtülü.

Bezin üstünde ayak parmaklarının izi;

Mum alevinden sarı, baygın ve donuk benzi.

Son nefesle göğsü boş, eli boş uzanmış yana;

Gözleri renkli bir cam, mıhlı ahzap tavana.

Sarkık dudaklarının ucunda bir iz var;

Küçük bir çizgi, küçük, titreyen bir an kadar.

Sarkık dudaklarında sılı titrek bir an;

Belliki birden bire gitmis çarpınamadan.

Bu benim kendi ölüm, bu benim kendi ölüm..

Bana geldiği zaman, böyle gelecek ölüm....

Necip Fazıl Kısakürek

İlgili Haberler
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.