Ey azizan!                                                                                                             

Bugünkü yazımızdan dolayı “siyasî cenahı da varmış…” demeyin sakın. Evvelemirde belirteyim ki bu yazıyı siyasî mülahaza ile yazmadım. Bütün siyasî partilere uzak duran birisiyim. Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun partisi ile organik bir bağım olmadı.

Hakk’a tapan Türklük ve Türkiye üzerine kurulu âcizâne yazılarımıza ve fikirlerimize belli ölçüde yakın bulduğum, mert ve sağlam karaktere sahip kişiliği ile siyaset meydanında yer aldığı ve merhumun siyasî dâvası sözde vârislerince çarçur edildiği için aşağıdaki satırları yazmaya vicdanım gereğince kendimi mecbur hissettim. 

Şehit alperen Muhsin Yazıcıoğlu’nun mezarda kemikleri sızlıyor. Onun mirasçıları olduğunu söyleyenler bugün çil yavrusu gibi sağa sola dağıldılar. Merhumun siyasî fikirlerinin üzerine oturamadılar, geliştiremediler, yükseltemediler. Onun ismi üzerinden sağda solda makam mevki ve mebusluk peşinde koştular. Nefsin galebe çalmasıyla pırın pırın oldular.

Fikri terk ettiler, ham ve köksüz siyasete koştular. Bir kısmı iktidar partisine yama oldu, mebusluk ve danışmanlık kaptılar. Bir kısmı “Anıtkabir’de imanımı tazeledim. Kimse imanımızı sorgulamasın” diyen Hanım Kişi’nin partisine atlayıverdi.

En üzücü olanı da merhum Yazıcıoğlu’nun büyük gayelerle oluşturduğu nizam-ı âlem ocakları ve sonraki adıyla alperen ocaklarının genel başkanı olan ve Yarınki Türkiye’ nin rüyasını gören Hakk’a tapan Türk gençlerinin ümit bağladığı bir kişinin “Anıtkabirde imanımı tazeledim…” diyen Hanım Kişi’nin partisine duhul etmesidir.

Muhsin Yazıcıoğlu’nun mezarda kemikleri sızlıyor. Bir zamanların ümit bağlanan nizam-ı âlem genel başkanı olan yapan kişiden şunları söylemesi beklenirdi. Duhul ettiği Hanım Kişi’nin partisinde faydalı, nezaketli muhalefet yapıyor olsa bile, bu muhalefeti hangi parselde, hangi dâva ve siyasî program adına yaptığını bir türlü anlamak mümkün olmadı. Alperenlerin anlı şanlı başkanı olduğu zamanlardaki gibi net konuşmuyor.  Duhul ettiği partinin genel başkanı olan Hanım Kişi’ye “Anıtkabirde imanımı tazeledim…” ifadesinin tagûtî bir ifade olduğunu, Türk milletinin bu ifadeden çok rahatsız olduğunu sormadı, soramadı. Böyle bir ifade karşısında Muhsin Yazıcıoğlu olsaydı, böylesine şenî bir cümle kuran kişiye haddini bildirir ve orayı terk ederdi.

“Bazen hisler matematiği ortadan kaldırıyor. İkametim Üsküdar’da evimizde 5 oy var CHP’ye vereceğim…” diyen Hanım Kişi’nin partisinde sözde siyaset yaptığını söyleyen bir zamanların alperen ocakları başkanı olan kişi recüliyetini mi kaybetti acaba diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz.      

“Anıtkabir’de imanımı tazeledim” demekle ün yapmış olan Hanım Kişi, partisinin toplantısında, iflah olmaz beddualı parti Cehape ile ortak adayları olan HDPPK sever Soyer için, “Benim için Tunç Soyer in adaylığının bir mahsuru yoktur. Şahsen benim karşı duruş, dayatmanın tarafı olmadığımı söylüyorum. -İşbirliği yapılmış her yerde oy verilmesi için tarafımızdan yönlendirme yapılacak” demesi kanınıza dokunmadı mı?

Bu partide yer alan bir zamanların anlı şanlı alperen başkanının içine bir sızı düşmedi mi? Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun yüzü gözünün önüne gelmedi mi?

Necip milletin bedduasını almış beddualı altı ok partisi, yâni Hdpkk’nin alenen desteklediği Cehape ile elleşmek, aynı karede olmak, söz birliği yapmak, bir çok yerde aynı adaya oy vermek izzeti nefsinize ağır gelmiyor mu? Bunun vebalini nasıl taşıyacaksınız?

“Anıtkabirde iman tazeledim“ diyen Hanım Kişi’nin partisinde, bir zamanların alperen ve nizam-ı âlem başkanı olan birisinin ne işi olabilir? Tarih affeder mi bu gaflet ve dalâleti? Muhsin Yazıcıoğlu affeder mi? Ahrette onun yüzüne nasıl bakacaksınız?

Alperenliğinize, alperen ülkücülüğünüze (birbirine Atatürk’ün Nutuk kitabını hediye eden ülkü ocaklarının ülkücülüğü ile benzerliği yok) hakaret değil mi bu zelil manzaralar.

SİZİ MUHSİN YAZICIOĞLU’NA ŞİKÂYET EDECEĞİM

Bundandır nizam-ı âlem ve alperenlik yolundan dönüp sağda solda yer arayanları Muhsin Yazıcıoğlu’na şikâyet edeceğim. Kimsenin arkasından konuşmuyor ve tahkir etmiyorum. Gıybet ve dedikodu da etmiyorum. Fırsat verilseydi yüzlerine de söylerdim.                                                                               

Zamanında onun safında yer alıp da bugün “Anıtkabirde iman tazeledim…” diyen ve Altıyedi Süleyman nam Demirel’in üslûbunu ve siyasî “numaralarını” kendine şiar edinen Hanım Kişi’nin “babil kulesi” ne benzeyen partisinden aday olanların tanıtımları utanç vericidir. 

Bir örnek verelim: “Facebook” ve Twitter sayfalarında kendileri şöyle tanıtanlar var. En üstte merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun resmi, alt karede adayın resmi ve altında Hanım Kişi’nin partisinin amblemi ile Cehhape’nin altı oku yer alıyor.

Siyasî meydanların alpereni şehit Muhsin Yazıcıoğlu nâmına içim sızladı. Onun güzel adını süfli bir siyaset uğruna afişlerde, sayfalarda bol bol kullanıyorlar.  Merhumun kemiklerini sızlatıyorlar. Onun siyasî mirasını ve ismini paymâl ediyorlar.

O güzel insanın ismini ve dâvasını, onun fikir ve ilkeleriyle hiçbir benzerliği olmayan partilerde çarçur edenleri kınıyorum. Onları Muhsin Yazıcıoğlu’na şikâyet edeceğim.

Damarlarınızda Muhsin Yazıcıoğlu fikri dolaşıyorsa, yüreğiniz Muhsin Yazıcıoğlu gibi atıyorsa şayet, hiçbir parti gözetmeksizin derhal bulunduğunuz partileri  “Geç de olsa yanlış bir yerde durduğumu fark ettim. Muhsin Yazıcıoğlu’nun ruhundan af dileyerek, nâdim oldum ve kendi ocağıma dönüyorum” demelisiniz…

Yapılması gereken şudur: Taşradan merkeze alperen başkanlığı yapmış bir kimse iktidar partileri de dâhil, “Anıtkabir’de iman tazeleyen” Hanım Kişi’nin partisinin “seçim gençlik komitesi” nde yer alarak alperenlik misyonuna zül getirmemeli, fikirdaşlarının yanına çekilmeli, Hakk’a tapan Türklük dâvasına sarılmalı…