Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

Milletle iktidar olan yorulunca değil, Atatürkçülüğe özenince yıkılır

İktidar yanlısı televizyon ve gazetelerde köpürtülen “Milletimizin gönlündeki Atatürk ile sonradan kavramlaştıran Atatürkçülük farkı ortaya çıkmıştır. Sorun bir zihniyetin Mustafa Kemal'i kendi ideolojik amaçlarının simgesine dönüştürmüş olmasıdır” şeklindeki sözler yakın tarihte yaşanan gerçeklere göre son derece fahiş bir hatadır!

 

Atatürk aslında şöyleydi böyleydi…” şeklinde gerçeklikten uzak, sun’i ve saçma sapan yazılar ve konuşmalar nezdimizde pespayelikten başka bir şey değil. “Atatürk ayrı, Atatürkçülük ayrı” iddiası çok gülünç ve gerçeklerden uzak. Atatürkçülüğün temellerini M. Kemal uygulamalarıyla bizzat kendisi atmıştır.

 

İktidar mensubu muhafazakâr-mukaddesatçı bilinen bâzı gazeteci, yazar, milletvekili ve parti başkanları tarafından yapılan “Atatürk’ü Kemalistlere ve CHP’ye bırakmayalım” yollu konuşmalar gündemi hayli işgal etti ve zihinlerde soru işareti bıraktı.

 

“Oyun mu?” ,“Taktik mi?” , “Uluslararası siyasetin bir manevrası mı? Hâlâ bir netlik yok. İktidara gönül vermiş kitlelerin zihinlerindeki soru işareti gittikçe burukluğa dönüşüyor.

 

Atatürkçü olmadığına kanaat ettiğimiz reisicumhurun bir manevrası olduğunu sanıyoruz. Devrin Fetö’sü olan Jöntürkler üzerinden Sultan Abdülhamid Han’a yapılanlar gibi, düşman devletlerin içerdeki Atatürkçü derin güçleri ve kuruluşları “manipüle” ederek kargaşa ve istikrarsızlık oluşturma niyetlerinin önünü kesmek gayesi taşıyor olabilir. 

 

Yüz çivisinden çoğu yerinden çekilememiş, oynatılamamış Atatürkçü bir rejim karşısında açık tavır göstermenin zorluğu elbette hesaba katılabilir. Fakat iktidar mensuplarının reisicumhurun tavrının neticesini beklemeden, fosilleşmeye başlayan Atatürkçülüğe oynamasının hiçbir mânası yok. Din ü devlet ve mülk ü millet düsturumuza yabancı olan Atatürkçülüğü kendi hâline bırakmak gerek. M. Kemal, Millî Mücadele’deki anlayışını 1924’den sonra bırakmış, bile isteye “Kemalist” yahut “Kamalist” olmuştur. O kadar. 

 

ATATÜRKÇÜLÜĞÜ KÖPÜRTMEK İKTİDARA YAKIŞIK DÜŞMEDİ

İslâmî hassasiyete sahip geniş bir kitlenin desteğini alan iktidarın, rol müdür, gerçek midir anlayamadığımız Atatürkçülük yapması ayıp ve hafiflik… Atatürkçü zümrelerin istihzasına muhatap olunduğu gibi, desteğini aldığı dindar toplumun zihinlerinde kafa karışıklığı oluşmasına meydan verildi.

 

Düşüncelerini bütünüyle ideal olarak görmesek de, karanlıklarla ve millet düşmanlığıyla dolu Türk siyasî hayatının doksan yılında milletle uyum sağlamış bir iktidarın “Atatürkçülük” yapmaya ihtiyacı olmamalıydı. Posası çıkmış bir ideolojiyi, bir “müdara”, bir “muvazaa” metodu olarak kullanmamalıydı.

 

ATATÜRKÇÜLÜK TAKİYYESİNİ MİLLET AFFETMEZ

Atatürkçülüğü bir takiyye metodu olarak dahi yapmış olmanın necip milleti ikna edeceğini sanmam. Yakın tarihte görüldüğü üzere iktidarların kendi toplumuna, hele de seçmenine takiyye yapması hiç affedilmemiştir.

 

Baştan bu yana beyan ettikleri düşüncelerine sâdık kalmak isteyen bir iktidarın Atatürk inkılâplarının milletle bir meselesi olmadığını söylemesi hiç de doğru bir siyaset ve inandırıcı bir üslûp değil. İktidar en baştaki söylem ve kimliğine sâdıksa şayet Atatürkçülükle taban tabana zıt bir siyasî hareket olması gerekir.

 

Meselâ, Atatürkçülükle taban tabana zıtlık, üzülerek belirtelim, milliyetçi üslûp kullanan kuruluş ve hareketlerde yok. Onlar baştan Atatürkçülükle eklektik olduklarını kabul ederek yola çıktıklarını beyan ediyorlar. Bu, kendilerinin meselesidir.

 

“ATATÜRKÇÜLÜK” VE “ATATÜRK” KAVRAMLARIYLA YAKINLAŞMAK TERS TEPER

“Atatürkçülükle” ve “Atatürk” kavramlarıyla yakınlaşmak ve böyle bir sun’i kavramlar üzerinden desteğini aldığı mukaddesatçı muhafazakâr topluma mesaj vermek, eğer devam ederse göreceksiniz ters tepecek ve kırgınlığa sebep olacaktır.

 

Atatürkçülük, Müslümanlığıyla var olan Türk milletinin kültür ve medeniyetini ihya edecek inkılâplar yapmadı. Bilakis lâdinî ve pozitivist olan M. Kemal, kendi anlayışı üzerine bina edilen sistemle Türkçe ezanlar, yasaklanan Kur’an-ı Kerimler, milleti bir gecede bin yıllık hafıza ve kültüründen mahrum bırakan Latin harfleri, seküler eğitim vb. Batılı bir zihniyet bıraktı. Bundandır ki, “Atatürk’le bir meselemiz yoktur” diyen iktidar mensupları çelişki içerisindedirler.

 

Bir misal verelim: İktidarın tesirli bir milletvekilinin “Atatürkçülüklere veya Kemalizm diye tanımlanan ideolojiye karşı çıkmak ile Atatürk’e karşı çıkmak aynı şey değildir” sözleri milletin derûnunu yaralamıştır. Kamuoyunda “Atatürk açılımı” adı konulan bu durum devam ederse şayet desteğini aldığı necip millet iktidarı affetmez.

 

“SAVAŞ ÖLÜNCE DEĞİL, DÜŞMANA BENZEYİNCE KAYBEDİLİR”

Reisicumhurun, Aliya İzzetbegoviç'in vefat yıldönümünde söylediği yüreklere işleyen sözünü iktidar mensupları hatırlamalıdırlar: “Onun nazarında savaş, ölünce değil, asıl düşmanına benzeyince kaybedilen savaştır.”

Sözün aslı şöyle: “Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir.”

 

Milletin dimağında hikmetli ve ibretli kıvılcımlar yakan bu muhteşem söz merhum bilge devlet adamı Aliya’ya aittir. (Aliya İzzetbegoviç, Özgürlük Mücadelesi ve İslâm Düşünürü)

 

Bu ahval üzere bu derin söz bizi çok düşündürdü. Diyoruz ki: Onbir asırdır Müslümanların yaşadığı bu ülkede millet reyiyle iktidar olan yorulunca değil, Atatürkçülüğe özenince yıkılır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.