Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

“Medeniyetin üç merhalesi: Müslüman, mü’min, muhsin”

Medeniyetin safhalarını “İslâm (Müslüman, Müslim), İmân (Mü’min) ve İhsân (Muhsin) mertebeleriyle târif eden ve medeniyetin “Muhsin” mertebesinde kemalâtını bulacağını belirten Ali Yurtgezen hocanın tesbitlerine müracaat etmeden medeniyet fikrini kavramak eksik olur.

 

Medeniyetin “Medîne” kelimesinden türetildiğini, aslı Yesrib olan yerin, Efendimiz’in (İslâm’ın) gelmesiyle Medîne olduğunu, Medîne kelimesinin de “deyn” yâni “din” kelimesinden türetildiğini, dinin bir sorumluluk düzeni getirdiğini, dinin ölçüleri istikametinde sorumluluk içinde hareket eden mütedeyyin insanların Medîne’yi yâni medeniyeti inşa etiğini ifade ediyor.

 

Ona göre medeniyetin “Mâverâünnehir’deki Muhsinleri Ehl-i Beyt mensupları Hâşimoğulları idi. Onların yetiştirdiği ulular, Horsan Erenleri olarak Anadolu’ya gelmişler ve Anadolu’da kurulan medeniyeti inşâ etmişlerdi. Bugün imkân bolluğuna rağmen medeniyet inşa edemediğimizin temel sebebi inşa edici insanın fonksiyonel hâle getirilmemesidir.

 

Bu meselenin çâresini yine ondan dinleyelim:

 

“Muhsinlerin her işi, her davranışı, her tutumu ‘güzel’dir. Bu sebeple bizim medeniyetimizi tasavvuf uluları inşa etmiştir. Bu yüzden bütün teknolojisine, zenginliğine, kudretine rağmen kâfirler medeniyet kuramaz; ‘medeniyet’ dedikleri anlayışın her tarafından kan, gözyaşı, işkence, zulüm ve denaet fışkırır. Mâlâyani medeniyete engeldir. Mâlâyaniyi önemsiz addettiğimiz, daha büyük meselelerle uğraşmak adına iyi niyetle dahi bunları görmezlikten geldiğimiz müddetçe, yeniden bir medeniyet hamlesi gerçekleştiremeyiz.”

 

“İSLÂM MEDENİYET TASAVVURUNA İHTİYAÇ VAR”

 

Medeniyet fikrimiz üstüne tâlim yaparken dikkate alınması gereken bir isim de Haki Demir’dir. “İslâm Medeniyet Tasavvurumuz” üstüne mufassal çalışmalar yapan Demir, “Medeniyet tasavvuruna neden ihtiyacımız var? Çünkü İslâm’ın mümkün olan en geniş ufkunu göstermek gerekiyor. İslâm’ın teklif ettiği ve mükellef kıldığı hayatı inşa etmek gerekiyor. Son birkaç asırdır Müslümanlar İslâmî hayatı inşa etmedikleri için Batı tarafından üretilmiş bir hayatın içine düştüler… Bu sebeple Batı’nın ürettiği hayatın içinde doğan ve şekillenen akıl, o hayatı temelinden tenkide tabii tutamıyor. Yeni bir hayat inşa etmek ise bundan daha ileri bir maharet, daha geniş bir ufuk ve daha derin bir idrak gerektirir. Medeniyet tasavvuru, tefekkür faaliyetinin ve hikmet mimarisinin en çaplı olanıdır” diyerek medeniyetteki iki asırlık tereddimizi âdeta yüzümüze vuruyor:

 

“Medeniyet, ‘yapabilmenin’, medeniyet tasavvuru ise tefekkürün ufkudur. Müslümanlar bu ufukta seyahat edememeleri hâlinde, birkaç asırdan beri İslâm’a yöneltilen ‘fikir ve ilme manidir’ ithamını, kendi şahıslarında delillendirmiş ve gerçekleştirmiş olurlar. Bu ne vahim bir durumdur… Ümmet, yaşadığı her devrin medeniyet tasavvurunu oluşturmalı ve mütemadiyen de muhtevasını derinleştirmeli, ufkunu genişletmelidir. İslam’ın muhteva (mâna) yekûnunu ihata edememek, ondan istihsal edilecek mâna haznesi ile medeniyet kurulamayacağını göstermez. Dolayısıyla ümmet, içinde yaşadığı çağın büyük fikrini üretmeli, büyük inşaatını başlatmalıdır.”

 

“MEDENİYET TASAVVURU / SÂLİHLER BAHÇESİ”

 

Medeniyet tasavvurumuza dair fikirleri olan ve bu mevzuda tebliğ üstüne tebliğler yapan, Türkiye Yazarlar Birliği Kahramanmaraş Şubesi kıdemli eski başkanı fikir ve gönül dostumuz KSÜ öğretim görevlisi İsmail Göktürk’ün, Türkiye Gençlik Vakfı Kahramanmaraş Şubesinin tertip ettiği “Medeniyet Tasavvuru / Sâlihler Bahçesi” konulu konferansının medeniyet fikrimizi ateşlendirdiğini öğreniyoruz.   

 

Hicrî 1440 / 10 Muharrem günü Şehr-i Maraş Abdülhamidhan Yurdu salonunda fikirli üslûbuyla yaptığı konuşmasında İslâm medeniyet ve millet temellerimizi oluşturan ve bu temeller üzerinde insanımızı ruh ve mâna cihetiyle inşa ve ihya eden İmam Nevevi Hazretlerinin, gönül ve dimağları âbad eden “Riyazü's Sâlihin-Sâlihler Bahçesi” ni anlatmış. O “bahçe” ki içine giren, değerini anlayan için imana ve gönle şifadır. Âcizâne bilirim ki, medeniyet tasavvurumuza dair son derece değerli ve zihinlerde kalıcı fikirli sözler bırakmıştır o mekânda…

 

Hâsılı, Türkiye’nin son derece ihtiyaç doyduğu medeniyet tasavvurumuza dair ortaya konulan fikirlerin samimi bir gayret taşıdığına şüphe yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.