Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

Kurtla çoban arasında mesai yapanlar

Kurtla çoban arasında mesai yapanların alâmet-i fârikası nedir? Kurtla bir olup kuzuyu yedikten sonra çobanın yanına gidenleri nasıl ayırt edeceğiz? Her defasında kurtla bir olduktan sonra yanımıza gelip bizimle ağlayanları nasıl tanıyacağız? Hz. Peygamberimiz, içi dışı bir olmayanlara karşı ümmetini uyarmıştı:

 

“Dilleri de var baldan tatlıdır, ancak kalpleri kurtlarınkinden vahşidir. Bizi aldatan bizden değildir. İkiyüzlülerin kıyamet günü ateşten iki dilli olacaklarını, kıyamet gününde Allah nazarında en kötü olanlardan bir kısmını da ikiyüzlülerin teşkil ettiğini göreceksiniz. Bunlar, bazılarına bir yüzle, diğer bazılarına da başka bir yüzle giden insanlardır.”

 

Hem kurttan hem çobandan yana görünüp menfaat sağlayanlar dünyanın en şarlatan insanlarıdır. Milletten yana görünüp, darbeci kurtlarla al takke ver külah edenler kuzuyu yiyen kurttan daha âdidirler.

28 ŞUBAT’IN KURTLARIYLA KUZULARI YİYEREK SEMİZLEŞENLER

 

28 Şubat’ta bir kısım siyasetçi ve gazetecilerin, bürokrat ve işadamlarının kurtla çoban arasında mesai yaptıklarını hatırlayınız. Kimler kurtlarla çoban arasında mesai yaptı?

 

Darbeci kurtlar rejiminde milletin değerleri çiğnenirken “afiyet olsun” diyen modern zamanların çağdaş münâfıkı olan gazeteci, akademisyen, bürokrat ve iş adamları kimlerdi?                                                                                                           

 

28 Şubat 1997, azılı generallerin meşru hükümete darbe yapıp, millete zulmettikleri meşum bir târihtir. Mütedeyyin bir Başvekile toplantı esnasında zorla içki getirten, Dâhiliye Bakanı hanım kişiyi hâşâ huzurdan “kazığa oturtmakla” tehdit eden, Kitab-ı mübin’i öğrenmeyi çocuklara yasak eden, başörtülüleri mekteplere sokmayan, dindar fabrikatörlerden haraç toplayan, necip milletten vebalı görmüşçesine kaçan generallerle kuzuları yenen çoban arasında mesai yapan siyasî münâfıklar kimlerdi?

 

Bu şenî darbe günlerinde kurtlaşan generallere yaltaklanan ve tahabbüb eden, sonra da milletin arasına karışıp “benim mazlum milletim!” diyerek timsah gözyaşları dökenleri hatırlıyor musunuz?

 

28 Şubat’ta reisicumhur olan Altıyedi Süleyman millet yanlısı olarak bilinirdi; tâ ki kurtlarla bir olup kuzuyu yediği anlaşılana kadar. Türkiye’nin en müptezel münâfığı olan bu kişinin ömrü rejimin kurtlarıyla bir olup kuzuyu yemekle, sonra da milletle oturup yalandan ağlamakla geçmiş ve darbeci generallerle bir olup mazlum milletin değerlerinin çiğnenmesine ortak olmuştu.

 

Hem Müslümanlarla görünüp, hem de kurtlaşan generallerle bir olup “semizleşenler” medyada, ticarette ve siyasette öndeydiler. 27 Mayıs 1960 darbesinden de,12 Eylül ve 28 Şubat darbesinde de siyasette ve ticarette en çok kâr (!) edenler, general apoletli kurtlarla bir olup kuzuyu yedikten sonra çobanla oturup ağlayan münâfık taifeydi.

AYDINLAR ÇOBANDAN YANA MI, KURTTAN YANA MIYDI?                                                                                                 

 

Kurtlar rejiminin ilk yıllarında kurtlarla işbirliği yapan münâfıklar, Kemalizm’in kanunları ve kanlı mahkemeleri mazlum kuzuları idama yollarken, din-i mübini ayaklar altına alırken, bin yıllık medeniyetimizi redd-i miras ederken ikiyüzlü mesai yapıyorlardı.

 

Kemalist şeflere, “İnkılâplarınız pek isabetlidir efendimiz” deyip sonra da milletin yanına varıp “Nedir bu kanlı inkılâplardan çektikleriniz?” diyen ikiyüzlü aydınların ve âlimânın sulbü her darbede devam ediyor. 

 

Bu ülkenin en münâfık insanları hem Kemalist darbecilere hem millete perestiş edenler aydınlar değil midir? Devrimci kaatil cumhuriyet din ü millet değerlerini tasfiye ederken kurtlaşan generallerin yasalarına tâbi olup sonra da milletin arasına tilkiler gibi sokularak “Zorba kurtların rejiminden kurtulmalıyız” diyen bir kısım siyasetçi ve âlimânın isimleri neydi?

 

Depremlerden daha şiddetli inkılâplarıyla kuzuları derdest eden lâ-dinî Altı Ok Cumhuriyetinin meclisine katılıp, sonra da millete giderek “Ah, mazlum kuzuların sahibi milletim!” diye sahte ağıt yakanları Münâfıkun sûresi 4. âyet şöyle tasvir ediyor: “Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsiniz. Onlar, sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler.”

 

Millet-i beyzâ’ya “örümcek kafalı mürteciler” diyen darbeci generaller oligarşisinin suçuna ortak olup, sonra da “kurtlar rejimi kötü ve zâlimdir” diyen bir kısım âliman, münevveran ve memurîn taifesinin utanç verici fiillerini ne zaman anlatacağız kuzuları yenen mazlum çobanlara?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.