Hüseyin Yılmaz
KUR’AN’IN SAHABENİN HAYATINDAKİ YERİ
Sahabe,Kur’an’ın ve Resulüllah’ın (aleyhissalatu vesselam) mucizesi olan birtopluluktur. Sahabe, Kur’an ile beraber ve Kur’an için yaşamış ve hayatınıKur’an’a adamıştı. Onlar, Kur’an’ı yaşama ve yaşatma istikametinde tarihte eşibenzeri görülmemiş bir aktivite sergilemişlerdir. İşkenceye, baskıya, zulmemaruz kalmış ama, inandıkları değerlerden asla taviz vermemişlerdi. Allah’ın(cc) gönderdiği mesajı daha iyi yaşayabilmek için mallarını, mülklerini,yurtlarını bırakarak hicret etmişlerdi. Bu uğurda hayatlarını seve seve fedaetmiş, hatta gönül verdikleri davaya engel olarak karşılarına en yakınları bileçıksa onları bile bertaraf etmekten çekinmemişlerdi (İbn Hişam, 2:112-113; İbnKesir, 3:173-176).
Sahabeninhayatındaki en önemli şey, Kur’an’ın her ayetini öğrenmek ve O’nun gereğinceyaşamaktı. Onların içinde her hangi bir işle veya bir ticaretle meşgul olanlar,günlerinin bir kısmını O’na ayırır, gerisini Allah Resulü’nün huzurundageçirirlerdi. Gelen vahyi hemen öğrenmek ve bu hususta hiçbir kimseden gerikalmamak için Peygamberin (sas) huzurunda nöbetleşe bekler ve bir tek kelimeyikaçırmamaya dikkat ederlerdi. Buhari’de nakledildiği üzere Hz. Ömer, bir günkendisi Allah Resulü’nün huzuruna gelir, bir gün de Ensar’dan olan komşusunugönderir; sonra, Peygamber Efendimiz’in yanında iken öğrendikleri dinimeseleleri ve diğer vuku bulan hadiseleri birbirlerine anlatırlardı (Buhari,talak 83). Bunun yanında, sahabe içinde bütün vakitlerini Mescid-i Nebevi’degeçirerek ilahi vahyi ve Allah Resulü’nün sünnetini ezberlemeye kendilerinivakfeden ashab-ı suffa da vardı. Onlar, en tehlikeli anlarda bile kendileriniKur’an okumaktan alamıyorlardı. Mesela, bir sefer sırasında Allah Resulü ashabıile birlikte bir vadinin kenarında istirahat etmek üzere konaklamıştı. Vegönüllü olarak iki sahabi, sıra ile nöbet tutuyordu. Nöbet tutan sahabe namazkılmaya durmuştu. Düşman onu uzaktan farkederek ok atmaya başladı. Sahabe,vücuduna isabet eden okları çıkararak namazına devam etti. Sonra yanındakiarkadaşı durumun farkına varınca “neden ilk ok isabet ettiğinde bana haber vermedin?”diye sorduğunda, yediği oklarla birlikte yaralı halde namaz kılmaya devam edensahabi, bunun sebebini şöyle izah ediyordu; “Namazda bir sure okuyordum, onuyarıda keserek namazı bırakmaya kıyamadım.” (Ebu Davud, taharet 79; Hakim,1:258) Görüldüğü üzere sahabe, namazda Kur’an okurken öylesine kendindengeçmişti ki, yaralandığı halde dahi o okuduğu sureyi tamamlamadan namazınıbitirmiyordu.
SahabeninKur’an’a olan bağlılığı, O’nunla bütünleşmesi, dost-düşman onları tanıyanherkes tarafından kabul edilmişti. Mesela, sahabe karşısında sürekli hezimeteuğrayan Rum ve Fars kralları başa çıkamadıkları bu insanları değişik yollarabaşvurarak tanımaya çalışmışlardı. Gerek sahabe arasına gönderdiklericasuslardan ve gerekse bizzat sahabe ile savaşan askerlerinden aldıkları cevaphep aynıydı. “Onlar, ruhbanun fi’l-leyl (gece kendisini ibadete salmış birabid), fürsanün fi’n-nehar (gündüz de bir cengaver). Onların arasında otururkenyanındaki ile konuşmaya kalksan, okunan Kur’an ve zikir sesinden ne dediğini anlayamazsın.Çünkü onlar, sürekli Kur’an okuyup Allah’ı zikrederler (İbn Asakir, 2:96; İbnKesir, 7:16).
Bu köşenin içeriği KUR’AN’IN ANLAMIYLA BULUŞMAK PLATFORMU tarafından hazırlanmıştır. Ayet mealleri Hasan Tahsin Feyizli'nin Hazırladığı Feyzü'l Furkan Açıklamalı Kur'an-ı Kerim Meali’ndenalınmıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.