Ahmet Doğan İlbey
“İnsan mı kitaptan doğdu, kitap mı insandan?”
Kâinat yaratıldıktan sonra insan yaratıldı ve ardından yüce Kitap… İnsanoğlu Kitab’sız olamazdı, Kitab’ı olmalıydı. Kitab-ı Mübin istikâmetinde kitapları da olmalı ve yazmalıydı. Ne zaman ki kitaptan koptuk şirâzemiz bozuldu.
Bundandır ki Cumhuriyet modernleşmesiyle birlikte hakikisinden kitap okumak ve yazmak yerine, istisnalar hâriç mâlâyânî kitaplarla uğraşıyoruz. Kitap dâvasında yeterince muvaffak olamadığımızı sitemkâr bir öfkeyle ifade ediyor üstad Necip Fâzıl:
“Her birinin kitabı hâlinde arıdan bal, inekten süt, koyundan yün istiyoruz da; mütefekkir, şair, münekkit makamlarına kurulmuş sahtekârlardan kitap istemiyoruz. Tavuk mu yumurtadan çıktı, yumurta mı tavuktan? Aynı sualin daha çetini var! İnsan mı kitaptan doğdu; kitap mı insandan? Kitap yazın, kitap!”
Çetin bir sual bu. Kültür ve medeniyetimizin hafızalara yerleşip çağlar boyunca devam etmesini istiyorsak üstadın “İnsan mı kitaptan doğdu, kitap mı insandan?” suali üstüne çok düşünmek gerek, çok!
kitabın insan üzerindeki faziletine inanıyorsak, üstadın “Tanrı Kulundan Dinlediklerim” kitabında yazdıklarını döne döne okumalı. Keza devlet ve hükümetler de idare etmekte güçlük çektikleri toplumun zihin selâmeti için kitabın faydasını kabul ediyorlarsa onun kitap mevzuunda söylediklerine kulak vermeli.
KİTAP OKUMAYI VE YAZMAYI DİNİMİZDEN ÖĞRENDİK
Üstada göre, medeniyetin ihyasını gerçekleştirecek görüş ve duyuş mimarîsinin toprak üstünde sarayını kuracak tek vasıta kitaptır. İnsanoğlu, kitabın mukaddes bir vasıta olduğunu dinlerden öğrendi. Kitap mefhumunun bir ucunda Allah, öbür ucunda da sonsuzluk var.
İnsanoğlunun methede ede bitiremediği bir sonsuzluktur kitap… Bu sebepten yarının kahramanları kitaplık yapıya hakikî oluşun temel şartı olarak bakmalı. Onlarca kitap yarının temellerini atacak biricik esastır...
Sabahtan akşama ancak ulaşabilen çerden çöpten konuşma dediği gündelik yazıları kitapla bir tutmaz. Bu tür yazıları sigara paketlerinin arkasındaki kısa adreslere benzetir. Kitaplık hamlelere muhit hazırlayan yazılar önemlidir. Kitap ömürlüktür, cemiyeti ve medeniyeti inşa eder.
Tanzimat’tan beri ruh ve medeniyet hamlemize yol açacak kitaplar yazılmadı. Yazılan kitaplar, istisnalar hâriç kemmiyet yokuşunu aşacak ve keyfiyet tecellisini tamamlayacak hamleden mahrum... Bize sunulan kitaplar kitap dâvamızı halletmekten mahrumdur. Mütefekkir, şair ve münekkit olarak bildiğimiz kişilerin ciltlerce kitapları var. Fakat hepsi de bir zamanların Paris’inde oturan efendisi filozoftan tercüme...
Kitaplık hacmi olmayan mütefekkir, şair ve münekkitlerin kitap dâvamıza hizmet edemeyecekleri ortadadır. Binalaştıramadığı sentezin mütefekkirinden, örgüleştiremediği şiirin şairinden, ölçüleştiremediği tenkidin münekkidinden bir fayda hâsıl olmaz. Günübirlik yazı karalamalar içinde can çekiştirmek cücelerin işidir.
“Kitap yazamıyoruz!” sualini genişleterek sorar. Ciğerlerimizde kitap kadrosunu üfleyecek havaya yer olmadığını, bütün fikir pazarımızın kolayca şişen ve kendi kendisine öten düdüklü balona benzediğini ve kitabın ana şartı olan keyfiyet, yâni kalite yükünü yüklenmek şöyle dursun, kemmiyet ağırlığını yüklenebilsek, yarı yolu aşmış olabileceğimizi söyler.
İNSAN MI BOZULDU, KİTAPLAR MI?
Üstad haklı! Her yıl binlerce kitap basılıyor ama hiçbir tesiri yok; şuurlarda kıvılcım oluşmuyor. Kitap okunmuyor; doğru! Sebep, iyi kitap yazılmadığından mı, yoksa okuma ameliyesi yok edilen milletin dimağına yapılan darbeler mi?
Üniversite allâmelerimiz, üdeba ve âlimlerimiz düşünsün bakalım: İnsan mı bozuldu, kitaplar mı? Kitapları mı insana uydurmak lâzım, insanı mı kitaplara?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.