Hüseyin Yılmaz
Görevimiz tehlike değil!
Rabbimiz biz mü’minlere şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Allah’ın yardımcıları olunuz! Nitekim Meryem oğlu İsa havarîlere; ‘Kimler, Allah’a doğru giden yolda benim yardımcılarım olmak ister?’ demişti. Havarîler de ‘Bizleriz, Allah’ın yardımcıları’ demişlerdi...” Sâf, 14
Demek oluyor ki istinasız iman ehli olan herkes, tıpkı Hz. İsa’nın (as.) ashabı olan havarîler gibi dîn-i İslâm’a hizmetle vazifelidir;
O halde her mü’min, îlâ-yı kelimetullâha çalışmalı; dinî hakikatleri yaymalı, tebliğ etmeli, savunmalı; emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmalı, İslâm’ın hasım ve düşmanlarına karşı maddeten ve mânen canla başla cihad etmeli; malını Allah yoluna hayırlara sarf eylemeli; müslümanlara her yönden yardım etmeli, onların dertleriyle dertlenmeli, elemlerinden muzdarip olmalıdır.
Ama müslümanlar bu şuurda mıdır? Maalesef hayır!
Müslümanların bir kısmı fakirdir; geçim derdine düşmüş, âhiretini unutmuş, dünya telaşına dalmış, feleğini şaşırmıştır. Allah’ın vermeyi vaat buyurduğu, tekeffül ettiği, rızkının peşinden koşup durmaktadır; garantilinin peşinden koşmakta, istenilen hizmetleri ihmal etmektedir. Halbuki Hz. Peygamber şöyle buyurmuş:
“Her kimin ki niyeti (hedefi, gayesi) âhiret olur; Allah onun dağınığını toparlar; gönlüne zenginlik verir; dünyalık da peşinden burnu sürte sürte (mecburen) gelir, ulaşır.”
“Aksine, her kimin ki niyeti dünya olur; Allah onun işlerini dağıtır, fakirliği iki gözü arasına getirir; dünyalıktan da ona ezelde ne takdir edilmişse ancak o gelir (fazlası değil).” İbn Mâce, “Zühd”, 2, hadis no: 4105; Ahmed b. Hanbel, V, 183, hadis no: 21630; Dârimî, “Mukaddime”, 24, hadis no: 229
Diğer bir kısım müslümanlar ise varlık içinde yüzmektedir, zengindir, dertsizdir, keyfi peşinde koşar, şatafata yönelmiş; vazifelerini, borçlarını, âhireti, hesabı unutmuştur; hasta olmaz, zora gelmezse Allah’ı anmaz. Malını hak yola harcamaz, dindaşlarının ıstırabını duymaz, fakir ve mazlum müslümanların perişanlığından duygulanmaz; ölenden, ölümden ibret almaz. Hak sözden, öğütten sıkılır; dindardan, alimden kaçar...
Halbuki Mevlamız böylelerini şiddetle tehdit eylemiş ve “Altını, gümüşü istifleyerek biriktiren, onları Allah yolunda (cihada, hizmete, hayra) sarf etmeyenleri elim bir azap ile müjdele!” (Tevbe, 34) buyurmuştur.
Müslümanlar olarak hepimizin ilk işi, ortak görevi, dîn-i mübîn-i İslâm’a canla, başla hizmet etmektir. Bu belli... Tüm diğer işler, güçler, meslekler, maaş yolları, ticaretler, kazanç kapıları, memuriyetler geride, arkada kalan tâlî çalışmalardır. Çünkü biz bu cihana hangimiz daha iyi kulluk edecek diye imtihan edilmek için gönderilmiş bulunuyoruz. Rabbimize karşı kulluk görevlerimiz; İslâm’a, müslümanlara karşı ağır sorumluluklarımız var. Kendimizi yanlış yollarda darmadağın dağıtmamalı, sonunda pişman olacak bir hayat tarzı sürmemeliyiz.
Allah (celle celâlüh) bizi bu dünyaya keyif, zevk ve sefa için mi gönderdi, işimiz yiyip içip yan gelip yatmak mıdır?
Nice bir besleyesin bu kadd ile kaameti (boy pos,vücut)
Düştün dünya zevkine unuttun kıyameti.
Her anı bir hazine olan aziz ömrü boşa harcamak, mânevî ödev ve görevleri unutarak, kâfirler gibi zulmete dalmak, gafiller gibi dünya hırsına kapılmak Allah’ın sevgili mü’min kullarına hiç yaraşır mı? Hayır, asla!
O halde yaratılışımızın ana gayesini, hayatın hakikî hedefini hiçbir zaman unutmamalı, göz ardı etmemeli; her iş ve faaliyeti dine hizmet şuuruna göre tanzim ve ayar etmeli; sahip olduğumuz her imkân ve müktesebatı Yaradan’ımızın rızasını kazanmaya yöneltmeli, O’nun emrettiği asıl işleri îfâya koşmalıyız.
O halde değerli müslümanlar, sizler aslî vazifenizi unutmayınız. Allah’ın dinine gerçek yardımcılar olunuz, dünya hayatının zenginliği veya fakirliği, telaşı ve tasası sizi iyi kulluktan, salih amelden, güzel hizmetten alıkoymasın. Gayretlerinizin Allah’ın kitabı ve Resûlü’nün sünneti istikâmetinde olup olmadığını sık sık inceleyip, irdeleyip kontrol ediniz. Müslüman kardeşlerinizle uğraşmayınız, onları incitmeyiniz ki onların zaten yeterince dertleri ve düşmanları var.
Yâ Rab, bize hakkı hak olarak gösterip ona uymayı nasip eyle, batılı batıl olarak tanıyıp ondan uzak olmayı müyesser kıl ve bizi bir göz yumup açıncaya kadar bile kendi nefs-i emmârelerimizin eline bırakma!
UFKA YOLCULUK 7 YARIŞMA KAYITLARI DEVAM EDİYOR
“Hayırlınız, ahlâkı güzel olanınızdır.” (Hadis-i Şerif)
Kaybedeni olmayan “Ufka Yolculuk” yarışmaları, insanları hayırda yarışma ve yarışmaya teşvik etme konusunda çalışmalarına devam etmektedir.
Daha önce Meal, Hadis ve Siyer kitapları ile İslam’ın temelini anlamaya yönelik yarışmalar yapıldı. Bu yıl da yarışmacılarımızın evrensel bir değer olan “Güzel Ahlak” konusunda bilinçlenmesi açısından kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Yarışmamız, Türkçe ve Arapça dillerinde yapılarak her kategori kendi içerisinde ödüllendirilecektir.
Uzmanlar tarafından hazırlanan yarışma kitabını okuyan her yarışmacı edindiği bilgiler ile ‘Güzel Ahlak’ konusunda birikim kazanırken; umre, dosta yolculuk ve diğer ödüllerle de bilgilerin daha derinden ve kalıcı olmasını amaçlamaktayız.
Başvuru ve ayrıntılı bilgilir için:
www.ufkayolculuk.com internet sitesine bakabilirsiniz.
Ayet mealleri Hasan Tahsin Feyizli'nin Hazırladığı Feyzü'l Furkan Açıklamalı Kur'an-ı Kerim Meali’nden alınmıştır. Ayet meallerinin tamamına www.kuran.global ses dosyalarına www.akradyo.net adreslerinden ulaşabilirsiniz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.