BOŞ KOLTUK

Hep liyakatten bahsedilir ama bir türlü bundan bahsedenler liyakatli insanların koltuğa oturması için çaba sarf etmezler. İnsanlar oturdukları koltuktan güç aldıkları sürece ne iş yapabilirler, ne işin hakkını verebilirler ne de  bu insanlardan adalet beklenir. Ama oturdukları koltuğa güç katanlar, asıl erler onlardır. Hem işin hakkını verirler hem halkın hakkını verirler. Hem de hakkın emrini yerine getirirler. Hakkın emri derken;  devlet, millet malının bir tüyünün bile zayi olmayacağını bilerek işlerini yerine getirirler. Bu bizdendir deyip olmayan işi olur etmezler. Ben Müslümanım deyip inandıkları gibi yaşarlar. Yaşadıkları gibi inanmazlar.

Oturdukları koltuktan güç alanlar söylemlerinde haktan hukuktan bahsetmekten geri kalmazlar! Ne var ki bu söylemler sadece sözdedir. Özde olsa bu milletin ilahi huzurda yakasına yapışacağından korkarlar. Belki de asıl sorun koltuğu dolduranların değil de o koltuğa onu oturtanındır. 
Şimdi  diyeceksiniz ki bu 2000 yılının 15’inde mi oldu. Yok şimdi böyle olmadı bu yıllardan beri böyle idi. Beklide böyle olmaya devam edecek ama asıl iş koltuğu dolduracak insanların mücadelelerinden vazgeçmemeleridir. Koltuk benim hakkım diyenlerin kriteri nedir; önce niyetini sorgular, sonra yaptıklarına bakar sonra yine niyetini sorgular. İşte o zaman o koltuğun hakkı kimdedir ortaya çıkar. Hakkı olan talip olur, zahiri sebeplere dayanır, sonuca razı olur böylelikle belki de  vebalden kurtulur.
Bu ülkede koltuğunu dolduran, oturduğu koltuğa güç katan en net insan yüzde 52 oy almış Türkiye Cumhuriyetinin ilk seçilmiş cumhurunun başı Recep Tayip ERDOĞAN’dır. Yola çıkışını birçoğumuz hatırlarız mahalle muhtarlık seçimleri idi, onu da kayıp etmişti. Ve bugünkü gelinen nokta ortada her ne kadar istemeyen var ise de bu liderin idaresini isteyen insan sayısı daha fazla. Recep Tayyip ERDOĞAN’I başarılı kılan en net sebep ise yaptığı işte samimi olmasıdır.

 

Koltuktan güç almak isteyenleri oraya oturtan bizleriz bizim niyetlerimiz, bizim isteklerimiz, bizim beklentilerimiz, bizim çıkarlarımız… Biz halkız, biz vatandaşız. O koltuğa oturan bizim arkadaşımız, kardeşimiz, akrabamız, bizim şehrimizin insanı. Bizden olsun da ne olursa olsun diyoruz belki… O koltuk dolduğunda şahsımız o koltuğun elektrik, yol, su işlerinden faydalanacağız beklentisindeyiz. Liyakatli olmayan insanın koltuğa oturmasında aktör biz değiliz ama bizim yaşantımız o aktörleri gün yüzüne çıkartıyor. Bizim derdimiz ene olmasa, bizim derdimiz REZZAKI MUTLAKIN rızası olsa o koltuğa sebep olan AKTÖRLER de değişir, o koltuğu dolduranlarda. Benim yolum, benim yakınım, benim akrabam, benim yöneteceğim insan ve benim benim benim demeyi bırakıp bizim şehrimiz, bizim insanımız, bizim ülkemiz dediğimiz gün belki de bugün sorun olarak gördüğümüz ve şikâyet ettiğimiz birçok konu kendiliğinden çözülür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.