Ahmet Doğan İlbey
“Bitmeyen millî mücadele”
Ali Yurtgezen hocanın, Semerkand Dergisi Mart 2018 sayısındaki “Bitmeyen Millî Mücadele” adlı yazısı, millet vasfımızı ve tarihî millî mücadele şiarımızı azimle korumamızı hatırlatan ve mutlaka okunması gereken muhteşem bir yazı... Kitap çapındaki mevzuu altı sayfalık bir makâlede heyecanla okumamızı ve anlamamızı sağlıyor.
Aşağıda takdim ettiğimiz yazının ara başlıklarının, millî mücadele tarihini az-çok bilen okuyucuları cezbedeceğini ve alâkalarını çekeceğini düşünüyorum:
“Millî mücadele mi, kurtuluş savaşı mı?”, “Millî mücadelenin ‘millet’i”, “Ümmet-i Muhammed Milet-i İbrahim’dir”, “Millet meclisi”, “Kur’anî kavramları yerinden etmek”, “İmametle yükümlü ümmet”, “Anadolu’nun liderlik ehliyet ve liyakati”, “Ölümü gösterip sıtmaya razı ettiler”, “Uzun süren kara kış”, “İstiklâl için bir kere daha milletin azmi ve kararı”, “Tek başına millet olan yiğitler”, “Seyyid Ahmed Şerif Es-Senûsî k.s.”, “Millet ehli Müslümandan beklenen”
Okuyunca millî mücadele şuurumuzu heyecanlandıran ve “millet” olmanın ne mânaya geldiğini bir daha yeniden kuşatıcı bir şekilde dimağımıza nakşeden fikir üstü fikirli bu yazıdan tadımlık birkaç bölüm paylaşmak istiyorum:
“Maksadımız üzerinden neredeyse bir asır geçmiş bir hâdisenin az bilinen yanlarını anlatmak değil. Millî mücadelenin ne olduğunu bu en yakın örnekle hatırlatmak istiyoruz. Çünkü bizim millî mücadelemiz bitmedi. Hâlen devam ediyor ve kıyamete kadar da devam edecek gibi görünüyor. Millî mücadele, bütün Müslümanların ‘millet ehli olma ve varlıklarının millet ehli olarak muhafaza etme’ mücadelesidir. Bu mücadeleye bazen bir kavimi bir ülke, bir topluluk öncülük etse de Kur’anî bir kavram olan ‘millet’, şimdilerde zannedildiği gibi doğrudan ‘kavim’ anlamına gelmez.
Fakat bugün birçok Müslüman, milleti kavim zannettiği için millî mücadeleyi bir kavmin, bir ülke ahalisinin yahut herhangi bir topluluğun kendi çıkarlarını kotuma çabası olarak anlamakta, bunun kendilerini ilgilendirmediğini düşünebilmektedirler. Oysa millet ehli olma ve öyle kalma mücadelesi bütün Müslümanlar için imkânları nisbetinde bir mükellefiyet tasavvurumuzu Kur’an-ı Kerîm’e göre yeniden belirlemedikçe bu mükellefiyet hakkıyla ifa edilemeyecektir.
Devlet ve millet olarak bugün belki yüz yıl öncekinden daha şiddetli bir millî mücadele veriyoruz. Dünkü Fırat Kalkanı ve bugünkü Zeytin Dalı Harekâtı bu mücadelenin en önemli cephesi. Biz bu cephede terör örgütleriyle değil, ABD ve onun hempaları olan diğer Batılı devletlerle savaşıyoruz. ABD’nin armasındaki kartalın ABD bayrağını ‘kalkan’ yapan ve bir ayağında ‘zeytin dalı’ tutan görüntüsüyle bizim operasyonlarımıza verdiğimiz isimler, aslında kiminle savaştığımızı anlatmaya yetiyor. Ve yine yüz yıl önceki gibi bu mücadelenin de kazanılması milletin azim ve kararına bağlı. Millet olduğumuzu ve mümin kardeşliğimizi hatırlamamız hâlinde Allah’ın yardımıyla bu zorlukları da aşacak, bütün dünyada rahmet iklimini yeniden tesis edeceğiz inşallah.
Millet vasfını kuşanmak, etnik aidiyetten İslâm kardeşliğinin önüne çıkartmamaktır. Küfür ehlinin ifsadına kapılmamak, basit siyasî mülahazalarla zalime dur demekten, mazluma umut olmaktan imtina etmemektir. Dün 15 Temmuz’da, Fırat Kalkanı Harekâtında dünyanın bütün ülkelerinde Türkiye için dua eden, Fetih sureleri okuyan müminlerin ferasetini dikkate almaktır. Dünyanın bütün mazlum Müslümanlarının Türkiye’ye dair büyüttüğü hayallerini câhiliye asabiyesi ile yıkmamaktır…”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.