Uluslararası AYMOD fuarına Kahramanmaraşlı usta damga vurdu
Türkiye Ayakkabı Sanayicileri Derneği'nin düzenlediği Ayakkabı ve Moda Fuarı kapılarını ziyaretçilere açtı.
Türkiye Ayakkabı Sanayicileri Derneği'nin (TASD) binin üzerinde markanın katılımıyla, kadın, erkek ve çocuk ayakkabılarına kadar klasik ve modern binlerce yeni model ayakkabı Avrupa'nın ikinci büyük Ayakkabı ve Moda Fuarı kapılarını ziyaretçilere açtı. Vitrinlerde Türk çizgisini oluşturmaya çalıştıklarını belirten Türkiye Ayakkabı Sanayicileri Derneği Başkanı Süleyman Gürsoy, "Ayakkabı moda fuarını düzenliyoruz. Aşağı yukarı 400 katılımcının olduğu, bunların tamamının Türkiye Ayakkabı Sanayicileri Derneği'nin üyesidir. Bu fuar ayakkabı sanayisi için çok önemli bir fuar. Bu fuarın uluslararası boyutu da var. Fuarımız şuan da Avrupa'da ikinci büyük fuarlarından biri oldu" dedi.
Hedeflerinin; gençlere, ayakkabı işiyle uğraşan moda tasarımcılarına Türk ayakkabı modasını oluşturabilmek olarak açıklayan Gürsoy, "Vitrinlerde Türk çizgisini diyebileceğimiz bir çizginin olduğunu tarihte de atalarımız yaptığı işleri yeniye uyarlayıp tamamen Türk modası diyebileceğimiz ayakkabılar üretmektir. Fuar alanında Kahramanmaraş'lı Harry Potter ve Truva filmleri için çarık yapan ustamız, Aydın Efelerinin körüklü çizmelerini yapan ustamız, Samsun Çarşamba yöremize ait yumurta topuk ayakkabı yapan ustamız, Bodrum sandaleti yapan ustamız, Gaziantep yöresine ait yemeni yapan ustamızı misafir ettik" ifadelerini kullandı.
Türkiye'de bir ilk 'Ayakkabının Zamanda Yolculuğu' Sergisi
Fuar alanında 'Ayakkabının Zamanda Yolculuğu' sergisinde, Mehmet Akbacakoğlu'na ait özel koleksiyondan 3'üncü Selim'in Topkapı Sarayında sergilenen çizmesinin bir benzeri , Şehzade Ediği, Çanakkale Savaşında giyilmiş subay çizmesi, Noel Baba Çizmesi gibi birbirinden değerli 45 çift ayakkabı ilk kez sergilendi. Sergide, aynı zamanda Türkiye'nin yedi bölgesine ait tarihsel ayakkabılar da yer aldığını belirten Akbacakoğlu, "Çok ciddi bir koleksiyon. 1900'lü yıllar, 1800'lü yılların başı ve bugüne kadar ayakkabı sektörüne ne tür ayakkabılar yapılmışsa, ne tür malzeme kullanılmışsa, şirketimde bunların makineleri de var. Bunlar şuan da 350 sayfalık bir kitap oluyor. Kitaptan sonra da İnşallah büyüklerimize arz edeceğiz ve İstanbul'da müze olmasını istiyoruz. Müze olarak herkesin görebileceği bir konuma gelmesini istiyoruz. Manisa'dan gelen şehzade ayakkabıları var. Noel Baba'nın ayakkabıları var. Sultan Selim'in Topkapı Sarayı'nda bulunan çizmesinin aynısının bir benzeri burada var. Bunların en büyük özelliği, yıllarca nasıl bir sanat işlenmiş, ne tür ağaç çivilimi olmuş, dikip çevirmemi olmuş, nasıl bir malzeme kullanılmış, nasıl bir deri kullanılmış, tabi bunların hepsi yüzde yüz el işçilikleri, bir emek var. Sanat eserleri olduğu için, hepsinin ayrı ayrı değerleri var" dedi.
"Bu sanatın yardıma ihtiyacı var"
Körüklü Söke çizmesi ustası Zeki Avcıoğlu, bu sanatın yardıma ve yaşatılmasına ihtiyacı olduğunu belirterek, "Bu benim tarihi bir mesleğimdir. 84 yaşındayım, 7 yaşında babamın yanında çıraklık yaparak başladım. Şu çizmenin dış kısmı dana derisi iç koşunda bulunan astarı da keçi derisidir. Biz bunun ikisini birden birleştirdiğimiz zaman körük şahane olur bozulması çok zordur. Bu bir sanattır. Altındaki kösele de dana derisidir. Bunu ağaç çivileriyle işleriz. Bu çizme sağlıklıdır hepsi birlikte doğal ürünlerle yapılmıştır. Deridir muşambadan çizme değildir. Benim yardıma ihtiyacım yok, bu sanatın yardıma ihtiyacı var. Ölmesin bu sanat. Bana da kötü bir isim takmışlar, ‘kaybolmaya yüz tutmuş el sanatları sanatkarı' diyorlar. Neden kaybediyorsunuz. Ben zaten kaybolucam ama bu kaybolmasın" dedi.
"Türkiye'yi dünyanın birçok yerinde yaptığım çarıklarla temsil ettim"
Kahramanmaraşlı Harry Potter ve Truva filmleri için çarık yapan Hüseyin Kopar, "Osmanlı çarıklarında dördüncü kuşağım. Truva, Harry Potter, Yüzüklerin Efendisi, Fetih 1453 gibi filmlerde Türkiye'yi dünyanın birçok yerinde yaptığım çarıklarla temsil ettim. Yaptığımız çarığın tabanına manda derisi, üzerini dana derisi ve içini de keçi ile koyun derisi kullanıyoruz. Osmanlı döneminde at, eşek, yabani hayvan derilerinde kullanılmıştır. Ürünler tamamen doğal olup suda, çamurda, denizde giyilebilen dünyadaki tek ayakkabıdır. Bunların iplikleri elde yapılmıştır. Pamuk ipliği ve balmumu ile kaplanarak dikilmiştir. Boyalar kök boya olduğu için hiçbir şekilde tuzlu suda kendi kimyasını bozmamaktadır. Boyama yapılmayan bu derilerde yağmala sistemi ile deriyi ayakta tutup rengini canlandırmaktadır" ifadelerini kullandı.
KAYNAK: İha
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.