Gazetemize özel açıklamalarda bulunan Mehmet Çetinkaya, 2018 yılının olumsuzluklar ile başladığını belirterek; “2017 yılına baktığımız zaman, 2018 yılı çiftçimiz açısından biraz olumsuzluklar ile başlamıştı. Doğal afetler ve yağışların az olması ile çiftçilerimizde olumsuz etkilenenler olmuştu. 2018 yılında üreticimiz yağışlardan kaynaklı sancılı bir yıl geçirdi. Çiftçimiz 2018 yılından beklediğini tam anlamı ile alamadı. Gerek ürünün kalitesinde gerekse rekoltenin düşük olmasından dolayı beklenen sonuçlar alınamadı. En önemlisi de serbest piyasada çiftçimizin üretmiş olduğu ürünlerin fiyatlarının düşük olması da zarar verdi. Sonuç olarak 2018 yılı çiftçimizin rahat geçirdiği bir yıl olmadı” ifadelerini kullandı.

DÖVİZ KURU ÇİFTÇİNİN DERDİNE DERT EKLEDİ

Ağustos ayında başlayan ekonomik saldırıların çiftçinin daha zor zamanlar geçirmesine neden olduğunu belirten Çetinkaya; “10 ağustostan sonra dolar kurunda afaki artış ve piyasalara yansıma oldu. Çiftçilerimizin zor günler geçirdiği bu günlerde bir o kadar da üstüne ekledi. Dolar kurundan dolayı ciddi anlamda bir etkilenme daha oldu. Çiftçimizin girdiler dediğimiz mazot, gübre, ilaç ve tohum gibi ürünlerde yüzde yüze varan zamları görmesine neden oldu. 2018-2019 döneminde çiftçilerimiz tarlalarına giriş yaptılar ve bize gelen neticeler doğrultusunda maliyetlerin ciddi anlamda arttığı kanısına vardık. Çiftçimizin ürettiği ürün serbest piyasada yüzde 10 zam görürken kullanmış olduğu ürünlerin yüzde 100 zam gördüğü ortaya çıktı. Odamıza kayıtlı 14 bin aktif çiftçimiz bulunuyor. Bununla birlikte çiftçilerimiz buğday ve mısırdan farklı bir arayış içerisine girdi. Çiftçilerimiz hiçbir zaman toprağa küsmez. Farklı alternatif ve piyasada daha fazla kar marjı olan ürünlerin arayışı başladı. Pamuk üretimi ciddi anlamda fazlaydı ama son dönemde fiyatının düşmesi de olumsuz etkiledi. Genel anlamda çiftçilerimiz girdi maliyetleri düşük olan ve karı yüksek olan ürünleri tercih etmeye başladı. Bunların başında da nohut üretimi geliyor. 2019 yılında pamuk üretimi ve bunun yanı sıra mısır üretimi konusunda tedirginlikler var. Dolar kurunun ve girdilerin düşmesini ümit ediyoruz. Tarım Bakanımızın Kahramanmaraş ziyaretinde bu sorunların birçoğunu dile getirdik. Türkiye Ziraat Odası Genel Merkezimiz ile de bu sorunların çözümü konusunda ciddi çalışmalar yapılması gerektiğini söylüyoruz. Çiftçilerimize olan desteklerin gözden geçirilip enflasyona oranla artırılmasını bekliyoruz. Milli savunmamız ne kadar önemli ise tarımımız da o kadar önemlidir” dedi.

ŞEHİR EKONOMİSİ İÇİN SADECE ÜRETMEK YETMEZ

Kahramanmaraş’ta ekonomiye ciddi anlamda katkı sağlayan tekstil ve metal sektörünün yanı sıra tarımın da önemine değinen sadece üretmenin şehir ekonomisi için yeterli olmayacağını belirterek üretilen ürünün işlenmesi adına önemli mesajlar aktardı. Çetinkaya, parti gözetmeksizin siyasetçilerin çiftçilerin her zaman ellerinden tutmaları gerektiğini söyledi. Çetinkaya açıklamalarına şu şekilde devam etti; “ Şehir ekonomisinde tekstil ve metal bizim için ne kadar önemli ise tarım da o kadar önemlidir. Kahramanmaraş bir tarım ilidir. Ne kadar organize sanayimiz olsa da tarım olmazsa olmazımızdır. Tarım organize sanayilerimizin de açılması üreticilerimiz açısından çok büyük fayda sağlayacaktır. Tarladan alınan ürünün un ve nişasta gibi işlenmesi ekonomi anlamında bize ciddi anlamda katkı sağlayacaktır. En azından çiftçimizden fabrikalara varana kadar bizim paramız bizim cebimizde kalacaktır. Ürünleri sadece yetiştirmek değil, bunu işleyip tüketiciye sunmak kısmı da Kahramanmaraş’ımız için büyük bir kazanç olacak. Buğdayı üretebilirsiniz ancak bunu işleyip çeşitli gıda ürünleri de yapmamız gerekir. Eğer yetiştirdiğimiz buğdayı işleyip rantabla dönüştüremiyorsak bu ekonomimiz adına olumlu bir durum olmayacaktır. Şehir ekonomisi için sadece üretmek yetmez, tarım organize sanayisinin kurulması çok büyük sorunları ortadan kaldıracak. Un, nişasta ve Makarna fabrikalarının açılması şehrimizin ekonomisine olağanüstü bir katkı sağlayacaktır. Türkoğlu bölgemizde 3 bin dönüm civarında bir kapalı sera yetiştiriciliğimiz var. Her geçen gün de artmaya devam ediyor. Bölge halkı son derece ciddi anlamda seracılığa önem veriyor. Seracılığın da tarım anlamında ekonomiye ciddi katkı sağladığını söyleyebiliriz. Çiftçimiz her zaman için yeniliğe açıktır ama çiftçimizin desteklenmesi konusunda göz ardı edilmemesi gerekiyor. Çiftçimiz her zaman en ucuza mal edip en yüksek rekolte alabileceği ürünü elde etmek ister. Muhalefet veya iktidar olsun çiftçimiz her zaman elinden tutulmasını ister. Toprağımız ve gıdamız olmazsa hiçbir şeyimiz olmaz. Gelecek nesillerimize bırakacağımız en büyük mirasımız toprağımızdır”