Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

Sürekli aldatan Fransız zihniyetli lâ-dinî Cumhuriyet Gazetesi

Sürekli aldatan Fransız zihniyetli lâ-dinî CumhuriyetGazetesi   

 

Cumhuriyet Gazetesi, doksan yıldır devam eden şenaat yayıcılığı vemillete karşı işlediği bir yığın sabıkasının ardından, “Yazarlarını terör saldırılarında yitirenCumhuriyet, Charlie Hebdo katliamının acısını çok iyi anlamaktadır. İfadeözgürlüğüne yönelik bu saldırıyı en şiddetli biçimde kınadık.Dayanışmamızı haber ve yorumlarımızla gösterdik. Bu dayanışmanınparçası olarak Charlie Hebdo'nun özel sayısından 4 sayfalık bir seçkiyegazetemizde yer veriyoruz” açıklamasını yapmış ki, kalemimizdeki ok yaydançıkmıştır…

 

Kainatın Fahrı Peygamber Efendimiz s.a.v.’e hakaret eden karikatürleriyayınlayan, içinde yaşadığı Müslüman millete Fransız gibi bakan lâ-dinîKemalizm’in Pravda’sı ve İslâm düşmanı Cumhuriyet Gazetesi’nincemaziyelevvelini anlatmayı millî vazife olarak addettik.

 

1924’de M. Kemal’in adını“Cumhuriyet” olarak değiştirdiği “Anadolu’da Yeni Gün” gazetesi Millî Mücadelesırasında Hindistan Müslümanlarından Anadolu insanına kadar bizzat M. Kemaladına yapılan nakdî yardımlardan oluşan Ankara Hükümetinin bütçesinden nakdîyardımlarla kurulmuş bir gazetedir.

“Vatan-ı İslâm’ınkurtarılması” dâvasıyla oluşturan ilk Hükümet’in yardımlarıyla kurulanCumhuriyet Gazetesi’nin sahibi Yunus Nadi’nin Kütahyalı Şeyh Seyfi EfendiHazretleri’ne hitaben yazdığı mektup, adı geçen gazetenin baştan beriüçkağıtçı, oportünist ve Müslüman millet hüviyetine karşı samimiyetsiz olduğunugösteriyor.                                                                                             

Daha sonra bu âdi zihniyetioğul Nadir Nadi sürdürecektir. Yunus Nadi’nin 20 Eylül 1922 tarihli mektubu,“...Ankara ‘medya’sına sahip olanların, tarikat erbabından himmetlerininyanında nasıl maddi destek aldıklarını da göstermektedir.” (Prof. Dr. MustafaKara, Metinlerle Günümüz Tasavvuf Hareketleri, Dergâh Yayınları, 2003).

 

Kaynaklı bilgilerden anlaşılacağıüzere Cumhuriyet Gazetesi ilk yayınından günümüze kadar sürekli aldatanMakyavelist ve Fransız zihniyetli bir aldatıcılık içindedir. Önce, MillîMücadele’nin en ateşli günlerinde yazılan “İstiklâl savaşını erenlerin himmetiile kazandıklarını” ifade eden cümlelerle başlayan mektubu okuyalım: 

 

“Şeyh Seyfi EfendiHazretlerine,

Benim muhterem ve imanlışeyhim, Erenlerin himmeti de inziman (katılmak) etmek suretiyle düşmanı yıktık.Şimdi daha yıkılacak şeyler varsa onları da yıkmak ve her halde sonuna kadarvatan vazifemizi ifa edebilmek için Yeni Gün’ü ayakta tutmak lâzım. (...) YeniGün’ün aylık masrafı iki bin lirayı Osmanî’dir ve şimdi aynı fiyatla dört  sayfa olarak neşretmeye başlayacağız. Benimhakikat-bîn şeyhim sen bilirsin ki, bu maddi meblağı hazine-i gaybîden gelmez.Bu kadarcık işaret zat-ı fazılânelerine kâfidir. Yen Gün bir ticaret gazetesideğildir. Varımı yoğumu onun uğruna bezl etttim ve bugün borca battım. Mamafihmilletin himmet ve hamiyetinden  eminolduğum için ye’s ü füturdan ebediyen uzağım. Senden dileğim odur ki (...)Kütahya merkez ve çevresinde Yeni Gün’e mümkün olduğu kadar fazla aboneyazılmasını temin edesin. Gazetenin fazla tirajı bize, okunması dairesiningenişlemesi yüzünden maneviyat itibariyle millete faydalıdır. Ricamı azami ileinfaz edeceğinden emin olduğum için fazla söze lüzum görmeyerek muhteremellerini tekrar tekrar öper ve hatm-i kelâm eylerim şeyhim efendim. İmza: YunusNadi” (Kara, a. g.e., s.92).

 

“ZAFERİN İSLÂMLARIN OLACAĞINI...” YAZAN CUMHURİYET GAZETESİ  

 

1921 yılı boyunca İlk adıYeni Gün olan Cumhuriyet Gazetesi, manşetlerinde Müslüman milletin beklediğidin-i İslâm üzere başlatılan istiklâl Savaşı’nın heyecanıyla dolu haberler yeralmaktadır. Meselâ, “Türk-Arap ittifakı meydana gelebileceği korkusuİngiltere’yi sarmıştır” ifadesinin yanında “İngilizlerin, Şeyh Senusi’nin MillîMücadele’ye hizmetlerini engellemek için ajanlar kullandığını, ancak zaferinAnkara’nın, yani İslâmların olabileceği...” başlıklı haberler 1922 yılı sonunakadar iştiyakla verilir (Kara, a. g.e., s. 92)

 

İslâmcı görünen Yeni Gün’ün,sahibi Yunus Nadi ve Kemalist kadrosu 1924’ten itibaren Cumhuriyet Gazetesiadıyla kimlik değiştirerek,  İslâm’a veMüslüman millete düşman kesilecektir. Gazetesinde güzellik yarışmalarından Türkçe ezanın savunulmasına veİslâmî değerlerin irtica olarak sayılmasına kadar birçok konuda Kemalistinkılâpların sözcülüğünü yapacaktır. Dönemin milletvekili Abidin Daver’in,“Yunus Nadi, 1921’de M. Kemal Paşa’nın ordunun başkumandanı olmasını Meclis’teteklif edenlerin başıydı” sözünden onun M. Kemal’le dostluğunun ilk Meclis’tepekiştiği bellidir.

 

MİLLÎCİLİKTEN İSLÂM DÜŞMANLIĞINA VE HİTLERCİLİĞE...

 

Rodos’lu olan Yunus Nadi,Sultan Abdülhamit Han muhalifidir ve Jön Türklere yakın fikirleri savunarakİttihatçılara katılır. Dönemlere göre tavır değiştiren Nadi, 1918 sonrasında M.Kemal’in “kabineye beni alın” dediği Ali Rıza Paşa Hükümetiyle M. Kemalarasında arabuluculuk yapar. Millî Mücadele’de siyaset gereği taktikdeğiştirerek “İslâmcı” görünen M. Kemal’in yanında Nadi de “İslâmcı“, yâni“millîci” gözükür.

 

İstiklâl Savaşı’ndaSovyetler’den para ve silah desteği sağlamak için M. Kemal’in taktik olarakkurdurduğu Türkiye Komünist Partisinde görev alır ve Bolşevik yanlısı gözükür.Son İstanbul Meclisi’nde başlayan milletvekilliğini M. Kemal’e yakınlığınıkullanarak cambaz gazeteciliğiyle altı dönem sürdürür. Falih Rıfkı Atay gibi,M. Kemal’in “hususi” adamlarındandır. M. Kemal, Nadi ve gazetesininyolsuzluklara adı karışsa da siyaseten azarlamış görünür. Sonra yine kendiçizgisinde yayınını sürdürmesini ister ve korumaya devam eder. İlkmilletvekilliğinden son milletvekilliğine kadar devrin şartlarına göre gazetesiCumhuriyet’le birlikte sürekli değişir ve aldatır (Ahmet Demirel, 1. Meclis’teMuhalefet, İletişim Yayınları, İst.).

 

Almanya’da Naziler iktidarkenAlman taraftarı ve Hitler hayranı olur. Gazetesi Cumhuriyet de bu konudayığınlarca övgü yazıları mevcuttur. Bir yazısına şöyle başlıyor: “Hitler Almanhalkını komünizmden kurtarmak için Kemalizm’i uzun uzun incelediğinisöylemiştir.”

 

Öyle ki, Cumhuriyet GazetesiNazi Almanya’sının yörüngesine girer. Gazetesinde M. Kemal ile Hitler arasındabenzerlikler kurarak sürekli övgüler yazar: “Alman Başbakanı, Gazi M. KemalHazretleri’nin deha ve azminin, nasyonal sosyalist fırkası muhalefettebulunduğu sıradaki mesai ve harekatına rehberlik ettiğini söylemişlerdir...”(Komintern Belgelerde Türkiye C. 2, Kaynak Y. 1994).

 

Dahası var; devrin önemliKemalist bürokrat ve gazetecileriyle Almanya’da Hitlerin doğum yıldönümüşerefine verilen programa katılır.

 

“BEŞERİYYET HÜRRİYETTEN BIKMIŞTIR” DİYEN “MUSSOLİNİCİFAŞİST” CUMHURİYET GAZETESİ 

 

Meselâ, Meclis’te demokrasitartışılırken, İtalyan Faşizmini över: “Hürriyet eski zamanda olduğu gibiuğrunda binlerce adamın feda-yı can edeceği bir gelin değildir. Beşeriyyethürriyetten bıkmıştır. Eğer biz de faşist olacaksak teşkilatını memlekettetesis edeceksek, bu pek doğrudur.” 1925’den sonraki meclislerde hürriyet vesosyal adaleti savunanları “bohemcilikle suçlamayı âdet edinmiştir”(Demirel, a.g.e. ).

 

Millî Mücadele’de M. Kemalsafında hem İslâmcı görünüp devrin dinî liderlerine mektuplar yazarakgazetesine abone ve yardım isteyen, hem de TKP’li bir “Bolşevik” gözüken Nadi,1925 sonrasında, “Mussolini, Türk dostluğunda çok açık ve samimi olmuştur. Aynıvuzuh ve samimiyetle tekrar ediyorum ki, Türk milleti Mussolini’nin münevver veazizler idaresindeki şerefli İtalya’sına açık ve vefâlı olacaktır” sözlerinigazetesi Cumhuriyet’te yazar (Kemalist Cumhuriyet, Kaynak Y., 1994). 

 

“CUMHURİYET GAZETESİ’NİN YÜKSELİŞİ İKİ YAHUDİ ŞİRKETSAYESİNDEDİR”

 

Hakkında şu tesbiti yapanlarda vardı: “Arnavut kökenli yazar Naci Pelistir: ‘Türk Matbuatı Yahudi KontrolüAltında’ başlıklı yazısında, Yunus Nadi Nadi aynı zamanda bir mason ve KaraimYahudisidir. Göçlerle gelip yerleşen bir aileye mensuptur. Karaim Yahudiliğibir Yahudi tarikatıdır. Cumhuriyet Gazetesi’nin yükselişi Millî Şef dönemindeiki Yahudi şirketten aldığı destek sayesinde olmuştur” (16.02.2009 tarihli Vakit Gazetesi ve Aforizmlar,Arkadaş Yayınları)

 

1933’de “Almanya’dan RüşvetAlan Türkler” arasında Yunus Nadi ve gazetesi Cumhuriyet de vardı. Kısa birsüre menfaat ilişkileri sebebiyle Fransızcı olan Yunus Nadi’nin ve gazetesiCumhuriyet’in bu tavrını dönemin Alman Büyükelçisi Rudolf Nadolyn, Türkiye ilegizli görüşmesinde dile getirir ( Ahmet Ünal, Gizli Atatürkçülük Projesi).

 

İSKİLİPLİ ATIF HOCA VE İSLÂM ÂLİMLERİNİ YILANBAŞLIGÖSTEREN KARİKATÜRLER DE YAYINLAMIŞTI

 

İslâm düşmanlığıyla vazifeliolan Cumhuriyet Gazetesi 1925’de şedit Kemalist devrimciliğin hızlandığı veİrtica düşmanlığının zorla ilân ettirilen Cumhuriyet ideolojisi olarak kararaltına alındığı günlerde İslâm âlimlerini ve milleti aşağılayıcı karikatürleryayınlanmaya başlar. Dönemin dergilerinden Sebilürreşad’ı yılan şekline sokankarikatürlerin yanında İskilipli Âtıf Hoca gibi birçok İslâm âlimini yılanbaşışeklinde çizerek sayfalarında sıkça yer verir. Karikatürlerin alt yazısı dahatahrik edici ve acımasızdır: “Hüküm verildi: M. Kemal, sarıklı cübbeli grubugöstererek sonlarının geldiğini, yakında idam edileceklerini söylüyor.” 

 

Dahası var; SultanVahdettin’i akrep şeklinde göstermenin yanında, Müslüman halkı bir süpürgeninaltında süprüntü şekline sokup süpürülen incitici karikatürlerin haddi hesabıyoktur. Alt yazısı tahmin edilebilir: “Böyle süpürüldüler.”  

-----------------------------------------

 

“YERİ DAĞLAR TÖREYİBEYLER TUTAR”

 

Ey azizan! “İyi yazı” ya hiç dayanamam. Tasavvuftan, insan-ı kâmillerindilinden gönlüme düşmüş bir nağme gibi hemen yüreğime sürer, dilime alır meşkederim ve kalp ağrılarım gider. Kültür ve edebiyat dergisi “Yoldaki Kalemler”den işte böyle bir “iyi yazı” okudum. FerhatAğca’nın yazdığı “Yeri Dağlar TöreyiBeyler Tutar” başlıklı yazı hakikaten gönüllere dostluk damıtan iyi biryazı numunesidir… Tadımlık bir-iki pasajı paylaşmak istiyorum:

 

“(…) Kasım 2013’te bir meclise girdim, ‘Cuma Kapusu’ adında… Pişmeyibekleyen çinilerin fırınlandığı Dükkan’mış aslında… Oradaki pişmiş çinilerehayran hayran bakarken ben de fırınlanıyormuşum bu arada. Şimdi tek umudumAzrail gelene kadar yanıma, Duvara asılacak kadar pişmek, pişmek bu Dükkan’da. Enson gittiğimde Töre duruyordu yerinde lakin dağlar da yoktu, yer de yoktu.Çünkü dağları da, yerleri de tutan yoktu.  Soğuk vardı, çünkü fırınıyakanlar yoktu. Ateşsiz fırının bir anlam taşımayacağını gördük. Fırınıyakanlar olmazsa; üşüyeceğimiz, pişemeyeceğimiz gerçeğinin acı tecrübesiniyaşayarak gördük.

 

Biz üşüyerek şehit olanlara şahit olduk, bizi üşütmeyin” diye feryatetmek gelse de içimden, töre gereği ses çıkarmamak gerek. Büyüklerin işinekarışmamak gerek. Diğer kara toprakların üzerinde gâvurlar at koştururken, buDükkan’da olduğumuz için şükretmek gerek.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.