Gümüşer, gazetemizin ekonomi özel sayısına ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.
2018 YILINDA GERÇEKLEŞEN EKONOMİK OLUMSUZLUKLAR 2019 YILINA NASIL YANSIDI?
2018 yılının kriz sebebiyle zor geçtiği malumunuz ortada. Bu durum birçok şirketi zor durumda bıraktı. 2019 yılına girmeden önce beklentiler çok düşüktü. Bütün şirketler özellikle satış bütçelerini kötümser düşünerek hazırlıyorlardı. 2019 yılının 2018 yılından farkı dövizde biraz daha istikrarlı olmamızdır. Aynı zamanda faiz indirimleri, enflasyon düşüşleri bizler için oldukça destekleyici oldu. 2019 da beklenildiği gibi ilk iki çeyrek küçüldük ama üçüncü çeyrekte kafamızı denizin üzerine çıkarmayı başarabildik. Genelde Türkiye iç tüketimle büyüyen bir ülke, toplam büyüme kompozisyonun yüzde 55’i iç talebe dayalı. İç tüketimde son çeyrekte yaşanan büyüme sayesinde Türkiye 0.09 büyüme gösterebildi. Bu bizim için umut vericidir.
TEKSTİL SEKTÖRÜ NASIL BİR 2019 YILI GEÇİRDİ?
2019 yılı tekstil sektöründe ihracatta rekabet oldukça yoğun oldu. Aynı zamanda iç piyasada da rekabetin yoğun olduğu bir dönemdi. İlk aylarda iş piyasa oldukça durgundu. İhracat piyasası açıktı. Yıl sonuna doğru hem iç piyasa a hem de dış piyasada oldukça yoğun satışlar gerçekleşti. Fakat rekabetin yoğun olmasından kaynaklı iç piyasada vadeler çok yükseldi. Bu vadelerin yönetilememesi, alacak yönetimi tekstil sektörlerinin en önemli gündemlerinden biri oldu. Burada korkulacak unsur tekstil sektöründe yeni yatırımların olmamasıdır. Çünkü bir dönem faizler oldukça yüksekti. Hiç kimse yeni yatırım yapmadı, yeni yatırım yapmadığı gibi mevcut üretim santrallerini de kısmaya başladılar. Büyük bir arz sıkıntısı baş göstermeye başladı. 2019 yılı genel olarak tekstil sektörü için Türkiye genelinde diğer sektörlere göre daha iyi bir yıl oldu. Sanayi üretiminde genel Türkiye ortalamasında yaşanan büyümenin tekstil sektöründen de kaynaklandığını görmüş olduk. Tekstil sektörü her zaman Türkiye açısından önemlidir. Toplam Türkiye istihdamının yüze 25’ini ve toplam ihracatının yüzde 20’sini karşılayan bir sektördür. Otomotivden sonra özellikle ihracatta en önemli sektör Tekstil sektörüdür. 2019 yılında iyi bir süreç geçiren tekstil sektörünü 2020 yılında oldukça önemli tehditler bekliyor. Bunlardan bir tanesi ABD ile Çin arasında ki ticaret savaşıdır. Aynı zaman da ABD’nin diğer ülkeler ile yaşadığı ticaret savaşı, Brexit hadisesi, Avrupa Birliğinde ki küçülme, bunlar tabi bizim pazarlarımızdır. Bu pazarlarda ki yavaşlama, talep düşüşleri tekstil sektörünü oldukça etkileyebilir. O yüzden 2020 yılında biraz da iç piyasaya yönelik politikaların uygulanacağını düşünüyorum. Tekstilde ürünü farklılaştırmak gerekiyor. Herkesin ürettiği ipliği, kumaşı üretmekten şirketle ciddi anlamda kazanç sağlayamıyorlar. Burada önemli olan şey biraz daha ARGE destekli ürünler üretebilmektir. Katma değeri yüksek ürünler ortaya koyabilmektir. Bu şirketlerin hem karını hem de sürdürebilirliğini artıracaktır diye düşünüyorum.
YEREL ŞEHİR EKONOMİSİNİ GELİŞTİRMEK VE GÜÇLENDİRMEK İÇİN NELER YAPILABİLİR?
Kahramanmaraş’ta baktığımız zaman oldukça fazla sayıda işletme var. Küçük ve orta ölçekli işletmeler bunların çoğunluğunu oluşturuyor. Kahramanmaraş birçok noktada kaliteli ürün üretiyor. Aynı zaman da çok derin bir geçmişi var, turizm potansiyeli çok yüksek. Gastronomi yönünden oldukça önemli ürünleri var. Fakat bizim problemimiz nedense kendimi çok saklıyoruz. Marka şehir olma problemimiz var. Şehrimiz de üretilen bakır, ayakkabı, altın, çelik mutfak eşyaları veya gıda ürünleri gibi potansiyeli yüksek, üzerine kafa yorulursa çok ciddi ek faydalar elde edebileceğimiz şehre girdi sağlayabileceğimiz çok şeyimiz var. Bence Kahramanmaraş sanayisinde özellikle Ticaret Odalarının, Sivil Toplum Kuruluşlarının yanlarına birer tane küçük bir orta ölçekli büyümeye namzet firmaları alıp onlara yardımcı olmaları, onlara ihracat yapmayı öğretmeleri, onlara markalaşmayı öğretmeleri, sosyal medya da bilinilirliğini arttırmalarını öğretmeleri oldukça yararlı olur diye düşünüyorum. Kahramanmaraş’ın eski konakları, eski sokakları, eski camileri aslında hepsi birer turizm potansiyelidir. Bunların şehre çok büyük katkıları olacaktır. Burada ki otel sayısının arttırılması, tarihi sokakların geliştirilmesi, mutfağımıza ait ürünlerin pazarlanabilir hala getirilmesi bu konuda restoran çalışmaların olması veya mevcut restoranların güzel bir şekilde tanıtılması, Türkiye çapında bir ilgi uyandırılması ve Kahramanmaraş’a daha çok turist çekilmesi bu şehrin menfaatine olacaktır. Bence Kahramanmaraş ekonomisinin kurtuluşu sadece büyük şirketler, büyük işletmelerle değil aynı zamanda yanına küçük işletmeleri de alarak topyekun bir büyümeyle gerçekleşecektir.
2020 YILINDAN NELER BEKLİYORSUNUZ? ÖNGÖRÜNÜZ NELERDİR?
2020 yılı ile alakalı beklentilerimiz bir yandan olumlu bir yandan olumsuz. Olumlu beklentilerimizin sebebi Türkiye’de yeniden fidanlar yeşermeye başladı. Özellikle düşük enflasyona hazırlanıyoruz. Türkiye tek haneli enflasyonu özledi. 2020 yılında tek haneli enflasyon hedefi tutturulacak gibi görünüyor. Tek haneli enflasyon olması Türk Lirasına güven duyulması anlamına geliyor. Yatırımcıların ellerinde ki dövizi tutmayıp yavaş yavaş Türk lirasına dönüşlerinin hızlanması anlamına geliyor. Bu durum yerli parayı güçlendirecek, dövizi biraz daha aşağıya çekecek belki ihracatçının pek hoşuna gidecek bir gelişme olmayacak ama ülke genelinde enflasyonu ısıtabilir bir hale getirilmesi için yatırımların yükselebilmesi için önemlidir. 2020 yılında Türkiye’nin yüzde 5 büyümesi bekleniyor. Bunlar yine biz üreticiler için oldukça olumlu bir gelişme ve büyümenin iç talepten ve yatırımdan ayrıca sevindirici. Biz ülke olarak kötü zamanlar geçirdiğimizde hep ihracatla büyüdük. Ama şuan yatırımlarla, üretimle, iç taleple yani üretilenin tüketilmesiyle büyümek çok daha güzel bir şey. Tabi bir yandan da ihracat yapalım ama hepsi bir arada olmuyor. Bizi korkutan kötü senaryo ise dünyanın yaşadığı resesyon. Çin son 17 yılın en düşük sanayi üretiminin Ağustos ayında açıkladı, bunun en büyük sebebi ticaret savaşıdır. Bu ticaret savaşı kolay kolay duracak gibi görünmüyor. Amerika’nın başkanlık seçiminde sürekli karşımıza çıkarılacak bir hadise. Aynı şekilde Avrupa da büyük bir durgunluk var. Avrupa toplumu çoğalamıyor, eskisi kadar tüketemiyor. Bizim en önemli pazarımız İngiltere ve Almanya birinci büyük ihracat yatığımız ülkeler. Bu ülkelerde gerilemelerin olması, yavaşlamaların yaşanması bizler açısından endişe verici. Yani iç piyasada güneşli hava varken dış piyasada bulutlu bir hava var diyebiliriz.
EKONOMİYE VE SİYASETE GÜVEN VAR MI?
Toplum olarak her ne kadar farklı düşüncelerimiz, farklı siyasi düşüncelerimiz, farklı ekonomik düşüncelerimiz olsa da sonuçta hepimiz ortak bir payda da buluşuyoruz. Güçlü devlet güçlü Türkiye. Eğer devletimiz güçlü olursa, ekonomimiz güçlü olursa bu ülkede ki herkes ekmek yer. Fakat bunlara karşı bir güvensizlik olursa, devletimiz çökmeye başlarsa, gücünü kaybederse o zaman hepimiz üzülürüz. Bir ülke nasıl güçlü olur, ülke zengin olursa güçlü olur. Bütçe açıkları vermezse güçlü olur. Saatte 2 buçuk milyon dolar faiz ödemezse güçlü olur. Şuan bütçemizde çok ciddi bir açık var ve bu açığı kapatmak için mecburen devletimiz kredi kullanıyor. Bu kredinin de çok ağır maliyetleri var. Şuanda saatte 2 buçuk milyon dolara denk geliyor faiz maliyeti. Biz ancak güçlü bir bütçeye sahip olabilirsek, ciddi bir vergi bilincine sahip olabilirsek ülkemiz kazanır. Ekonomiye güven duymamız lazım, bunun için üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmemiz lazım. Ben nasıl vergiden kaçınırım, ben nasıl vergi ödemem, bu konudan nasıl yırtarım, nasıl köşeyi dönerim gibi düşünmek gerekmiyor. Biz dürüst olursak devletimizde güçlü olur. Devletimiz güçlü olursa ülkemizde ki şirketler rahat bir ekonomik ortama sahip olur diye düşünüyorum.