Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi bünyesinde faaliyet gösteren Kahramanmaraş Akademi kapsamında Yazar Prof. Dr. Sadettin Ökten ile çevrimiçi konferans gerçekleştirildi. Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Dr. Rüstem Keleş ve akademi öğrencilerinin katıldığı programda Ökten küreselleşmenin insan hayatına etkisi, modernite ve İslamiyet, günümüzde modern şehirler gibi pek çok konu ile ilgili açıklamalarda bulundu.
KÜRESELLEŞME VE MODERNİTE
Düzenlenen çevrimiçi konferans için Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür ederek konuşmasına başlayan Prof. Dr. Sadettin Ökten, “Eylem, insanlar hakkında hüküm verdiğimiz asıl kaynağımız. Peki eylem nasıl ortaya çıkar? Öğretilmiş değerler sisteminden, bizi terbiye edenler tarafından aldığımız verileri muhakame ederek onları beden üzerinden eyleme döküyoruz. Bizim insanlarımız da işte İslam medeniyetinin değerler sistemine mensup ve ondan çok mutlu. Fakat eylemde moderniteyle yaşanan çelişkiden anlamlandırılamayan bir buhran ortaya çıkıyor. Bu ikilemin çözülmesi gerekiyor. Küreselleşmenin ve modernitenin sizin satın aldıklarınız haricinde sizlerle bir medeniyet ilişkisi kurması gerekmiyor. İşte bu vesileyle şuna karar vereceğiz. İç huzurumu mu koruyacağım, İslam medeniyetine mi mensup olacağım, yoksa doğrudan modernitenin olmayanı harcayan bir ferdi mi olacağım?” ifadelerini kullandı.
MODERNİZMİN ŞEHİRLERİN MİMARİSİNE YANSIMASI
Prof. Dr. Sadettin Ökten konuşmasını, “Bizim şehirlerde İslam medeniyet tasavvurunu vurgulamak için ürettiğimiz yapılar var. Kadim şehirlerimizdeki külliye işte bu fonksiyonu tam olarak gösteren kompleks mimarilerden biri. Fakat modernist versiyon bunu şehirde AVM olarak dönüştürdü. Bunlar çarşıyı, bakkalı bitiriyor. Pazarlık veya sohbet edemeden bir para alışverişi üzerinden iletişim kurmak durumunda kalıyoruz. Modernite esasında kendi içinde bir yaşanmışlığı olan ciddi bir medeniyet tasavvuru. Fakat mukallit bazı biçimler, çok ucuz birer taklit olmaktan öteye gidemiyor maalesef. Biz kimiz sorusunun cevabını aramak çok kolay değil. Ama olacak, olmalı. Çünkü en azından, ontolojik sorularımız ve kaygılarımız var. Gücün bize hakim olmasını ya da teknolojinin üzerimizde tahakküm kurmasını reddedip, onları gerekli olan bir nesne olarak görerek, varlığımızı tefekkür ve ahlak üzerine kurgulamak lazım” cümleleriyle noktaladı.