HABER: EMRE BOZ
24 yıldır torna atölyesinde her zaman araştırıp geliştirmeye yönelik çalıştığını belirten Mesut Bilgetecan, yaptığı işin maddi boyutundan çok manevi boyutunun büyük olduğunu söyledi.
Mesut Bilgetecan açıklamalarında; “Doğum sonrası, kaza sonrası ya da asker polis gazisi kardeşlerimizin araçlarına tadilatlar yapıyoruz. Bu araçların sıfır ya da ikinci el olmasının bir önemi yok. Engelli kardeşlerimizin almış olduğu otomobilleri kullanabilecekleri şekilde dizayn ediyoruz. Devletimiz bu konuda engellilere raporlar veriyor. Yeni nesil ehliyetlerin üzerinde kodlar var. Bu kodlarda o engelli kardeşimizin nasıl bir araç kullanabileceği yazıyor. Biz bunları göz önüne alarak hareket ediyoruz. İki ayağını kullanamayan bir insan olsun veya başka bir problemi olsun, otomatik vites bir araç aldığı taktirde biz ona araç kullandırırız. Ehliyetini de aldıysa biz bu işi usulüne uygun bir şekilde yapıyoruz. Kahramanmaraş’ta bu işi bizden başka yapan yok. Aynı zamanda Güneydoğu Bölgesi’nde biz yapıyoruz. Türkiye çapında hizmet veriyoruz. Çevre illerimizde talep olduğu takdirde akşam gidip montajlamasını yapıp, bir sonraki gün de ruhsata gerekli olan işlemleri yapıyoruz. Daha uzak iller olduğu zaman, örneğin İstanbul gibi. Buralara da hafta sonu uçakla gidiyoruz. Bize mesafeler asla engel değil. Bu konuda hizmet için ülkemizin her yerine giderim. İşimi çok seviyorum. Ve keyif alarak yapıyorum” dedi.
“BU ANIYI ASLA UNUTAMAM”
Meslek hayatı boyunca unutamadığı bir sürü anısı olduğunu belirten Mesut Bilgetecan, bunlardan bir tanesini de bizimle paylaştı.
İşte Kahramanmaraşlı, engelli vatandaşlara umut ışığı yakan ustanın o anısı; “Birgün Mersin’den bir sipariş aldık. Ama yoğun olduğumuz için gidemedik. Onlar çekici ile aracı göndermişler. Aracın sahibi de çekici ile birlikte geldi. İki ayağını kullanamayan bir kardeşimiz. Hava çok sıcaktı ve ben çok terlemiştim. Sıcak bastığından dolayı biraz da sinirlenmiştim. Bahsettiğim engelli ağabeyimiz benim sinirlendiğimi fark etmiş ve bana neden sinirlendiğimi sordu. Bende terlediğimi ve üstümün toz olmasından dolayı olduğunu söyledim. Sonra o ağabeyim bir süre geçtikten sonra bana ‘şu dünyada beni terletebilecek olana bütün servetimi bırakırım’ dedi. O an her şeyin kıymetini bilmemiz gerektiğini anladım. O ağabeyimizin ter bezleri işlevini yerine getiremiyormuş. Bu meslekte unutamadığım çok şey var. Ama en güzeli engeli olan vatandaşlarımızın engellerini ortadan kaldırıyor olmamız. Biz o özel kardeşlerimizi dört duvar arasından kurtardık”