Türklüğün muhtevası Cumhuriyet’le başlayan seküler ulus değerler değil, Osmanlı asırlarındaki İslâm irfanıdır. Türkler, Türkçesinden irfanına, medeniyet sahibi oluşundan seciyesine kadar İslâmlaşmanın kemâline Osmanlı çağlarında ermiş ve milleti mertebesine yükselmiştir.
Birinci Dünya Harbi’nin sonunda “ümmet” düşüncesi, Kur’an’î mânada değil, siyaseten gerçekleşme imkân kalmadığı için, İslâm’ın hâdimi ve bayraktarı unvanına sahip Osmanlı’dan tevarüs ettiği üst kimliğiyle bünyesindeki
Müslüman kimlikleri de temsil eden Türkler millet vasfıyla ifade edilmeye başlanmıştır.
TÜRKLÜK OSMANLI ASIRLARINDA VAROLMUŞTUR
Türk’ü Müslümanla aynı görüyorsak, edebiyatını, sanatını, millî değerlerini, yâni millet vasıflarını Cumhuriyet döneminde değil, Osmanlı asırlarında aramalıyız.
Fransız toplum görüşünün, Alman hayat anlayışının, İtalyan hukuk anlayışının sentezi olan Cumhuriyetin plânladığı seküler ulus kimlik ve kültürüne tâbi Türklük bâtıldır. Dimağ ve kalbimizin her köşesiyle İslâm’a göre düşünüp hissetmedikçe bâtıl Türklük anlayışının tesirinden kurtulamayız.
“Türklük” adıyla ortaya sürülen bir takım yanlış ve bâtıl Türklük fikirlerinin bu ülkedeki Türklere zarar verdiği kesin. Yusuf Akçura, Ziya Gökalp, M. Kemal, Nihal Atsız gibi seküler ve pozitivist Türkçülerle bu çizginin bugünkü takipçileri Hakk’a tapan Türk kimliğine muhaliftir.
Osmanlı asırlarında oluşan Türklük kimliğiyle uyuşmayan düşünceleriyle Türklüğü mazarrat etmiş, millet mensuplarının kafasını karıştırmış ve farklı Türk kimliği anlayışlarının ortaya çıkmasına sebep olmuşlardır.
Dinleri ve anâneleri farklı topluluklar Türkçe konuşuyor olsa da millet sosyolojimiz gereğince Hakk’a tapan Türklüğe dâhil olamaz. Türklük, uyuşması imkânsız fikirler etrafında âbad olmayacağı gibi Cumhuriyetin laisist ve pozitivist anlayışı ve seküler milliyetçilik şemasıyla da inşa edilemez.
Türk kavmine mensup olanlardan İslâm’a dâhil olup millet olan da var, millet olamayan da... İslâm’la halhamur olarak medenî kimliklerini kazanan Türkler “millet” olmayı hak etmiştir ki, Türkiye’deki Türkler kimlik bakımından bu vasfı haizdir.
Türk kime benzemeli? İslâmlaşınca millet mertebesine çıkan Türklüğe hiçbir soydaş kavim ve ülke model olamaz. Model kendisidir. İslâmlaşmadan önceki Türklükte var olan birtakım gelenek ve usuller de Hakk’a tapan Türklerin kimliğine zemin olamaz.
İslâm’la bağı şu veya bu derecede zayıflamış veya zayıflatılmış olan Türkî bildiğimiz ülkelerle İslâmlaşmış Türk hüviyetiyle münasebet kurarak Türklüğün ölçüsü olmak Türkiye’nin en baş vazifelerinden biridir.
TÜRK KALMANIN YOLU İSLÂM HÜVİYETİDİR
Ruhundan maddesine, ahlâkından hayat tarzına kadar bütün müesseseleriyle İslâm’la var olan Türkler bugün ve yarın Türkiye’de ve dışarıda mefkûresini İslâm üzere gerçekleştirmesinden başka çâresi yoktur.
İslâmlaşınca Türk olduğuna inanan Türkler İslâm’ın bütün vecibelerini ve ahkâmını kimliğinde ve hayatında sürdürdüğü müddetçe bu vasfını koruyabilirler ancak.
Sözün özü; 1923 Cumhuriyet ilke ve inkılâplarıyla bağdaşan, sentezci ve eklektik Türklük düşüncelerinin bütün kolları Hakk’a tapan Türklükle hiçbir benzerliği ve yakınlığı yoktur. Ölçümüz şu: Müslüman aynı mânaya gelmeyen bütün Türklük anlayışları kof ve bâtıldır.