Resmî tâlimatla Suriyeli muhacirlerin işyerlerindeki “Arapça tabelalar” kaldırılıp Latin harflerine dönüştürülüyor. Kemalist ulusalcıların Batılılaşma eksenli tavrına benzer bir tavır bu… Mevzumuz harf meselesidir, Suriyeli göçmenlerin oluşturduğu sosyal meselelerle karıştırılmamalı. Ulusalcı Kemalizm’in derin kolları hâlâ çalışıyor olmalı ki, harf meselesi iki yıl önce de kışkırtıcı bir şekilde sokağa ve halka taşınmıştı.
“Adana Urayı (Belediyesi), Suriyelerin işyerlerine astıkları Arapça tabelaları ‘görüntü kirliliği oluşturuyor’ gerekçesiyle indiriyor.” Bu haber bir başka yerde “Yabancı dildeki tanıtıları (Arapça tabelaları) indiriyor!” şeklinde son derece kışkırtıcı bir üslûpla veriliyor. Latin harfi değil, Arapça Türk harfidir Kemalist Cumhuriyetin ifsad ettiği zümreler Latin harfini Türk harfi zannediyor. Oysa Arap harfleri Türk harfidir. Hıristiyan harfi olan Latin harfli Amerikanca, İngilizce tabelaların “görüntü kirliliği”nden öte harim-i ismetimize giren Haçlı çizmesinden daha kötü bir görüntü oluşturduğunu idrak edemeyen Atatürkçü kafalı ulusalcıların tavrıdır bu... Kemalizm boş durmuyor, il il gezip Latin harf inkılâbının “şerefine”(!) leke düşüren (!) Arapça tabelalara karşı kışkırtıcılık yapıyor: “Suriyelilere ait işyerlerindeki Arapça tabelalara Bursalılar oldukça tepkili. Getto görüntüsü veren bu tabelaların derhal indirilmesini istiyor. Mersin, Gaziantep ve İslahiye’de Arapça tabela ve yazılar Türkçe'nin korunması gerekçesiyle kaldırdı.” Hâdisenin cereyan ettiği belde sayısı sahil şeridinde daha çok. Tarih, millet, Türklük ve ümmet şuurundan mahrum bu anormal tepkinin bir başka örneği var ki, “Ah, Türk milleti! Ah, Türkiye! Kimlerin eline kaldın?” dedirtecek cinsten. “Türk milliyetçisi olduğunu” söyleyen bir dernek başkanı, “Burası Türk yurdu mu, Ortadoğu mu? Şehir merkezi başta olmak üzere bazı bölgelerin cadde ve sokaklarının Arap tabelalarla Arap mahallesi hâline geldiğini, Türk’ün öz yurdunda bizleri rahatsız ettiğini, Türkçe giderse Türkiye’nin de gideceğini...” söylüyor. Dinimizle terkip olan ana sütümüz ana dilimiz, türkülerimiz, şiirimiz her şeyimiz olan Türkçe Arap harfleriyle yazılınca Türkiye elden gidecek öyle mi? Zavallı idrak! Atatürkçü milliyetçilik eliyle ne hâle gelmiş. İktidar ve milliyetçi çevrelerce aynı hassasiyet, Latin harflerine (Bir daha söyleyelim: Latin harfi Türk harfi değildir) geçildikten sonra Batı’dan iktibas edilen kelimelere ve dolayısıyla tabelalara karşı gösterilmiyor. Türk, yâni İslâm harfleri olan Arapça tabelalar niçin rahatsızlık versin? Arapçaya karşı olmak câhillik ve Türklüğü bilmemektir “Türk milliyetçisi olduğunu” söyleyenlerin iyi niyetinden şüphe etmiyoruz, fakat “Arapça tabelalara” karşı olmanın bir tenakuz olduğunu bilmedikleri ve Hakk’a tapan Türklük dersine iyi çalışmadıkları belli. İslâm’ın bayraktarı olan ve Müslümanla aynı mânaya gelen Türklük hüviyetini taşıyan birisinin Arapça tabelaya yabancı lisan gözüyle bakması cehaletten öte gaflettir. Sözde milliyetçi geçinen, fakat İslâm zemininde milliyetçiliği bilmeyen zümreler “Şehrin bazı cadde ve sokakları Arap mahallesi hâline geldi” ifadesinin Atatürk milliyetçiliğiyle benzerlik taşıdığının farkında değil. Buna benzer ifade ve uygulamalar 1930’lu ve 40’lı yılların Kemalist Türkiye’sinden mülhem... Millî kültürümüze aykırı ecnebî tabelalarla uğraşmak varken, “Arapça” denilen tabelalar mı kaldı uğraşacak? Şehirlerin, ilçelerin ve hattâ köylerin neredeyse her on tabelasından beşinin İngilizce, Fransızca gibi Avrupa lisan ve harflerinden oluşmasından niye rahatsız olunmuyor? Ecnebî dille yazılmış reklâm ve markaların neonlu tabelalarıyla şehirlerimizin Avrupa şehirlerine benzetilmesine karşı kim, ne zaman mücadele edecek? Hakiki, yâni İslâmî ölçülerle “Türk milliyetçisiyim” diyen birinin mücadelesi Frenk ve Amerikanca tabelaların oluşturduğu görüntü kirliliğine karşı olmalı değil midir? İslâm harfleri olan Arapçayla yazılan tabelalar niçin rahatsızlık versin? Bin yıllık harfimiz değil midir? Türkler Arapça harflerle millet oldu, medeniyet kurdu Ecdadımız bu harflerle ilim irfan öğrendi ve mezar taşlarındaki künyeleri bu harflerle yazılıdır. Allah’a ve Resûlü Peygamber Efendimiz’e ettiğimiz dua ve salat u selâmlar Türkçe’nin düşmanı olarak görülen Arapça harflerle edilir. Hüsnühatlarımız, tezhib sanatımız “Arapça” diye küçümsenen harflerden müteşekkildir. Türkler İslâmlaşınca ve Müslümanla aynı mânayı taşıyınca, “Arapça” dediğiniz, yâni yabancı gördüğünüz Kur’ânî harflerle binyıllık medeniyet kurmuş, üç kıta yedi iklime bu harflerle İ’lâ’yı Kelimetullah’ı yaymıştır. İslâmlaşınca millet olan Türklerin güzide Türkçesinin İslâm harfleri sayesinde medeniyet dili olduğunu kavramış olsaydınız yahut Türk kimliğini üstad Necip Fâzıl, Nurettin Topçu, Prof. Dr. Erol Güngör, Nevzat Kösoğlu, Seyit Ahmet Arvasi, D. Mehmet Doğan, İsmet Özel gibi kaynaklardan öğrenseydiniz, Arap harfli tabelalar sizi rahatsız etmez, gönlünüze ve dimağınıza bir âşinalık, bir sıcaklık gelirdi. Kemalist Cumhuriyetin cebren ve kan dökerek yürürlüğe soktuğu doksan yıllık Latin harfli ecnebî tabelaların verdiği kültür istilâsını daha derinden hissederdiniz. Türkçemiz Kemalist ulusalcı tavırla korunmaz Bir başka soru: Hıristiyan alfabesi olan Latin harfli tabelalar rahatsız etmiyor mu? Etmiyorsa şayet farkında olmadan Batılı seküler muhtevaya sahip Atatürk milliyetçiliğinin tesirine kapılmış olabilirsiniz. Latin alfabesine Türk alfabesi diyen Kemalist İnkılâpların zorbaları Osmanlı-İslâm asırlarındaki Müslüman Türk’ün Kur’an harflerini, dolayısıyla bin yıllık hafızasını, kültür ve medeniyet değerlerini “redd-i miras” etmiş, yürürlükten kaldırmıştı. Oysa “Arapça tabelalar” diyerek caddelerimize yakıştıramadığınız yazı bin yıllık Türk alfabesi, yerli lisanla Elifbasıdır. Harf inkılâbını İngilizlerin tâlimatıyla yapan Kemalist Cumhuriyet zorbalarının verilen vazifeyi yerine getirdiklerini, Lozan sonrası Türkiye’nin İslâm dünyasıyla irtibatının kesilmek istendiğini de hatırlatırım. Hâsıl-ı kelâm; Türkçe böyle korunmaz. Sözde “koruma” maksadı taşıyan bu tavır Kemalistlerin, laikçi ulusalcıların ekmeğine yağ süren ikiyüzlü bir tavırdır.