İnsan Hakları Günü her yıl, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin BM Genel Kurulu tarafından 1948 yılında kabul edildiği gün olan 10 Aralık tarihinde kutlanmaktadır. Bu yıl 71'inci yıldönümünün kutlanıldığı İnsan Hakları Günü kapsamında farkındalık oluşturmak adına görüşlerini dile getiren İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) Psikoloji Bölüm Başkanı Dr. Engin Eker, şiddet konusuna da değindi. Şiddet ve öldürme vakalarının günümüzde artarak devam etmesinden ve gelişen teknolojinin şiddet üzerindeki etkisinden de bahseden Dr. Engin Eker açıklamalarına şu şekilde devam etti;
İnsanlar, teknolojik gelişimin de etkisiyle güvenli bağlanma yaşayamamakta ve bu durum da kişilerin mentalizasyon kapasitelerini düşürmekte. Yani artık kişiler diğerlerini iç dünyası, özlemleri, umut ve beklentileri olan varlıklar gibi değil sadece davranıştan ibaret olan varlıklar olarak deneyimlemekte. Bu durum da sadece kendi arzumuza odaklanmamız sonucunu doğurmaktadır. Sadece kendi arzumuz ve doyumumuz söz konusu olunca engellenme tahammül edilemez bir şey olarak yaşanmakta ve saldırgan davranışın ortaya çıkması kolaylaşmaktadır” ifadelerini kullandı. Şiddet kavramının içeriğinin iyi bilinmesi gerektiğini söyleyen Dr. Engin Eker “Ne olduğu tam kavranamayan boyutlarının tamamından haberdar olunmayan bir şeyin önüne geçilemez. Şiddet dediğimizde çoğu insanın aklına fiziksel şiddet gelir fakat şiddetin, fiziksel ve cinsel şiddet başta olmak üzere, bütün şiddet türlerinin şemsiyesi olma niteliğinde olan duygusal şiddet, ekonomik şiddet gibi farklı boyutları vardır” dedi.
Ahlaki gelişimlerini tamamlamış bireyler hakları önemser
Dr. Eker insan hakları kavramıyla ilgili “O beni öldürünce insan hakları olmuyor, ben öldürene tepki gösterince insan hakları oluyor” şeklindeki çelişkiyi şöyle açıkladı “Yaşama hakkı insanın en temel haklarından biridir. Diğer haklarda geçerli olduğu gibi insanın böyle bir temel hakkına saldırı, onu öldürme veya öldürmeye kastetme gibi kabul edilemez bir hak ihlalidir. Bazı bireyler kişilik örgütlenmeleri ve çevresel faktörler sebebiyle hak ihlallerinde bulunabilirler. Bu psikopatolojik durum köklerini ne kadar ilkel döneme dayandırıyorsa o kadar soğukkanlı ve bir duygu ortaya çıkarmadan bu ihlalleri gerçekleştirirler. Ahlaki gelişimlerini gerçekleştirmiş ve düşünme becerilerini geliştirmiş bireyler kendi haklarını korudukları gibi hak ihlallerinin de önlenmesi konusunda yerlerini alırlar. Burada temel husus, bir hak savunucusuyken karşı tarafın haklarını farkında olmadan ihlal edip hak ihlalcisi konumuna düşmemektedir.”
Çocuklara insan haklarının önemi nasıl öğretilmeli?
Dr. Engin Eker çocuklara hakların nasıl öğretilmesi gerektiği konusunda da “Bir çocuğu sevgiden yoksun bırakmak veya çocuğun sevilmediğini düşünmesine yol açmak farkına kolay kolay varılamayan fakat çocuğun ileriki yaşantısı için büyük önem arz eden duygusal istismar içeriğinden biridir. Çocuklara bir olguyu en kolay öğretmenin yolu onu görerek öğrenmesini sağlamaktır. Dolayısıyla bir uygulamayı çocuğa aktarmak istiyorsak o uygulamanın en büyük uygulayıcısı kendimiz olmalıyız. Ailelerin bu konudaki tutumlarını değiştirmek için eğitim kuruluşlarına ve yayın organlarına önemli görevler düşmektedir. Bilgilendirici ve öğretici içeriklerle eğitim seminerleri düzenlemek ve katılımın sağlanmasını gerçekleştirmek bu bilgilendirmelerin ailelere ve dolayısıyla çocuklara ulaşmasını sağlayabilir. Yetişkinlere yapılan benzer uygulamalar, çocuklara onların anlayabileceği şekilde aktarılabilir” diye konuştu.