TASAVVUFTA FARKINDALIK

Hüseyin Yılmaz

TASAVVUFTAFARKINDALIK

Farkındalıkkavramı içinde yer alan ve doğrudan tasavvufi terimlerle ifade edilebilecekarasında şunlar da sayılabilir: Murakabe, huş der dem, vukuf-i kalbi,vukuf-i zamani, dikkati teksif anlamında da nazar ber kadem... Şimdi bukavram penceresinden Zâhid Kotku Hocamızın tanımlarını ve izahlarınıinceleyelim. “En şerefli meclis tevhîd meydanlarında tefekkür ve murakabeile oturmaktır” sözleriyle derecesine dikkat çektiği daimi kontrolmekanizması hakkında Mehmed Zâhid Kotku (Rh.A.) şöyle der:

“Yatmazdan evvel bir saat olsun kendini murakabeye çek. Kendini biryokla. Hattâ bu yoklamayı her an hatırından çıkarma. Kendini dâima kontrolaltında bulundur. Bak, gör, bakalım nefsin Hakkın rızâsı yolunda mı?”53

En üstünfarkındalık hali Hakk’ın kullarına şah damarından daha yakın olduğu bilgisinesahip olmaktır. Bu bilgiye sahip olan kişi daimi surette Allah’ın kendisiyleolan irtibatını gözetir, kalbinde ise Allah’tan gayrısının bulunmamasına azamidikkat sarf eder. Bu durumu izah için Kotku Hazretleri şu kıssayı nakleder:

“Cüneyd-î Bağdadî Hazretlerinden menkuldür ki, ‘Zâkîr, murakabede kedigibi olmalıdır. Zîrâ bir gün tarikde bir kediyi gördüm. Farenin deliğindemüsteğrak bir halde öyle oturmuş ki, bir kılı bile hareket etmiyordu. Bukedinin hâlinden bana bir hayret ve mülâhaza hâsıl oldu. Sırrımdan bana nidaolundu ki, ‘Yâ deniyyil-himmet; maksudun hakkında beni fareden dûn kılma ve sende kediden az olma?’” 54

Denilmiştirki murakabenin evveli, kişinin Allah Teâlâ’nın kendine yakınlığını kalbenbilmesidir. Kalbin en âlâ ve eşref zineti de kulun her nerede olursa olsun,Allah Teâlâ’nın kendini müşâhid olduğunu bilmesidir. Murakabe; Rızây-ı İlâhîyielde etmeyi gözleme mâ’nasına geliyorsa kulun gönlüne agâh olması, oradabulunan ve bulunmayanı, kalbine giren ve çıkanın farkında olması icab eder.Mehmed Zâhid Kotku Hazretleri, Abdülhalık Gücdüvani Hazretlerinden naklederekder ki:

“Vukuf-u kalbi: Gönülün Hak Süpahânehû ve Teâlâ’dan agâh olmasındanibarettir. Öyle ki, gönülde Hak Sübhânehû ve Teâlâdan gayri hiç bir şey olmaya.Zâkirin kalbi mezkûr ile meşgul olup, Hak’ka ıttıla’ı o derece olacaktır ki,murakabesinden, belki de müşahedesinden de gaybubet etmelidir. Kalbe vukufdemek, kalbin hâline ıttıla’ ve zikr ile iştigâl, zikrin ma’nâsını mülâhaza ilekendisini gaflete düşmekten korumaktır.”55

 

VUKÛF-İZAMÂNÎ

Sufilerinbir önemli farkındalık görevleri daha vardır. O da içinde bulundukları zamanavakıf olmak, gereğine ve ihtiyacına göre davranmak. Günümüzde anı yakalamakolarak tanımlanabilecek bu kavram Nakşibendiliğin Abdülhalık Gucduvanitarafından belirlenmiş 11 prensibinden biridir. M. Zâhid Kotku Hocaefendi bunuşöyle anlatır:

“Vukûf-i zamânî, kişinin zamanının nasıl geçtiğini anlaması ve ona görehareketlerini tanzim etmesidir. Eğer zamanını huzur ile geçirdiyse buna şükretmelive eğer gaflet ile geçirdiyse buna da istiğfar ederek telâfisine çalışmalıdır.Hak taliplerine lâyık olan zamanını gafletle geçirmeyip huzur ile geçirmek içinçalışmaktır. Zamandan hiçbir zaman geçmemelidir ki, Allah Teâlâ’nın tam birteveccüh ile huzurunda bulunmasın.” S. 347

YineKelimat-ı Kudsiyye olarak isimlendirilen 11 prensipten biri olan “Huş der dem”,bir gaflet, uyuşukluk ve şaşkınlık mücadelesidir. Huş fârisî lisânında akıl,derdem ise nefis ma’nâsınadır. Burada murâd olunan ma’nâ ile Kotku Hazretlerigaflet içinde alınan her nefesin faydasız hatta ölü olduğunu ifade etmektedir.Şuursuz biçimde alınan ölü nefesin sahibine fayda değil zarar getireceğivurgulayarak şöyle der Kotku Hocaefendi:

“Nefesin her giriş ve çıkışında gafletten nefsi muhafaza gerekir. Birnefes ki, gaflet ile girip çıkıyorsa o nefes ölüdür, Cenâb-ı Hak’danmünkatı’dır ve bir nefes ki, huzûr ile alınıp yine huzur ile verilirse o nefesdiridir, işte Huş der dem’in manası budur. 56

Dikkatleriteksif, çok fazla uyaranla muhatap bulunan çağımız insanının en sıkkarşılaştığı sorunlardandır. Zihinler dağılır, ilgiler birken beşe, beşken onayükselir. Bu durum icab eden hallerde derinleşmeye mani olurken kişiyi sathideğerlendirme ve davranışlara sevk eder. “Nazar ber Kadem” prensibi ile M.Zâhid Kotku Hazretleri konsantrasyon probleminin hem gözü hem de diğer azalarınfuzuli ve ehemmiyetsiz meşguliyetten alıkonulmasını salık vermektedir. Böyleceasıl ve önemli işlere yönelmek mümkün olacaktır:

“Nazar ber kadem: Sâlike lâyık olan yürürken ayağının ucuna bakmasıdır.Tâki etrafa bakışı kendini tefrikaya düşürmeye ve kalbi müştehattan vemüstahsenattân bîrini görüb de alâkalanmaya. Kalpte zikrin temkin hâli zaafauğradıkça, tefrika da kuvvet bulur ve hicaba sebep olur. Bu sebeple de kalp,zikirden geri kalır. Hakdan münkat’ı olur. Çünkü ‘Kim düşüncesini çoğaltırsa,hüsrandadır’ denilmiştir.”57

M. ZâhidKotku Hazretleri, kâmil ve olgun Mü’minleri “garip-gurbette bulunan insan”olarak tanımlar. Garip insan, her ne kadar gözleri olsa dahi âmâyabenzetilmiştir. Mü’min garip misali olunca, dünyaya bakacak ve ona aldanacakhali bulunmaz. O, hep iç âleminde kendisine ait meseleler ve sorunlarla meşgul,etrafındakileri algılamak için de dikkatli bulunmaktadır. Kotku Hazretlerinegöre dış dünya ile yoğun şekilde ilgilenmek sanıldığının aksine insanınfarkındalık ve anlayışını artırmaz. Bilakis bu durum düşünce veendişeleri artırarak görüşünde zafiyete sebep olur. İç âlemine yönelmek iseanlayışı kuvvetlendirir:

“Mü’minlerin zihinleri çok kuvvetli olur. Duyduklarını unutmazlar. Hattabir kere konuştukları kimseleri çok zaman sonra dahi seslerinden tanırlar. İştebunun gibi, Mü’min kimsenin, iç âlemi, basireti çok kuvvetli, zihinleri keskin,feraseti kuvvetli olur. Görüşlerinde, ekseriyetle isabetli olurlar.”58


Bu dereceyi elde etmiş olanların ulaştıkları tam konsantrasyon boyutu olarak danitelendirilebilecek olan “Halvet der Encümen” prensibi “Zahiri halkile, bâtını Hak ile” sözleri ile özetlenebilir. Asıl gayenin fuzuliuyaranlar, gereksiz uğraşılar ve akıl çeliciler vesilesi ile zihnen, kalben veruhen dağılıp gitmemenin neticesi olarak belirmektedir. İç dünyalarındakifırtınaları dindirmiş, nefsini itminana erdirmiş kimseler halk ile meşguliyetve dünya işleriyle uğraşmakla Hakk ile olan bağlarını koparmaz. “Bâz Geşt”ve “Nigah Daşt” olarak isimlendirilen farkındalık halleri de dahiledildiğinde Gücdüvani Hazretlerinden nakil olunan Kelimat-ı Kudisyyenintamamına yakınının farkındalıkla alakalı olduğu görülecektir.

53 TASAVVUFİ AHLAK  2, s. 105. 

54 TA 2, s. 186. 

55 TA 2, s. 188. 

56 TA 2, s. 188. 

57 TA 2, s. 188. 

58 TA 4, s. 158. 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.