Gürdal yaptığı açıklamada, tarımın şehir ekonomisine katkısı ve ülkede tarımın daha iyi seviyelere gelebilmesi adına önemli mesajlar aktardı.
Gürdal yem kimdir?
Gürdal Yem, hayvancılık yapılan tüm üretim alanlarının karma yem ihtiyacını karşılama hedefiyle; 1977 yılında şirketimizin kurucusu Büyük Babamız Hacı Mustafa Gürdal (Dedem) tarafından kurulmuş olup, hammadde ve yem bayiliği alanlarında ilk faaliyetlerine başlamıştır. 1997’lerin başlarında Babam Durdu Gürdal’ın girişimcilik ruhu ile tüccarlıktan sanayiciliğe ilk adım atan Gürdal Yem, yem fabrikasını açarak üretime başlamıştır. Kurulduğu günden bugüne farklı hayvan türleri için çeşitli formlarda yemlerin üretimini arttırmak amacıyla AR-GE faaliyetlerini geliştirerek ürün yelpazesini genişletmiştir. 2013 yılında girişimcilik ve doğruyu yapma arzusu ile büyükbaş AR-GE çiftliğinde üretimi yapılan yemlerin kalite ve besleme açısından araştırma ve uygulamaları yapılarak üreticilere yeni bir deneyim sunulmaya başlanmıştır. AR-GE faaliyetleri kapsamında 2014 yılında hayvancılıkta kullanılan hammaddeler ve yemlerin analizlerine yönelik üretim merkezinde çok yönlü bir laboratuvar kurulmuştur. Girişimcilik ve dürüstlük ruhu ile 42 yıldır faaliyetlerini sürdüren Gürdal Yem, kaliteli ürünün kaliteli hammaddeden geçtiği bilincini hiç unutmayarak, verimli, kaliteden ödün vermeyen, müşteri odaklı, yenilikçi ve üstlenmiş olduğu sosyal sorumluluk bilinciyle, hem bölgesel hem de ulusal kalkınma ve istihdama katkıda bulunarak, gelişmesini sürdürmeye devam etmektedir.
Gerçek Yem, Gerçek Süt...
Yıllardan beri sektörün içindesiniz şehirde hayvancılık üretimini anlatmak gerekirse neler söylersiniz. Yeterli derecede yapılıyor mu? Kahramanmaraş’ta yapılan hayvancılığın şehir ekonomisine katkısı nedir?
Doğrusunu söylemek gerekirse İlimiz tarım ve hayvancılığının bir plan ve proje dâhilinde yürütüldüğünü düşünmüyorum. Dolayısı ile birkaç sektör dışında ne tarımımız ne de hayvancılığımız bireysel üreticiliğin dışına ne yazık ki çıkamamıştır. Halen babadan, atadan kalma yöntemlerle tarımsal üretim yapmaya çalışmaktayız. Şahsımıza ait bahçemizde ve tarlamızda geleneksel yöntemlerle yetiştirdiğimiz ürünlerimizle ancak kendi ihtiyaçlarımızı görebiliriz. İlimizin iklim, yükselti, su havzaları yapısına baktığımızda hiçte küçümsenemeyecek bir potansiyeli olmasına rağmen birim başına verimliliğe baktığımızda çok düşük seviyede olduğunu görmekteyiz. Tabi bu sadece ilimizin değil Ülkemizin temel bir sorunu. Kendisine yeten bir ülkeden, kendi ihtiyacını üretemeyen bir ülke konumuna geldik. Aile Tipi işletmelerin yaygınlaşması ve teşvikler ile Tarım ve Hayvancılıkta istenen hedefin tekrar yakalanabilir. Tarım ve Hayvancılıkta söz sahibi olan kişilerin Tarım ve Hayvancılığında mutfağından gelmesi gerekir. Gürdal Yem ’in başarı sırrının İstikrar, Süreklilik ve işin Mutfağını bilmek olduğunu söyledi. Ülkemizin Tarım ’da kurtuluş reçetesi Aile Tipi işletmeleridir. Bu reçetenin uygulanma şekli ise çok basit ve kısa bir cümle ile özetleyebiliriz. Karsal’da yaşayan ve çiftçilikle uğraşıp şehrine ve ülkesine hizmet eden Hasan Amca ve evlatlarının şehre göçmemesi gerekiyor.
Yerinde üretecek yerinde işleyecek, yerinde kazanacak. Metropol il ve ilçelere olan göçün engellenmesi veya durdurulması gerekiyor. Ülke tarımına destek vererek tarımı ve hayvancılığı ülkemizde tekrar elbirliği ile kalkındırmamız gerekiyor. Tarımda ki sıkıntılarımızı şöyle bir göz gezdirecek olursak bu sorunların çözümü için, diğer ülkelerin bu sorunlar ile ilgili çözüm noktalarını kendimize referans edinebiliriz. Örneğin ben işim gereği yurt dışı seyahatlerim sık sık oluyor. En son ziyaret ettiğim Hollanda ve Almanya seyahatlerinde bu insanların tarımı ve hayvancılığı nasıl bu hale getirdiklerini inceleyerek bazı çıkarımlarda bulunuyorum. Bunu bizim Bürokratik düzeyde yapmamız gerekiyor ve bu ülkelerin tarımda nasıl söz sahibi olduğunu nasıl kalkındıklarını incelemek gerekiyor. Bunlar çok uçuk kaçık yapılamayacak şeyler değil, önemli olan devlet politikalarının bir merkezde toplanması gerekiyor. Ancak maalesef bizim Bakanlarımız altı aya bir değişiyor. Bakanların başdanışmanlarının tarım işini iyi bilmesi ve bu işin içinden gelen insanlar olması gerekiyor. Ancak bu şekilde sağlıklı çözümler geliştirilebilir.”
Şehirdeki süt üretimi yeterli midir? Tarhana ve dondurma sebebiyle şehir dışından tonlarca süt girişi olduğu söylenmekte neler söylersiniz?
Sektör, sektör olaya bakacak olursak şunları diyebilirim; İlimizdeki süt işletme sayısına ve birim başına ya da hayvan başına verimlilik kriterine baktığımızda çok kötü durumdayız. Küçük aile üreticiliğinin ön planda olduğunu görüyoruz. Büyük çaplı işletme sayısı bir elin parmakları kadar. Yöremize has dondurma ve tarhanamıza bile yetemiyoruz nerdeyse. Tabi buradan bu iki sektörün çok yüksek seviyelerde üretim yaptığı anlamı çıkarılmasın. Onlarında kendi içerisinde sanayileşememe organize olamama sorunları var. Bir türlü kabuğunu kıramadılar. Dondurmamızın yapılış usulünü kullanarak reklam kampanyaları ile bile bizim yüzlerce katımız denk ürün satan firmalar var. Örneğin” Maraş usulü dondurma” düşünsenize sadece Maraş usulü algısı ile lezzetinin ve kalitesinin uzaktan yakından alakası olmayan bir marka oluşmuş. Ha keza tarhanamız pazarda içler acısı bir konumda. Biz Kahramanmaraşlılar “firiğimizi tarhanamızı yiyelim gerisi çokta önemli değil” dediğimiz sürece o da kaybolup gidecek. Neden Türkiye ve Dünya market raflarında bu ürünleri göremiyoruz? Her türlü imkân var. Hazır yeri gelmiş iken bununla alakalı bir anımızı anlatmak isterim. Bundan birkaç yıl önce Avusturya’nın en büyük çiftçi örgütü ile bir ortaklık görüşmesi yaptık. 15 bin üyesi olan, bütün Avrupa ülkelerine dünyanın en seçkin peynirlerini üretip satan, başkanı dâhil bütün üyelerin ürettiği sütleri alıp aynı zamanda üretilen mamulden kar payı alan bir yapıya sahip. Başkanı, birkaç komşu ili de kapsayan bir proje kapsamında ilimize davet ettik. Amaç aynı yapıyı şehrimizde kurup Avrupa Ülkelerine ihracat yapmaktı. Tabi gelen Başkan ilimizin tabiatını görünce hayranlığını gizleyemedi ve şu soruyu sordu; “Sizin bizden eksiğiniz yok fazlanız var. Modern her türlü imkâna sahipsiniz, bizden ne talep edebilirsiniz ki”. Tabi ilerleyen gezi programında yine sorunun çarpıcı cevabını da kendisi verdi.” Evet siz çok zengin bir ülkesiniz ancak organizasyon kültürü ne yazık ki sizde yok. Planlı hareket edemiyorsunuz” Benim Ülkemde benim aile işletmem dedemden bana geçme. Bendende çocuklarıma kalacak. Bizim hayvanlarımızın kaba yem ihtiyaçlarını karşılamak için tarlalarımız var. Biz bu tarlaları ekip biçmeye makina ve ekipmanları diğer komşu işletmeler le ortak kullanırız. Her akşam işimiz bittiğinde bir aile çiftliklerde kalır diğer aileler gündelik sosyal hayatımızı yaşarız. İş saatleri dışında ailelerimiz ile ilgileniriz. Bizde Tarım bakanı bir politika üretecekse bunun onayını bizden alır. Siyaseti bu noktada biz belirleriz”
Şehrin Balık yetiştiriciliğini bölge ile kıyaslarsak neler söylersiniz. Şehirdeki et üretimini yeterli görüyor musunuz? Şehrin kanatlı hayvan yetiştiriciliğini bölge ile kıyaslarsak neler söylersiniz?
Buradan konumuza dönecek olursak. İlimiz hayvancılık anlamında yalnız balıkçılık noktasında Ülkede ön sıralarda. Oda ne yazık ki yerel bir firmamız değil. Ne et, ne süt, ne kanatlı, ne bunların işlenmiş ürünleri olsun ne yazık ki şehrimiz sahip olduğu potansiyelin çok uzağında. Bir tekstil çılgınlığı tutturmuş gidiyoruz. İş gücünden başka hiçbir girdisi ve katma değeri bize ait olmayan bir sektör. Bildiğim kadarı ile pamuğu bile ithal artık. Bir makinaya milyon dolar ödüyoruz, bir kart arızası için bin dolarlara servis hizmeti alıyoruz sonrasında ürünü, fiyatını alıcıların belirlediği ithal pazarlara satmaya çalışıyoruz. Ne kadar akılcı ve anlaşılır bunu da Kamuoyunun takdirine bırakıyorum.
Siyasiler ve şehrimizin önde gelen iş adamlarına bir şey söylemek isterim. Gelin Üstlerin yapması gereken gündelik siyaseti bırakın önce Şehrinizin potansiyel gerçeklerini bir belirleyin. Batılı ülkelerin yüz yıl önce yaptığını bir yapın. Öncelikle kaynakların net bir envanterini çıkarın. Ne arazimiz var, ne suyumuz var, ne hayvanımız var. Bunların verimlikleri nedir? Nasıl yükseltilir? Bunun için yetişmiş elemanımız var mı? Yoksa nasıl yetiştiririz. Bunlardan nasıl faydalanırız. Belediyenin, İş adamlarının, Üniversitenin ortak girişimi ile bir enstitü kuralım(Bunu Avusturalyalı başkan önermişti). Hâsılı oturalım bu maddeleri çoğaltalım ve Şehrimizi bu noktada model şehir hale getirelim. İnanın bu zor gibi görünse de eğer sabırla ve adım adım gidilirse muhteşem bir sonuç verecektir. İşte bu noktada siyasiler, asıl işleri olan vekâlet aldıkları halkına dönüp gündelik siyaseti bırakıp derslerine iyi çalışıp bir önderlik içinde olmalılar. Yeni sisteme göre artık buna bolca zamanları var. Televizyona çıkıp bir diğer siyasi partiye verdikleri okkalı veya nükteli cevaplar bizim bir işimize yaramıyor, coşkudan başka.
Gerçek yem gerçek süt sloganınız var açılımı nedir?
Gelelim Gürdal Yem olarak sloganımıza. Ne dedik; “Gerçek Yem Gerçek Süt” Bunun gereğini biz yaptık. Nasıl? Önce İlimizde belki de ilk özel teşebbüs olan Yem ve hammadde analiz Laboratuvarını kurduk. Gerçek yem; içerisinde insan ve hayvan sağlığına zarar verecek hiçbir katkı ve yabancı madde olmayan, toksin, ağır metal, insektisit vb. bulaşık içermeyen ve hayvanın bütün ihtiyaçlarını dengeli bir şekilde karşılayan yem. İşte biz bunu sağlayarak gerçek anlamda içilebilir, işlenebilir ve her türlü hastalıktan ari süt ürettik ve sattığımız yemleri tüketen hayvanların sütü de, eti de aynı özellikte olur diyoruz. Neyi nasıl yaptığınızı ölçebilirseniz ancak bu iddiada bulunursunuz gerisi boş laf olur.
Eklemek istediğiniz başka bir konu var mı?
Batılıların bizde görüp çok korktuğu o potansiyeli harekete geçirmenin yolu kanaatimce kaynaklarımızı iyi tespit etmek, üreticileri eğitip organize etmek, kalifiye eleman yetiştirmek, kurduğumuz enstitülerde verimliliği artırmanın yoluna bakmak, sıkı kayıt tutmak, günümüzün vaz geçilmezi olan marketing çalışmalarını çok iyi yapmak, dünyayı bir Pazar olarak görmek, siyasilerimizi bu noktada iyi değerlendirmek, parti siyaseti değil şehir siyaseti yapmak vb.
“Güvenli Yem ile Emeğiniz Koruma Altında”
Maryem kimdir?
Maryem, hayvancılık yapılan tüm üretim alanlarının karma yem ihtiyacını karşılama hedefiyle; Gürdal A.Ş. bünyesinde, 2019 yılı başlarında Üretime geçmiş Şehrimize Türkiye ve dünya hayvancılığına katkıda bulunmak için hazırlanmış özel bir yem markasıdır. Maryem farklı hayvan türleri için çeşitli formlarda yemlerin üretimini arttırmak amacıyla AR-GE faaliyetlerini geliştirerek ürün yelpazesini genişletmiştir.
AR-GE faaliyetleri kapsamında hayvancılıkta kullanılan hammaddeler ve yemlerin analizlerine yönelik üretim merkezinde çok yönlü bir laboratuvara sahiptir. Her geçen gün AR-GE araştırmalarına ve ve hayvancılıkla ilgili çeşitli üretim alanlarına yatırımlarını devam ettiren Maryem bölgede yeniliklerin öncüsü olmayı sürdürme hedefindedir. Maryem, ithalat ve ihracat ile ülke ekonomisine daha fazla katkı sunmaya hizmet edecektir. Girişimcilik ve dürüstlük ruhu ile faaliyetlerini sürdüren Maryem, kaliteli ürünün kaliteli hammaddeden geçtiği bilincini hiç unutmayarak, verimli, kaliteden ödün vermeyen, müşteri odaklı, yenilikçi ve üstlenmiş olduğu sosyal sorumluluk bilinciyle, hem bölgesel hem de ulusal kalkınma ve istihdama katkıda bulunarak, gelişmesini sürdürmeye devam etmektedir.