Ümmeti içinde Hazreti Peygamber Efendimiz’i en çok seven, İslâm’ın Bayraktarı, Hâdimül Harameyn olan Osmanlı Türklerinin şanlı ordusu Mehmetçik serhat boylarında cenk ediyor aşk ile…
“GÂLİB ET, ÇÜNKÜ BU SON ORDUSUDUR İSLÂM’IN”
“İslâm’ın son ordusu” için Yahya Kemal, “Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi / senin uğrunda ölen ordu budur yâ Rabbi / ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın / gâlib et, çünkü bu son ordusudur İslâm’ın” diyordu…
Arif Nihat Asya, Efendimiz Âleyhisselâtüvesselâm’a âşık Türk ordusu için “Delikanlım! işâret aldığın gün atandan! / Yürüyeceksin! Millet yürüyecek arkandan! / Sana selâm getirdim Ulubatlı Hasan’dan / (…) Haydi, artık uyuyan destanını uyandır! / (…) Bas, titresin yerin bağrı /Doğu’dan batıya doğru / Bir yay gibi ger meydanı…”” diye nâra atıyordu…
İstiklâl şairimiz Mehmed Âkif’in dua ettiği (Ordunun Duası) ordudur bu ordu:
“Yılmam ölümden, yaradan, askerim / Orduma, ‘gâzî’ dedi Peygamberim / Bir dileğim var, ölürüm isterim / Yurduma tek düşman ayak basmasın…”
Ardından şöyle dua ediyordu Mehmed Âkif:
“Türk eriyiz, silsilemiz kahraman... / Müslümanız, Hakk’a tapan Müslüman / Putları Allah tanıyanlar, aman / Mescidimin boynuna çan asmasın / Âmin! desin hep birden yiğitler / ‘Allâhu ekber!’ gökten şehidler…”
“ALLAH’IN SEÇTİĞİ KURTULMUŞ MİLLET”İN ORDUSU
Üstad Necip Fazıl “Allah’ın seçtiği kurtulmuş millet!” diye tavsif ettiği Türklerin şanlı ordusu için bin miligramlık mısralar yazmıştı:
“Allah’ın seçtiği kurtulmuş millet! / Güneşten başını göklere yükselt! / Yürü altın nesli, o tunç Oğuz'un! / Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun / Nur yolu izinden git, Kılavuz'un! / Fethine çık, doğru, güzel, sonsuzun!”
Vecidli şair Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu ateşte pişmiş kelimelerle sesleniyordu necip milletin ordusuna:
“Budur, Peygamberin övdüğü Türkler... / Ya Allah...Bismillah... Allahuekber / Kılıçlarımızdır çakan şimşekler... / Ya Allah...Bismillah... Allahuekber! / (…) Anadolu başlar, vatan olmaya... / Kızılelma'ya hey... Kızılelma'ya! / En güzel marşını vurmadan mehter / Ya Allah...Bismillah.”
VUR! ALLAH, VATAN VE ŞEHİTLER AŞKINA VUR!
Abdurrahim Karakoç, yüreğinden kopup gelen nağmelerle dilekte bulunuyordu bu şanlı orduya:
“Bir haber dolaşır semada pul pul / Kılınçlar bilensin akın var Çin’e / Yiğitler at sürer düşman içine / Tarihe hükmeden bir ses duyulur: Vur! Türklük aşkına vur! / Vur! Bayrak aşkına vur! / Vur! Fetih aşkına vur! / Vur! Toprak aşkına vur! / Vur! Allah aşkına vur!”