Türkiye’de eğitim sadece siyasetçinin sorunu değildir. Ülkemizde siyasi yapının yanı sıra hizmet veren kurum ve kuruluşlar bulunmaktadır. Verilere bakılırsa eğitim hepimizin işidir. Bu da şu demek oluyor ki: Eğitim sadece siyasinin değil ülkede yaşayan öğrencisi olsun-olmasın herkesin sorunudur.
Genel manada eğitim, bir insanın; duygusal, bedensel, zihinsel olarak sahip olduğu yeteneklerini belirlenen amaç doğrultusunda geliştirmesidir. Öğretim ise; eğitimin okul içindeki bölümünü kapsayan kısmıdır. Diğer bir ifadeyle öğretim, eğitimin okullarda planlı, programlı ve profesyonel kişiler tarafından verilen bölümüdür. Bir birey okula başladığında ona neyin ne zaman, nerede, ne şekilde, ne kadar sürece, hangi araçlarla ve kim tarafından öğretileceği daha önceden planlanmış olup hedeflerle birlikte yazılı şekle getirilmiştir. Eğitimin yeri ve zamanı yoktur. Kişi doğduğu andan itibaren eğitimin içerisindedir. Öğretim ise yer, zaman ve programlardan oluşur.
Eğitimcilerin veliye karşı sorumlulukları olduğu gibi, velilerin de eğitimciye karşı sorumlulukları bulunmaktadır. Velilerin çocuklarının eğitiminde yer alması durumunda öğrencilerin okulda daha iyi performans gösterecekleri ve çocuklarının öğrenmesini desteklemede velilerin önemli bir rolü olduğu belirtilmektedir. İyi bir eğitimci sorumluluk sahibi, öğrencisini sürekli takip eden, herhangi bir problem yaşandığında eğitimcisine danışan veli profili aramaktadır. Eğitim tek taraflı devam eden bir süreç değildir. Eğitimin en önemli unsurlarından biri de velidir. İlgili, anlayışlı ve eğitim kaygıları olan bir velinin katlısı yadsınamaz.
İlköğretim Kurumları Yönetmeliği Madde 106 — Öğrencilerden;
a) “Okula ve derslere düzenli devam etmeleri ve başarılı olmaları,
b) Bütün okul arkadaşlarının kendisi gibi Türk toplumunun ve Türkiye Cumhuriyetinin bir bireyi olduklarını unutmamaları, onur ve haklarına saygı göstermeleri,
c) Öğretmenlerine, okul yöneticilerine, görevlilere, arkadaşlarına ve çevresindeki kişilere karşı saygılı ve hoşgörülü davranmaları,
d) Doğru sözlü, dürüst olmaları, yalan söylememeleri,
e) İyi ve nazik tavırlı olmaları, kaba söz ve davranışlardan kaçınmaları,
f) Okulda yapılacak sosyal ve kültürel etkinliklere katılmaları,
g) Kitapları sevmeleri, korumaları, okuma alışkanlığı kazanmaları,
h) Çevrenin doğal ve tarihi güzelliklerini, sanat eserlerini korumaları ve onları geliştirmek için katkıda bulunmaları,
ı) İyi işler başarmak için çok çalışmaya ve zamana muhtaç olduklarını unutmamaları, geçen zamanın geri gelmeyeceğinin bilincinde olmaları,
i) Millet malını, okulunu ve eşyasını kendi öz malı gibi korumaları,
j) Sigara, içki ve diğer bağımlılık yapan maddeleri kullanmamaları ve bu maddelerin kullanıldığı ortamlardan uzak durmaları,
k) Ülkenin birliğini ve bütünlüğünü bozan bölücü, yıkıcı, siyasî amaçlı etkinliklere katılmamaları, siyasî amaçlı sembol kullanmamaları, bunlarla ilgili amblem, afiş, rozet ve benzerlerini taşımamaları, bulundurmamaları ve dağıtmamaları, siyasî amaçlı davranışlarla okulun huzurunu bozmamaları,
l) Fiziksel, zihinsel ve duygusal güçlerini millet, yurt ve insanlık için yararlı bir şekilde kullanmaları,
m) Atatürk İlke ve İnkılâplarına bağlı kalmaları, bunun aksi davranışlarda bulunmamaları,
n) Yasalara, yönetmeliklere ve toplumun etik kurallarına, millî, manevî ve kültürel değerlere uymaları,
beklenir.” denilmektedir. Bu doğrultuda, öğrenmeye açık bir öğrenci olmak, vatanı için, milleti için, dini değerlerimiz için mücadele eden kendini ve yaşadığı toplumun beklentilerini bilen biri olmasıdır.
‘Bir ülkenin geleceği, o ülke insanının göreceği eğitime bağlıdır.’ diyor Albert Einstein. Gelecekteki hedeflerimize yetiştirdiğimiz nesil ile ulaşacağız. Ülkenin geleceğinin nasıl olmasını istiyorsak ona göre eğitim ve öğretim programlarımız olmalıdır. Gelecekte dünya da söz sahibi olmanın yolu kaliteli bir eğitimden geçer. Geçmişini iyi süzgeçlemiş, aklını iyi kullanan, teknolojiye olumlu anlamda hakim olan bir nesil geleceğe damga vuracaktır. Biz eğitimciler ve veliler olarak bunun kaygısını taşıma ve buna göre hedefler belirlemeliyiz.