Efendim bu günlerde üzerine yazı yazacak konu o kadar fazla ki, hangisini yazsam diye zaman zaman tereddüt yaşıyorum. Ama bu konuların içinde en önemli sonuçları doğurması muhtemel olan, son günlerin manşet gündemi olan S-400’ler meselesi.
Meseleye, teknik açıdan bakacak askeri bilgim olmadığı gibi, konunun bu yönünün akşamdan sabaha bir çok uzman tarafından televizyon ekranlarında anlatılıyor ve tartışılıyor olması da burada detaya girmemize gerek bırakmıyor. Benim beyin jimnastiği yapmaya çalışacağım kısmı daha ziyade siyasi ve ekonomik açıdan olacak.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kuruluşundan itibaren, bir dönem iki kutuplu dünya siyasetinin ortasında kalarak tarafsızlık sergilemiş ancak ABD kontrolündeki bir kısım örgütlerin (NATO,BM ve IMF gibi) üyesi olmaya başlaması hasebiyle, Rusya’nın başını çektiği doğu blokundan uzaklaşarak batıya entegre olma çabasına girişmiş, AB üyeliği rüyaları da bunu besleyen diğer bir unsur olarak yüzünü iyice batıya çevirmiş bir Türkiye imajı oluşturmaya başlamıştı. Bu kurguya uyan siyasetçiler ve partileri yıllarca batı desteği ile bu ülkede iktidara geldiler ve sömürünün iç destekçileri oldular. Rahmetli Erbakan Hoca gibi bu kurguya uymayanlar ise kısa sürede çıkarılan bir takım karışıklıklar bahane edilerek ve arkasından darbeler yapılarak iktidardan alaşağı edildiler. İşte bu bağlamda NATO üyeliğinden de kaynaklı olarak batıya tam entegre bir ülke olarak Türkiye’nin eli kolu bağlanmış durumda idi. Savunma sanayiinde yapılan millileştirme hamleleri ve buna bağlı eksen değişiklikleri batıyı ciddi şekilde rahatsız etmişe benziyor olacak ki, sesler yükselmeye başladı. Normal şartlar altında bir ülkenin diğer bir ülkeden aldığı birkaç füzesavarın bu kadar tantanaya mahal vermesi düşünülmezken, bize yaptırımlar uygulanması meselesi neredeyse resmileşti. Aynı anda, F-35 savaş uçağı projesinin ortaklarından olmamıza rağmen bu programdan çıkarılacağımızın söyleniyor olması da ayrı bir yaptırım meselesi. Bedeli ödenmiş uçaklarımızın halen ABD’de bekletiliyor olması da başka bir garabet. Durumun geldiği noktada aklımıza takılan sorular şunlar;
- S-400’ler gelirse şöyle olur, böyle olur diyenler; işte geldi ve gelmeye devam ediyor. Ne olmasını bekliyorsunuz, ya da ne olması sizi memnun(!) eder?
- Yıllardır bize parmak sallayan ABD ve içimizdeki uşakları bu durumu ne kadar hazmeder veya bu güne kadar denedikleri ama çok şükür başaramadıkları operasyonları (Gezi,15 Temmuz gibi) yeniden denemeye kalkarlar mı?
- Ekonomik göstergelerin pek iç açıcı olmadığı şu günlerde ABD kaynaklı haber akışlarının küresel yatırımcıları pek etkilemiyor görünmesi ve buna bağlı olarak Dolar/TL’nin yerinde sayması, borsanın coşması biraz tuhaf değil mi?
- Dünyanın o çok prestijli (!) örgütleri ve demokrat ülkeleri, ABD’nin olası yaptırımları karşısında bize destek olurlar mı, ya da ABD’ye tepki verirler mi?
- Bedeli ödendiği halde teslim edilmeyen ve kısa zamanda da teslim edilmesi ihtimal dahilinde olmayan F-35’ler için bu demokrat (!), özgürlükçü (!) ve bağımsızlık yanlısı (!) ülkeler ne gibi bir tepki verirler?
- 50 yıl öncesinin milli savunma belgelerinde yer alan, Rusya-ABD arasında tercih mecburiyeti oluşması durumunda, coğrafi yakınlıktan dolayı Rusya’ya yakınlaşmanın tehlikelerinden bahsedilir. Şimdilerde bu tehlikenin ortadan kalktığı düşünülerek mi Rusya’ya yakınlaşıyoruz?
- ABD boyunduruğundan kurtulmaktan son derece memnun olacağımız ve bu uğurda bedel ödemeye hazır olduğumuz aşikar, lakin bunun karşılığının Rusya’ya yakınlaşmak olması durumu sizi de tedirgin etmiyor mu?
Kafamıza takılan sorular bir hayli fazla, ancak bundan ötesi devletin mahremiyet alanına gireceğinden daha fazla sormaya gerek yok.
Dileriz ve ümit ederiz ki, tam bağımsız bir ülke olma yolunda attığımız her adım doğru ve isabetli olsun. Giriştiğimiz her işte başarılı olalım ve dünya coğrafyasında bizden medet bekleyen mazlumların umudu olmaya devam edelim. Tüm dünyanın ekonomik sıkıntılarla uğraştığı bu dönemlerde bizim yükselen değer olabilecek potansiyeli taşıyor olmamız ve önümüzün açık olması da Allah’ın bir lütfu olsa gerek. İnşallah bu seferin sonu zaferdir ve zafer inananlarındır.
Allah’a emanet olunuz.