İslam insanlığın iki dünya saadeti için gelmiştir. iki dünya saadeti bir arada olmadığı zaman dengeler her zaman alt üst olur, dünya saadeti için sadece çalışıldığı zaman adalet hürmet merhamet yerini merhametsizliğe zulme bırakır. Çünkü ceza ve müeyyideler sadece dünyevi olduğu için caydırıcılığı olmaz, mükafatlar dünyevi olduğu içinde tatmin etmez, sadece ahiret için de çalışıldığı zamanda dünya hayatı maddi terakkiyat olmaz, toplumlar hep bedevi ve vahşi olarak kalır, halbuki iki dünya için dengelenen hayatlar istikamet içerisinde huzurlu mutlu adaletli saadetli olur, din ile kalpler aydınlanır ilim ile de akıllar nurlanır, bu iki birliktelikten insanları alıkoymada ve insanı insanlıktan çıkarmada ideolojiler, şeytan, nefis ve şer tarafında yer alarak İslam’la, insanlıkla iyilik ve güzellikle mübareze ve mücadele ederler, yani insanlığın saadeti mutluluğunu engellemek için çalışırlar. Bu cini ve insi düşmanların gizliden gizliye sinsice veya açıktan medeniyet çağdaşlık ilericilik vb gibi kılıflar altında yaptıkları ifsat ve bozmaya karşı ise inananların: “Sizden biriniz bir kötülük gördüğü zaman onu hemen eliyle değiştirsin, eğer buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin, onada gücü yetmiyorsa kalbiyle değiştirsin,(buğz etsin)imanın en zaifi de budur.” (Sahihi Müslim) hadisi şerifiyle mukabele etmesi gerekmektedir. Çünkü bir kötülüğü karşı çıkmanın yolu fiilen elle müdahale, kavlen sözle müdahale, kalben ondan nefret etmek ile olabileceğini beyan etmektedir. Bu üç fiil ve harekat neticesi ancak tesir olur. Yani emri bil maruf ve nehyi anil münker yapılmada yaşanarak yapılması daha etkili ve tesirlidir.
Yaşayarak yapılan ibadetlerin tesiri büyüklüğü nispetinde yaşayarak yapılan haramların günahların tahribatı da büyüktür. Emri bil maruf toplumlardan kalktıkça nehyi anil münkerden sakındıracak uyarıcılar bitecektir. İbadetlerin hayrın emredilmediği bir toplumda günahlardan sakındıracak kimseler kalmayacaktır. Emri bil maruf ve nehyi anil münker terk edildikçe toplumda “bana dokunmayan bin yılan bin yaşasın” denilecek, dokunulmayan zulüm yılanları ejderha olacak, dokunmak değil yutmaya başlayacak, “her koyun kendi bacağından asılır” denilenlerin sayısı artıkça asılan günah haram koyunları yüzünden her şey kokuşacaktır…
…“Ey Oğulcuğum! Namazı dosdoğru/gereğine uygun olarak kıl, iyiliği emret, kötülüğü engelle. (Bu esnada) başına gelecek (musibet)lere sabret. Çünkü bunlar (Allah’ın emrettiği) kesinlikle (ve kararlılıkla) yapılacak işlerdir.” (Lokman Suresi, 17). Ailene (ve ümmete) namaz kılmayı emret ve sen de ona sabırla devam et. Biz senden rızık istemiyoruz; (aksine) biz sana rızık veriyoruz. (Güzel) akıbet, takva sahiplerinin (Allah’ın emrine uygun yaşayanların/karşı gelmekten sakınanların)dır. (Taha Suresi, 132) vb. gibi ayet ve hadisler emri bil marufu emretmekle beraber emrin öncelikle evden başlanılmasını ev halkına emrettikten sonra akraba mahalle arkadaşlar vb. gibi dairelerle olan münasebet ve alakaya göre yapılması gerektiğini göstermektedir. Çünkü peygamber efendimiz ilk emri aldığı zaman onu eşi Hz Hatice’ye hemen tebliğ etmiş, sonra Hz Ali ve diğerlerine emretmiştir. Hz Lokman’ın da ayette ifade edildiği gibi emri bil marufu oğluna emretmekle başlamıştır. Demek ki, Emri bil marufa bizler önce aileden başlamalıyız. Onları sadece dünyaya çağırmamalıyız. Dünyanın mevki, makam, kariyerlerini kazanması için çaba göstermemeliyiz. Ailemizi ve sevdiklerimizi Rabbimizin bizlerden istediği sıratı müstakim yoluna sevk etmeliyiz. Emri bil marufun emredilmesi demek amirane emretmek değildir. Ayetin işaret ettiği gibi “(Resulüm! İnsanları) Rabbinin yoluna/dinine hikmetle ve güzel öğütle davet et. Onlarla en güzel (şekl)iyle (kırmadan, kızdırmadan) mücadele et. Şüphesiz Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir. (Nahl Suresi, 125). Yani, Onlara güzellikle nasihat et, onları ikna etmek için muktezeyi hale mutabık hareket et, demektir. Onları galatı hislerin esiri olmaktan kurtarıp aklın sağlıklı önderliğini göstermektir…
Cenabı Hak bizi lisanı hal ve lisanı kal ile amel üzerinde daim kılsın.