Sözlüğe baktım; Sonat, Latince ve İtalyanca'da "ses çıkarmak", yâni "şarkı söylemek" miş. Piyano, keman, viyolonsel gibi Frenk diyarının çalgılarıyla icra edilen bir müzik türü...
“Truva” ise Homeros tarafından yazıldığı iddia edilen İlyada destanında bahsi geçen Çanakkale’nin sınırları içinde sözde târihî şehir... Ahlâksızlığın destanını anlatmak şiarımıza yakışmaz ama Türkiye’ye alenen hakaret ihtiva eden “Truva sonatı” adlı konserin ne mânaya geldiğini bir-iki cümleyle ifade edelim ki, bu konsere gidenlerin şuuruna bir bıçak gibi sokulsun:
“Truva Kralı Priamos’un oğlu Paris, Menelaos’un karısını kaçırınca, Yunanlılar Agamemnon komutasında Truva şehrine saldırdılar. Yunanlılar tahtadan bir at yapıp içine asker koyarak gizlediler. Kendileri de geri dönüyormuş gibi yaptılar.
Bu hileyi anlayamayan Truvalılar atı şehrin içine getirdiler. Tahta atın içinde bulunan askerler geceleyin şehrin kapılarını açtılar.”
Piyanocu Fazıl’ın ”Truva sonatı” işte bu kepâzeliği ve ahlâksızlığı “büyük sanat eseri” olarak Ankaralıların gözüne baka baka âlây-i vâlâ ile sunmuştur, Kemalist altı ok belediyelerinin desteğiyle de sunmaya devam etmektedir.
Asırlardır gönüllerinde türkülerin, ilahîlerin, klasik şarkıların demlendiği Müslüman Türk milletiyle ne alâkası olabilir Frenk müziği “Truva sonatının? Müslümanla aynı mânaya gelen Türk milleti piyanocu Fazıl’ın “Truva sonatı” konseriyle aşağılanmış, hakarete uğramış ve Türk millî târihi tahkir edilmiştir.
Öyle alelâde bir hakaret değil bu. Anadolu’daki on asırlık Müslüman Türk varlığına Frenk ve Grek diliyle, yâni “truva sonatı” adlı sözde müzik parçasıyla son derece ağır bir saldırıda bulunulmuştur.
“TRUVA SONATI” TÜRK ANADOLU’YA KARŞI OLMAKTIR
Ne demek Truva sonatı? Türklükle hiçbir bağı olmayan, Anadolu’nun Ege kıyılarında var olduğu iddia edilen eski Yunan ve Grek paganlarının Truva destanını anlatan bir müzik parçasıymış! Bize ne bundan?
Çanakkale Harbi’ne ve şehitlerine de hakaret edilmiştir bu konserde. Çünkü “Truva sonatı” nın fikirleri ve mesajları Çanakkale cihadının muarızıdır. Çanakkale’yi Müslümanlardan, yâni Türklerden geri almak isteyen Batı’nın eski ve yeni sözde “uygarlıklarını” sembolize etmektedir.
Truva destanından mülhem yedi bölümden oluşan bir de hikâyesi varmış Türk Anadolu’ya düşman olan bu “sonat” ın: 1. Anadolulu ozan Homeros anlatıyor 2. Ege rüzgârları 3. Troya kahramanları 4. Sparta 5. Helen ve Aşk 6. Troya 7. Aşil.
Anlaşılan şu ki: Piyanocu Fazıl’ın “Truva sonatı” Eski Yunan anlamında Grekliğe ve Homeros’a övgü, Türk Anadolu’ya reddiyedir.
“ANADOLULU OZAN HOMEROS” DİYEN BİRİ TÜRK ANADOLU’YU REDDEDİYORDUR
Piyanocu Fazıl ilk cümlesiyle başlıyor hakarete: “Anadolulu ozan Homeros…” Ne demek bu? “Anadolu’da Müslüman Türkleri ve Türk târihini kabul etmiyorum, yok sayıyorum…” demektir. “Homeros’un çocukları, Truva’nın askerleri tekrar Grekleştirecekler Anadolu’yu…” demek istiyor.
Türkleşen, Müslümanlaşan Anadolu’ya hakaret değil de nedir bu? “Sonat” ın 5. bölümünde “mitolojik kadın” Helen’in süflî aşk hikâyesiyle Türkiye’ye ve İslâm’ın bayraktarı Türk milletinin aile yapısına, millî kimliğine aşikâre hakaret edilmesi basit bir cürüm mü?
Piyanocu Fazıl’ın, konserinden önce söyledikleri Türk tarihine ağır hakaretlerle dolu… Bu hakareti tarih ve kimlik şuuru olanlar anlar ancak: ''Benim görevim, bu mitolojinin kısa bir sunumunu yaptıktan sonra, Truvalı Paris’in Sparta Kralı Menelaus’un karısı Helen’i kaçırması sonucunda Akaların, Anadolu’daki Truva kentine saldırmasından başlayıp, şehrin kapısına bırakılan Truva Atı’na uzanan bir özet yapıyorum…''
“TRUVA SONATI” VE PİYANO BATI’NIN BEŞİNCİ KOL FAALİYETİ VE AJANLIĞIDIR
Pespayeliğin ve hakaretin bundan ağırı olur mu? Anadolu’nun Müslüman Türk târihine karşı Grek kültürünü savunuyor ve öne çıkarıyor. Bu konseri dinleyenler piyanocu (bu bağlamda piyanoculuk sadece Batılı müzik icra eden demek değil, Frenkleşmenin ajanlığı ve beşinci kol faaliyeti demektir) Fazıl’ın şu ifadelerinden Anadolu’nun Türkleşmesine râzı olmadığını ve Greklerden yana olduğunu anlamamışlarsa veyl onlara!
“Benim için hepsi eşit değerde. Güzel Helen, güçlü Aşil, yaralı Menelos, zâlim Agamemnon, dürüst Hektor... Her temanın Helen teması gibi güzel olması beklenemez, çünkü zâlimliği anlatan müzik güzel değil, zâlim olmalıdır.”
Bu cümleleri sarf eden biri Türkiye’nin “ dünyâ çapında sanatçısı” olarak gündemi işgal ediyorsa yazıklar olsun bu gündemi oluşturanlara! Yapılması gereken şudur:
“Truva sonatı adlı sözde müzik parçasıyla Türk’ün Anadolu’daki varlığını ve târihini zımnen reddeden ve Grekliğe övgü düzen piyanocu Fazıl pılını pırtısını toplayıp çok sevdiği Homeros’un ve Helen’in yurduna iltica etsin” demek lâzım.