Vakıflar Haftası, TBMM’de düzenlenen törenle başladı. Törene Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, eski TBMM Başkanı Bülent Arınç, Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem, Keçiören Belediye Başkanı Mustafa Ak ve diğer yetkililer katıldı. Törende konuşan Başbakan Yardımcısı Akdoğan, karşılıksız iyilik yapanların tarihin en kıymetli eserlerini inşa ettiklerini ifade etti. Vakıf ruhunu yaşatmaya çalıştıklarını belirten Akdoğan şunları kaydetti:
“Bu da yakın tarihimizde çok büyük sıkıntı olmuş bir konudur. Bunu nasıl mecrasından saptırabiliriz, fonksiyonlarından uzaklaştırabiliriz? 'Sadece genel müdürlüğün yönettiği vakıflar değil, diğer sivil toplum örgütü anlamındaki vakıfları da nasıl bastırabiliriz, sindirebiliriz, asli amacından uzaklaştırabiliriz’ diye birçok faaliyetin olduğunu gördük, yaşadık. Ama hamdolsun bugün hepsi çok iyi durumda, giderek daha da büyüyorlar. Vakıflar elde ettiği gelirle 4 bin 500 eseri restore etti. 5 bin öğrencimize, toplamda 15 bin yükseköğretim öğrencisine burs veriyor. 5 bin ihtiyaç sahibi vatandaşımız muhtaç aylığından istifade ediyor. 22 bin aileye kuru gıda veriliyor. Bugün sosyal devlet geçmişe göre daha fazla hayata geçiyor.”
“İslam'da, İslam tarihinde sivil inisiyatif, hak ve adalet anlayışı da çok önemlidir" diyen Akdoğan, şöyle devam etti:
"Bugün bütün vakıflarımız, derneklerimiz, cemaatlerimiz bu anlayışın bir devamıdır. Ama bu noktada bu anlayışa zarar veren, zehirleyen bir kısım yapılar ortaya çıkmadı mı? Çıktı. Bunu da gördük. Etkinlik alanı içinde olan sivil toplumda, vakıflarda, medyada, başka alanlarda yanlış yollara sapan, bu alanlardaki destek vererek insanlara ihanet eden, devlete ihanetten önce kendilerine manevi duygularla, iyi hislerle destek veren insanlara ihanet edenler de oldu, çıktı. Bu anlayışı zehirlemeye çalıştılar. Bunları da birbirinden ayırıyoruz. Samimiyetle, Allah için, millet için faaliyet gösterenler, bir de casusluk şebekesine dönüşüp kendi ülkesine ve milletine ihanet etmeyi tercih edenler. Bu ikisini de birbirinden ayırıyoruz. Milli güvenlik sorunu olarak tanımlanan bu anlayış, şimdi yeni yeni taktiklerle bir şekilde ayakta kalmaya çalışıyor. Farklı vakıflar, cemaatlerin içine sızıp öyle görünmeye çalışıyorlar. Malı, mülkü satıp yurt dışına kaçırmaya, sanki babalarının malıymış gibi veya farklı kişilere devretmeye çalışıyorlar. Bu soruşturma hepsine uzanır. Ticari maksatla bir kişi o şirketi devralırsa bu suça ortak olmaktır. Bu yüzden dikkatli olmak gerekir. Onun ötesinde başka cemaatlere, vakıflara ucuza devrediyorlar ki, soruşturma onlara da dokunsun, desinler ki ‘devlet cemaatlerin üzerine gidiyor’. Bu oyuna kimse alet olmasın. Devletimiz, hükümetimiz bu konuda büyük bir hassasiyetle kılı kırk yararak hareket ediyor, ama bütün bu yapıların da bu şer odaklarının yeni taktiklerine karşı dikkatli olması önem taşıyor.”
Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem ise, vakıfların İslamiyet'le şekillendiğini, bu topraklarda kurumsallaştığını belirterek, Selçuklu döneminde yaygınlaşan vakıfların 11. yüzyıldan itibaren sivil inisiyatifin devletten bağımsız olarak yapılanmaya başladığının göstergesi olduğunu söyledi. Ertem, “Devletin hiçbir şekilde maddi kaynak sağlamayan Genel Müdürlüğümüzün özgün yapısına bakıldığında, sivil toplum ile kamu yönetimi arasındaki merkez bulunduğunu söylemek mümkündür. Kurumumuzun en üst kurumu olan Vakıflar Meclisi’nde hem kamu yönetiminin hem de sivil toplumun aynı anda temsil edildiği özel bir yapılanmadır” ifadelerini kullandı.