Kamu okullarıyla özel öğretim merkezleri arasındaki farkları açıklayan Hasan Telli, “Kamu kuruluşlularında genel anlamda öğrenci talep ettiğini bulamıyor ki özel kurumları yönlendiriliyor. Bu tür kurumlarda öğrenci ile birebir ilgilenme öğrencinin sorununa dokunma diye tabir ettiğimiz bir terminolojimiz var. Öğrenci sosyal veya öğrenim hayatıyla alakalı sıkıntılarında öğrenciye dokunuyoruz. Nerede sorun var nereye doğru bir yeteneği var bu kurumlarda keşfettiklerine inanıyorlar ki bu kurumları tercih ediyorlar” dedi.
Özel kurs merkezlerinin gerekliliği konusuna da özellikle atıfta bulunan Telli; “Talep olmasa bu kurumlar açılmaz. Sonuçta alt basamağında bu kurumlara yatırım yapan insanlar var ve bunun bir şekilde kendisine dönmesini bekliyor. Bir yerden bu kadar talep olmasa bu kuruluşların kurulmasının gayet normal olduğunu düşünüyorum. Bir şeyi açığa kavuşturmak gerekirse vardığımız sonu bizi hoşnut etmiyor. Devlet okulları acaba üzerine düşen görevi yapmıyor mu ki özel okullara bu kadar talep var gibi bir soru. Aslında bunun altında yatan temel sebep veliler öğrencilerinin daha iyi takip edebilmek ve daha iyi ilgilenebilen yerler istiyorlar. Eğitim düzeyinin daha iyi olduğu ve birebir ilgilenebilen kuruluşları tercih ediyor. Bu yüzden öğrencisini getirdiğinde öğrencinin sadece ona özel olmasını istiyor. Bu da özel öğretim kurumlarında gerçekleşiyor. Kamu kuruluşunda sınıf mevcutları kalabalık olduğu için öğretmen öğrencilerle fazla ilgilenemiyor. Bir öğrencinin maksimum olması gereken sınıf aralığı 15-20 kişilik sınıflardır” sözlerine yer verdi.
Özel öğretim kuruluşlarının vatandaşa sunması gereken hizmetlerin yanı sıra belediyenin açtığı kurs merkezleri, binaların fiziki şartları ve kayıt dışı öğretim adı altında hizmet verdiklerini söyleyen yerler konusunda açıklamaların yer veren Telli; “ Devletin bazı olaylardan dolayı tedbirleri var. Bu boşluğu başka insanlar doldurmaması için belediye aracılığıyla çeşitli kurslar maddi olanakları yetersiz olan arkadaşlarımıza yönelik çalışmalardır bizler bunu destekliyor ve gerçekten olması gerektiğini savunuyoruz. Her ne kadar özel öğretim kurumu olsak ta eğitimde eşitsizliği istemiyoruz. Devletin bir şekilde öğrencinin talebine karşılık vermesi gerekiyor. Dershanecilik olayı kapatıldıktan sonra elimizde bulunan hali hazırda okulların ve benzer nitelikteki kurumların devletin söylemi sonucunda dönüşüme gittiler. Türkiye çapında temel liselerin hepsi kendine ait binası olmak zorundadır. Kurumlar dönüştü ama binalar dönüşmedi önümüzdeki eğitim – öğretim yılında binalara geçiş yapmayan binaların ruhsatla rı iptal edilecektir. Devlet kontrolünden çıkıp farklı insanların eline geçen kurumlar var. Bunların devlet tarafından denetlenmeli. Öğrenci sınav olduğu sürece bu arayışı devam ettirecektir. Türkiye’nin bir gerçeği özel ders diye tabir ettiğimiz birkaç kişinin toplanıp eğitimle alakası olmayan yasal olmayan yollarla özel ders adında hiçbir resmi dayanağı olmadan belirli ücretler alarak sözde sınava yönelik çalışmalar yapıyorlar. Vergi, istihdam kaybının yanı sıra eğitimcilerin kimler olduğu belirsiz. Veliler bilinen kurumları tercih etmelidir” diyerek sözlerini sonlandırdı.