Ölüsevici PKK ve dış düşmanların provokasyonu iş başında. Ankara’daki kanlı hadiseden HDPKK son derece memnundur. Ölümler çoğaldıkça, ölüsevicilik, yâni nekrofili tutkunlukları kabarmaktadır. Öldürmek bu kanlı örgüt “faydalı” ve “en iyi gelişmedir.”
Ankara’daki kanlı hadise gibi Türkiye’de PKK’nın işine yarayan bütün cinayetler HDPKK’nın siyasî yayılmacılığını kolaylaştırmak için yapılmış kanlı senaryolardan biridir.
Kanlı “Dâvaları” için ölenlerin tükenmesinden korkarlar. Ölümseverliği ilâhî buyruk gibi “kutsallaştırarak”, “birkaç arkadaş kendini yaksın, intihar bombacısı olsun” demeyi kanlı ideolojilerinin bir vecibesi olarak görürler.
PKK’yı besleyen, Türkiye’yi iç karışıklığa sürüklemek isteyen Amerika, İsrail ve Avrupa’dır.
Nekrofiliyi yaygınlaştıran HDPKK’n iç ve dış destekçileri kanlı gayelerine ulaşmak için masum insanları ve kendi yandaşlarını intihar bombacısı olarak ölüme göndererek “verim” almaktan çekinmezler. Ankara’daki kanlı hadise bunun şedit bir örneğidir. Gaye, Türkiye’yi zor durumda bırakmak…
Nekrofili, yüreğinde insan sevgisi olmayan, kanla, şiddetle, nefretle beslenen, bu yönde siyaset yapan, ırkçı, faşist ve kanlı metodlarla insanın ferdiyetini yok sayan ve nesneleştirip ideolojik meta hâline getiren bir zihniyettir.
ÖLDÜRMEK İÇİN BİR ARAYA GELENLER…
Erich Fromm’a göre, “ölümseverlik eğilimi olan insan yaşamayan, ölü olan, her şeye, cesetlere, çürümüş şeylere, pisliğe kendini kaptıran kişidir. Ölümseverler hastalıktan, cenazeden, ölümden söz etmekten hoşlanırlar. Katıksız bir ölümsever tipine en açık örnek Hitler’dir. Yok etmek, Hitler’i büyülüyordu, ölüm kokusu ona hoş geliyordu. O, en büyük doyumu yalnızca düşmanlarını, Alman halkını, çevresindekileri ve kendini yok etmekten aldığını göstermiştir.
“Ölümseverlik tam bir sapıklık olarak ortaya çıkmaz. Daha az baskın olarak çoğu insanda farkında olmasalar bile vardır. Ölümseverlik ayrıca hâtıralara ve sahip oldukları şeylere şimdiki zamandan ve insan ilişkilerinden daha çok değer verirler. Canlı bir şeyi görmek yerine onu cansız bir forma sokup, onun üstünde hâkimiyet kurmak, saklamak, biriktirmek isterler.
Böyle insanlar soğuk insanlardır, sürekli kötü koku alıyormuş gibi bir yüz ifadeleri vardır. Bu tiplerin bir başka adı da ‘Nekromantik’tir; ölümseverlik ve savaş zehriyle ruhu kirlenmiş olanlardır. Psikolojide de ölümseverlik vardır. Bunun adı hem ferdî, hem de sosyal bir şuur altı hâli olarak, felaketi, yangını, savaşı, kitleler hâlinde ölümlerin sürekli olmasını arzu etme duygusudur.
PKKHDP nekrofil (ölüsevicilik) karakterinden dolayı Ankara’da ölenlerin çoğalmasından sinsî bir haz duyuyor, “Kanla arınıp kanla kirlenmenin” fetişizmini yaşıyor şimdi. Ölümseverliği kışkırtarak, ölenleri gayelerine vasıta yapmalarında sosyal darvinist yaklaşım vardır.
“…Kan akıtmanın ‘kötü’ değil, ‘gerekli” görülmüş olmasıdır. Kan dökme ve şiddet PKK ve hâmileri Amerika, İsrail ve diğer Batılı ülkelerce yüceltilmiştir. En vahşi cinayetler, en güzel kavramlar adına ve ‘görev’ duygusuyla icra edilir. Ankara’da masum insanları katletmek kanlı ideolojik duygularla yaptırılıyor.
Türkiye kıskaca alınıyor yine. Allah muhafaza! Topyekûn ve bütün kuvvetimizle dikkat, tedbir ve sıkı durmak zamanı…
----------------------------
İLÂVE YAZI
Ey azizan!
Bir zamanlar Fikir Dükkâncısı iken, maişetinden dolayı Özel Harekat Polisi olan meşhur Oflu Süleyman, yani Süleyman Kılıçbay, Fikir Dükkânı’nın Mes’ul Müdürü gönül dostum Hacı Ahmet Eralp eliyle bu fakire zarf atmış ve demiş ki:
“… Gündüz istirahatteyken özel harekatçı arkadaş geldi ziyarete sigaraya çıktık. Roket yememek için kobranın arkasında sigara içtik burası vatan toprağı efendim, bu milletlillere ithafen duyurulur”
Canı sağolsun Oflu’nun. “Bu milletliler” den kastı, katıksız aidiyetim olan Müslüman Türk milleti olmalı ki, budan şeref duydum. “Bu milletliler” ifadesini bazı seküler Türkçüler olumsuz mânada kullanıyorlar. Onlardan iktibas ettiğini sanmıyorum.
---------------------
Bir zamanlar en yakin olduğum gönül dostlarımdan olup maişet gurbetine çıkan öğrt. üyesi Dündar Kök, şair ve hikâyeci Hasan Ejderha dostum eliyle Denizli’den fakiri yâd etmiş de gönlüm âbad oldu. Demiş ki; “İlâve yazılar yok, biz ne yapacağız…” Onun ince gönlü için fırsat buldukça “ilâve yazı” yazacağım. Ona selâm olsun.
----------------------------
Bu hafta yine fütuhat haftasıydı. Türkiye Yazarlar Birliği Kahramanmaraş Şube Başkanı, öğrt. gör. İsmail Göktürk, “Mostar Gençlik Söyleşiler Konferansı” nı bu hafta Kırşehir’de sundu. “Medeniyetin İhyası için İnsanın inşası” konulu sohbet etmiş gençlere. Fikir Dükkânında da dinleyeceğiz inşallah.
-------------
Fikir Dükkânının bağlılarından tercümanım, Mostar Gençlik Grubu Kahramanmaraş temsilcisi Ferhat Ağca dostum da Karaman’da Üniversiteler arası düzenlenen “Merkeziyetçilik” panelinde tebliğ sundu. Bu hafta Cuma Kapısı’nda bu güzel dilli dostumuza da dinleyeceğiz.
----------------------------------
Fikir Dükkânı’nın üdebasından ve Mostar Dergisi eski Yayın Müdürü ve yazarlarından Mehmet Raşit Küçükkürtül dostumuz da İstanbul’da CNNR Kitap Fuarı’nda son yayınladığı “Okumak” üzerine kitabı üstüne söyleşi yapmış. Mehmet Raşit’te de çok havadis var, dinleyeceğiz.
---------------------------------
Ali Yurtgezen hoca, Semerkand-Mostar Dergisi davetlisi olarak bu hafta, Osmanlı’dan bu yana meşhur hocaların menbaı meşhur Of’ ilçesinde sohbete gidecek. Onun sohbetinden dolayı Oflu Müslümanlar bahtiyar olacaktır eminim.
----------------------------
Gördüğünüz gibi ey azizan, bir tarafta ülkemizde kanlı terör yüreklerimizi dağlarken, bir taraftan gönlümüz dostların medeniyet faaliyetleriyle bir parça sürur buluyor. Allah’ın imtihanından sual olmaz. Yalnız bir şey fakiri üzdü. Sayfamızın altına bir okuyucu mesaj göndermiş ve şöyle demiş: “Fikir Dükkânı irtica yuvası.”
Bu sözü söyleyen eğer maksatlı söylediyse ismini aşikar etsin. Kendine Fikir Dükkânını anlatayım. Latife kabilinden söylemişse zararı yok. Ulusalcı-Atatürkçü-laikçilerin nezdinde Fikir Dükkânımız irtica yuvasıdır. “İrtica” nın mânasını ehli bilir ki, devirlere göre değişiyor. Meşrutiyet’ten önce farklı, Meşrutiyet’te laikçilerin yüklediği mânayı alıyor. Cumhuriyetçiler, malumdur ki, “irtica” yı kuduz köpek derekesine indirdiler.