Kim demiş Türkiye’nin yekpâre bir dindar bir ülke olduğunu? Eskidendi o! Dinimizden neşet eden gelenek ve ahlâka sıkı sıkıya bağlılık ve titizlik mâzideydi. Modernliğin hızla yayılması ve önlenemez hâkimiyeti karşısında dindarlık çok parçalı eklektik bir tarza dönüştü.
ALTI KAVAL, ÜSTÜ ŞEŞHÂNE BİR DİNDARLIK…
Altı kaval, üstü şeşhâne bir dindarlık aldı başını gidiyor. Dış görünüşüyle, yâni şemailiyle çok parçalı bir muhafazakârlık ve dindarlık önce yadırganıyordu, artık yadırganmaz oldu. Dış görünüş dindarlığındaki tezatlar karşısında pes ettik… Daha kötüsü, davranış, düşünce ve tercihlerde başlayan modern seküler temayül dindar aileleri yahut dindar görünenleri ahtapot gibi sarmış durumda…
Sinsi bir düşman olarak gördüğümüz sekülerliğin kısa târifi şöyle: Dinin dünya ile olan müeyyidesinin kesilerek, dinin ferdî hâle getirilmesi… Dahası düşünceden edebiyata, dinî inançlardan hayat tarzına kadar her sahada dinin gücünü zayıflatan bir anlayış... Engellenmese şayet sekülerleşmenin sonucu deist ve dinsiz topluma kadar gidebilir. Modernlikte böyledir: Düşüncenin, inançların dinden bağımsız bir şekilde aklileştirilmesi, pozitivist bilim ve aydınlanmanın tezahürleridir…
Büyük nisbette dindar ve muhafazakâr ailelere mensup olup, nüfusu hızla artan üniversiteli gençlerle köksüz, yâni lümpen kitlenin nezdinde din adamlarının sosyal itibarı ve tesirinin azaldığını söylemek acı veriyor bize. Bu yakıcı gerçekle yüzleşmek ve çâre aramaktaki kifayetsizlik ve gevşekliğin sebepleri saymakla bitmez. Devlet, hükümet, Diyanet, hoca, imam, öğretmen… “günah keçisi” olarak yaftalanıyor. Bütünüyle böyledir diyemeyiz. Din, yâni vaaz ve irşad dilinin iyi kullanılamaması bir sebep…
Dindarlığında ve muhafazakârlığında kendini bilen olgun kitle mevcut din dilini anlıyor, fakat modernleşme ve sekülerleşmenin iğvasına açık olan genç kitlelerin ruhunda ve dimağında güçlü fikir ve bedii duygular uyandırmıyor, heyecan vermiyor.
DİNDARLAR HIZLA SEKÜLERLEŞİYOR
Bugünün dünyasında sosyal tehlikelerin en azılısı olan modern-seküler teknolojinin kollarından televizyon ve internetli cep telefonuyla zihin dünyası çok parçalı hâle gelen genç kitlelere, ister üniversite mezunu olsun, ister imam hatipli ve ilahiyatlı olsun, imanî ve fikrî bir kıvılcım oluşturmuyor. Gelenekli kanaat önderlerinden, vaizlerden sıkılıyor ve kaçıyor genç kitle… İmam hatip mekteplerinin ve ilahiyat fakültelerinin çoğalmasına rağmen çok parçalı zihin yapısı maalesef yayılıyor. Bu zihin yapısına sahip yeni nesil müftüye, imama, hocaya, dindar ebeveyne danışmayı çoktan bıraktılar. Çünkü dilini, söylediklerini anlamıyor veya anlamak istemiyor.
SEKÜLERLİĞİN KARŞISINDA DİNDARLARIN MAĞLÛBİYETİ
Çünkü ruh ve dimağı, “küresel” aklı, düşünceyi, zevki, müziği, filmi propaganda eden internetli cep telefonunu tarafından kuşatılmış, ifsad edilmiş. Ucube televizyon kanallarıyla internetli cep telefonlarının dili zehir saçıyor, zihin ve dimağı yok ediyor. Onların nezdinde mukaddeslerimiz pratiğe yansımıyor, hayata tesir etmiyor. Her şey internetli ekranda. Oradan besleniyor genç kitle.
Eşya ve hâdiselere, dünyaya, hayata, bir günün yarısından fazla elinde tuttuğu cep ekrandan bakıyor. Ruh ve dimağı seküler “model insanlarla”, “verilerle”, “dinletilerle” zevklerle, filmlerle, sanatlarla işgal ediliyor. Kimlik aidiyeti zayıflıyor. Küresel düşünüyor, dolayısıyla bağlı olduğu dinine, örf ve ahlâkına karşı seküler tavır takınıyor.
HER YER MODERN HER YER SEKÜLER
Aileler ve kişiler kendi başına dindarlığın ve muhafazakârlığın mesuliyetini kavramış ve yüklenebilmiş değil. Son derece dindar bir anne ve babaya soruyoruz: “Çocuğunuzu gönderdiğiniz Özel Lise yahut Kolejin müfredatında modern-seküler eğitim ve hayat tarzı var. Piyano, bale, mecburi olmasa da mayolu yüzme dersleri var. Çocuğunuzun orada Müslümanca kişiliğinin zaafa uğrayacağından endişe etmiyor musunuz? Cevap: “İngilizce sayısal bir üniversiteye girmesi için tercih ettik…”
Orta sınıf dindar çevrelere has bu kısa ve öldürücü cevap Müslümanca hayata dair fikirsizliğin ve ölçüsüzlüğün dibe çöküşünün sadece bir kısmı. Orta sınıf dindar çevrelerin bir zaafı da yabancı dille eğitim ve öğretim yapan anaokulu ve özel ilkokulları tercih etmeleridir. Akla ziyan bu tercihler, yaz aylarında Kur’an kurslarına gönderilse de bu çocukları çok parçalı bir zihin yapısına, yâni modern ve seküler bir insana dönüştüreceği kesin.
ÇOK PARÇALI ZİHİN YAPISINA SAHİP EKLEKTİK DİNDARLAR ÇOĞALIYOR
Modern ve seküler anlayışın istilasından nasıl sıyrılacağımızı düşünmeden, imam hatip mektepleri ve ilahiyat fakültelerinin verdiği din bilgisine rağmen genç insanları çok parçalı zihin yapısına sahip seküler kişiliğe kaymaktan kurtaramayız. Aynı modern-kapitalist çevreye ve sokağa muhatap olan, aynı internetli cep telefonunu kullanan, aynı televizyonlarda aynı dizi ve filmlere bakan, aynı avm’lerde alışveriş yapan, park ve “caferlerde” oturan insanlar netice itibariyle birbirinin benzeri olacaklardır.
Modern-seküler eğitim devam ettiği müddetçe, hayatın sokak ve kamu cephesinde modern-seküler hâkimiyet sürdükçe bugün de ve yarın da insanlar aynı fabrikanın imalatı gibi olacaklardır. İslâm’dan neşet eden kendi medeniyetimizi, yâni sosyolojimizi, edebiyatımızı, sanatımızı, tarihimizi, felsefemizi hayata ve müesseselere tatbik edemediğimiz müddetçe dindarlığımızın modern ve seküler hayatın tesirlerinden kurtulması mümkün değil.
Sekülerleşme eğilimlerinin dozu aynı olmayabilir. En ılımlı tarafıyla din ve dünya hayatının ayrılması, sosyal hayatın çok parçalı hâle gelmesi ve bölünmesidir. Çok parçalı sosyal hayat dindarları câmide inançlı bir insana dönüştürürken, çalıştığı yerde, okulda, kamuda laik ve seküler davranış ve hayata zorladığı bir gerçek. Dindarlığı zaafa uğratan, dindar toplumu uzun vadede sekülerliğe kaydıran da işte bu çelişkili hayat tarzıdır. Çözümü bu noktada aramak lâzım.
Hayat ve eğitim bir bütündür. Devlet, üniversite, orta mektepler, sokak, aile, toplum, televizyon, gazete hepsi aynı gaye üzerinde olmazsa dindarlığımızı yozlaştıran çok parçalı seküler insan olmaktan kurtulamayız.