Etrafımız tuzaklarla dolu. Neonlu tabelalar ve aldatıcı ışıklarla donatılmış caddelere çıktığınızda nefsinize hâkim olun. Her adımda “İhtiyaç tuzağına” düşebilirsiniz.
Modern kapitalizme göre ihtiyacın eni boyu belli değil, sınırı yok. Felsefesi ihtiyaç üretmek ve sloganı “çok tüketin” olan bu ideolojiye göre gaye insanın zaruri ihtiyacını doyurmak değil, sınırsız ihtiyaçları olduğunu hatırlatmak ve doyum vasıtalarını çoğaltmak. İnsanın ne olacağı önemli değil, önemli olan sonsuz ihtiyaçlarıdır. Çünkü tüketme fiili mutluluğun kaynağıdır. Bu düşünce İslâm’a aykırı olduğu gibi, aynı zamanda insanlığa bir zulüm şeklidir.
Vatan hainlerine, darbecilere karşı çıktığınız gibi modern kapitalizmin ihtiyaç propagandasına da karşı çıkın. Size dayatılan ihtiyaçlara meydan okuyun.
Düşman bir reklâm: “sınırsız ihtiyaç”
İhtiyaçları ve dolayısıyla tüketimi arttırmak için insanın arzularını, isteklerini tahrik etmeyi hedefleyen sınırsız reklâmların yirmi dört saat gözümüze sokulması bunun içindir. Sürekli ihtiyaç düşüncesiyle zihinleri ifsad ve iğfal eden modern kapitalizm ihtiyaçların sınırsız olduğuna ikna etmiş gibi görünüyor.
Modern kapitalizmin virüs gibi yayıldığı bu çağda Müslümanlar da “ihtiyaç tuzağına” düşmeye başladı ki, tabîi âfetlerden, uyuşturucu müptelâlığından daha tehlikeli bir vaziyet bu. Kanaat etmeyi yok eden, amellerden uzaklaştıran bu tuzağın adı “Sınırsız ihtiyaç” tır.
Kendini dinin ölçüleriyle tahkim etmeyen insan için ihtiyaçların sonu gelmediği gibi her şeye ihtiyaç hâli içindedir. Bitmeyen ve temin edilemeyen ihtiyaç “sendromundan” kendini güvensiz ve çâresiz hisseder. Nihayetinde sınırsız ihtiyaç tutkusu nevrotik bir hastalığa dönüşür. Bu sebeptendir ki modernlik özentisine kapılanlar kaygılı ve mutsuzdurlar.
Hem sinsi, hem açık bu ideolojinin haz verici çağrılarına koşanların buzdolapları ve kilerleri ağzına doludur. İhtiyaçtan fazla giyecek ve ev eşyaları vardır. Fakat ihtiyaç sendromuna yakalandıkları için yeni şeyler almaları gerek. Bunun için de mevcut olanlar çürümeye, kokmaya ve eskimeye, dolayısıyla çöpe atılmaya terkedilecektir. Öyle ki modernizmin dayattığı hayat tarzına yenik düşenlerin “ihtiyaç tuzağına” düşmesi gayet normal.
Bu hastalığın tedavisi İslâm tasavvuf terbiyesiyle başlar ki yapılacak ilk iş nefsi tezkiye etmek ve kanaatkâr olmak. Bu tuzağa nasıl düşüldüğü ve tedavisinin ne olduğu, Ali Yurtgezen hocanın “Evin Mahremi Olmak” kitabındaki “İhtiyaç Tuzağı” adlı yazısında irfânî bir dille anlatılıyor. Hülâsası şöyle:
“Adam olan, kuşlar gibi yem tanesi için tuzağa düşmez”
“Âdem odur ki dâne için dâme düşmeye / Mürg-i dilinde koymaya bir dâne ihtiyâç. (Şuhûdî) [Adam olan, kuşlar gibi bir yem tanesi için tuzağa düşmez. Çünkü onun gönül kuşunun tek bir ihtiyacı bile kalmamıştır.]”
“Eskiden kuşları yakalamak için kurulan daire şeklindeki düzeneklerde ortaya bir hububat tanesi bırakılır ve bu taneye tamah eden kuşun tuzağa düşmesi beklenirmiş. Yukarıdaki beyitte, herhangi bir beşerî ihtiyacın sevkiyle hareket etmesi hâlinde insanların da böyle bir tuzağa düşecekleri dile getiriliyor. Beşerî ihtiyaçlarımızın insanı tuzağa düşürüp dünya dairesine hapseden birer yem olduğu mânası çıkıyor buradan. Uçarılığı ile kuşa benzeyen gönlün, ihtiyaç saydığı dünyalıklar peşinde alçalmaya mahkûm olacağı, yükseklere kanat açamayacağı anlatılıyor. Dünyalık mânasıyla ihtiyaç sahibi olmak beşeriyetimizin âdemiyetimize galebe çaldığına delalet eder. İhtiyaçlar ayaklarımıza bağlanan ağırlıklar gibi yükselmemize, dünyanın üstüne çıkmamıza, âdemiyetimizin mükerrem mevkiine varmamıza, sırat-ı müstakim üzere yol almamıza mânidir. Öyleyse Müslüman, ev, araba, servet, unvan, makam derdinden önce kâmil bir imana ulaşmanın, takvaya erişmenin derdinde olmalıdır. Zaruret miktarıyla yetinmeye rıza göstermeli ama nefsinin hilesi ile ihtiyaçları, hatta israf ölçüsündeki, lüsk ve konforu zaruret sınıfına dâhil ederek, kendini aldatmaktan sakınmalıdır.”
Bu ifadeler bize şunu söylüyor: İslâm’ın dünya görüşünü kavramış bir insan sınırsız ihtiyaçlara sahip olmadığı gibi sınırsızca tüketme ifsadlarına kapılmaz. Müslümanın dünyasında “sınırsız ihtiyaçlar” diye bir şey yok.
Her ihtiyaç zaruret değildir
Bundandır ki modern kapitalizm, ihtiyaçlarını “zaruret” sınırında tutmasını bilenlere karşıdır ve direnenlerin direncini, yâni nefs-i emmaresini tahrik etmek için olanca gücüyle saldırır. Bu tuzağa karşı dirençli olmaya çalışanlar ve düşmeye mütemayil olanlar tasavvuf irfanımızın nasihatlerini ayna olarak tutan bu yazının hülâsa ettiğimiz şu nasihatlerini de tutmalı:
“İhtiyaç dediğimiz şeyler ‘hayatı kolaylaştıran, daha iyi şartlarda yaşamak için gerekli olduğuna inanılan imkânlar’ iken, bunların neden tuzak diye nitelendirildiğini günümüz insanına anlatmak hayli zor. Zira çoğu kişi bugün artık ihtiyacı ya zaruret zannetmekte yahut zaruret sayarak teminini hayatî bir vazife hâline getirmektedir. Halbuki ihtiyaçlar zaruret sınıfına girmez. Zaruret, hayatın idamesinin olmazsa olmaz şartı iken, ihtiyaç böyle değildir. İhtiyaç addettiğimiz imkânların hayatın meşakkatini gideren bir rolü vardır ama bunlar yine de olmasa da olur cinsinden nesnelerdir. Dünyaya niye gönderildiğini unutan, kanaat etmesini bilmeyen insan için ihtiyaçların bir sınırı yoktur. Çünkü dün lüks yahut israf saydığı bir imkâna bugün ihtiyaç demekte; nefsinin her arzusunu böylece ihtiyaç sınıfına dâhil etmektedir. Bu sınırsızlık, ardı arkası kesilmeyen ihtiyaçlar peşinde koşturarak insanı dünyaya ve dünyalığa mahkûm ediyor.”
İhtiyaç listesini yırtıp atın!
Hülâsa olarak, bize denilen şu: Cebinizdeki ihtiyaç listesini yırtıp atın. Bir daha söyleyelim: Vatan hainlerine, darbecilere karşı çıktığınız gibi modern kapitalizmin ihtiyaç propagandasına da karşı çıkın. Size dayatılan ihtiyaçlara meydan okuyun. Vecd ile, akl-ı selim ile minnet etmeyin, “ihtiyacım yok” deyin. İhtiyaçların canı cehenneme demek zor mu?