Said-i Nursî Hazretleri Batı medeniyetinin kuyruğu olan Cumhuriyet’in yerleştirmeye çalıştığı asrî medeniyete denî, alçak ve ahlâksız mânasına gelen “Mimsiz medeniyet” diyerek, “Medeniyet bu ise, medeniyetten istifa ettiğini…” söyler. Sadeleştirerek nakledelim:
Mimsiz medeniyet, şeriatça merdud (reddedilmiş), sefih, gaddar, vahşi, dışı süs, içi pis, beşerin nefs-i emaresidir ve kurtlanmış bir ağaca benzer. Mimsiz medeniyette (Kemalist Cumhuriyeti kastediyor) görmediğim fikir hürriyeti ve ifade serbestliği Şarkî Anadolu’nun dağlarında tam mânâsıyla hükümfermadır. Eğer medeniyet haysiyet kırıcı tecavüzlere, nifak verici iftiralara, şeytancasına mugalatalara, diyânette laübalicesine hareketlere, istibdad, sefahet ve zillete müsait bir zemin ise, yüksek dağlardaki bedeviyet çadırlarını tercih ediyorum.(Said Nursî /Tarihçe-i Hayatı, s. 75.)
Kitaplardan öğrendiğimiz üzere, “Mimsiz medeniyet” ifadesindeki “medeniyet” kelimesinin ilk harfi olan “mim” kaldırıldığında “deniyet” mânasını almaktadır. Deniyet ise alçaklık, ahlâksızlık gibi mânaya gelir ki, bu fiilin sahibine de denî veya ednâ kişi denir. Medeni olamayan, yâni Hz. Peygamberimizin mübarek ismi Muhammedî (s.a.v.) olmanın sembolü ve ilk harfi olan mimi düşüren ve böylece denî olan demek.
Medeniyetsiz Cumhuriyet, İslâm medeniyet inşacısı şahsiyetleri suçlu muamelesi yaparak devlet ve kamu hayatından uzaklaştırdı. Bundandır ki mimsiz, yâni medeniyetsiz Cumhuriyetten yeni Gazâlî’ler, Mevlânâ’lar, Yunus Emre’ler, Mimar Sinan’lar, Fuzûlî’ler, Itrî’ler çıkmadı ve çıkmayacaktır.
Dahası var, Cumhuriyetin millî (!) eğitim ve öğretim kurumları ile hâlihazırdaki entellektüel ve akademisyen tipinden medeniyet inşacısı çıkmaz.
Medeniyet inşacıları âlim, ârif ve hikmet sahibi şahsiyetlerdir ki yürürlükteki seküler Cumhuriyet’in resmî cephesinde bu evsafta şahsiyetlerin bulunması ve yaşatılması “laik, çağdaş ve muasır medeniyet seviyesine ulaşmak isteyen” inkılâplara aykırıdır.