Yeni Zelanda’da meydana gelen terör saldırısı hepimizi derin düşüncelere sevk ederken, İslam dünyasının bir bölümünde her yaşanan faciadan sonra yeniden hatırlara gelen Mehdi tasavvurunu da bir kez daha ortaya çıkardı. Malumunuz, ahir zamanda gelmesi ve Müslümanları bir çatı altında birleştirerek küffara ve Deccal’a karşı zaferler kazanması ve bir süre dünyada İslam’ın hakim olmasını temin etmesi beklenen Mehdi inancı bir takım Hadis’lere dayandırılan bir inanç. Kimine göre Şia kaynaklı bir uydurma, kimine göre geleceği mutlak kesin olan bir kurtarıcı, kimine göreyse Batı’nın Müslümanları uyuşturma projesinin bir ayağı. Gerçek hangisi olursa olsun, değişmeyecek olan şu ki, Mehdi gelse ne yapar sorusunu sormadan ve mantıklı izahlar bulmadan neye inandığımızın ya da inanmadığımızın bir ehemmiyeti pek bulunmuyor. Hadi şu sorulara cevap arayalım;
- Mehdi gelse Yeni Zelanda’da katledilen Müslüman ile Türkiye’deki Müslümanı nasıl aynı orduda aynı amaca hizmet ettirecek?
- Tarikat ve Cemaatlerini sorgulanamaz gören Müslümanlar nasıl Efendilerinin peşinden gitmeyi bırakıp Mehdi’ye itaat edecek?
- Mehdi, kendine itaat etmeyen Tarikat ya da Cemaat liderine ne yapacak?
- Bir buçuk milyar Müslüman, hangi ortak paydada Mehdi’nin ordusuna katılmayı ve mücadele etmeyi kabul edecek?
- Filistin’deki Müslümanın istekleriyle Kanada’da yaşayan Müslümanın isteklerine Mehdi nasıl cevap verecek?
- Halklarının Mehdi’ye biat etmeye yeltenmesine Müslüman ülke Liderleri nasıl tepki verecek?
- Mehdi, ordusunda yer alan farklı etnik unsurların arasındaki geçmişten gelen sorunları nasıl çözecek?
- Bu etnik sebeplere dayanan sorunlar çözülmezse, ordunun zayıflamasına ve dağılmasına nasıl mani olunacak?
- Mehdi, silah olarak ne kullanacak ve kimi hedefe koyacak?
- Kur’an’da İsrailoğulları’nın Musa (Aleyhisselam)’ya söyledikleri gibi “…sen Rabbin ile git savaş, biz bekliyoruz burada…” diyen Müslüman topluluklarına Mehdi savaşmayı ve cihadı nasıl kabul ettirecek?
Hasılı bu sorular uzar gider. Bende oluşan kanaat o ki, şu perişan halimizde Mehdi eğer gelecekse bir sürü manevi hastalığa batmış Müslümanlardan ziyade bir robotlar ordusuyla mücadeleye girişir ve kazandığı zaferi evlerinde televizyonları başında maç seyreder gibi yapılan mücadeleyi seyreden Müslümanlara(!) armağan ederse ancak başarılı olabilir. Ha o Müslümanlar da bu kez ganimet bölüşme kaygısıyla birbirlerine düşerlerse –ki bunun olması kuvvetle muhtemel- Mehdi buna nasıl bir çözüm üretir, onu bilemem.
Gerçek olan şu ki, bölük pörçük olmuş Ümmet’e Mehdi ve benzeri kurtarıcılar beklemek hastalığı yeter zaten. Elini sıcak sudan soğuk suya sokmaktan imtina eden, cumadan cumaya hutbede yapılan birlik ve beraberlik dualarına amin diyerek birlik olunacağını zanneden ama aynı safta durduğu insana dahi burun kıvırarak bakan Müslümanlar Mehdi’yi bekleyedursun. Çocuklarına nasıl daha çok para kazanılacağını öğretirken, ahlakı öğretmeyen, en iyi okullara gönderirken bütçe hesabı yapmayan ama hayra çağrıldığında bütçesi bir türlü denkleşmeyen Müslümanlar!
Mehdi eğer gelirse sizleri ikna ile uğraşıp vakit kaybetmek yerine, bu hesapların hiçbirini yapmayan bir robot ordusuyla mücadele etmeyi tercih eder sanırım. Zira şarjı tam doldurulmuş bir robotun yüklenen programı harfiyen yerine getirmekten başka seçeneği yoktur zaten.
Bu vesileyle Yeni Zelanda’da Şehid düşen kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Allah, hadiseyi uyanmamıza vesile kılsın. “Kim var? denildiğinde, sağına ve soluna bakınmadan ben varım!” diyebilecek idrak ve şuuru bizlere versin.
Yine bu vesileyle Çanakkale kahramanlarını da rahmetle yad ediyor ve onlar için de rahmet ve mağfiret diliyorum.
Ve diliyorum ki, Yeni Zelanda’daki bu hadise daha elim hadiselerin başlangıcını oluşturacak bir domino etkisi yaratmasın.
Kalın sağlıcakla…