Ülkemizde tarım öğrenimine başlanmasının 175. Yılını ve tarıma katkı sağlayan akademisyenlerimiz ve ziraat mühendislerinin Ziraat Mühendisleri Günü’nü kutlayan Rektör Can, ülke tarımının bugüne gelmesinde emeği geçen herkese teşekkür etti.
Türkiye’de tarımı sektörünün yeni bilgiler ve modern teknolojiler öncülüğünde her geçen gün büyümeye devam ettiğini ifade eden Rektör Can, ülkemizin tarımsal hasılada Avrupa’da 1. sırada dünyada ise ilk 10’da yer aldığını söyledi.
Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cafer Gençoğlan ise Türkiye’de Tarımsal Yüksek Öğretime Başlanılmasının 175. Yılı münasebetiyle ‘Tarım Öğretiminin 175. Yıldönümü Kutlaması ve Kuraklık’ başlıklı yazı kaleme aldı.
Tarım Öğretiminin 175. Yıldönümü Kutlaması ve Kuraklık
Tarım Öğretimi, bundan tam 175 yıl önce İstanbul-Yeşilköy Ayamama Çiftliğinde 1846 yılında başlamış ve bugün ülke genelinde 43 adet Ziraat Fakültesi ile devam etmektedir. Tarımsal lisans ve lisansüstü eğitim, dünyadaki bilimsel gelişmelere paralellik göstererek bugünkü seviyesine gelmiştir.
Bu günlerde tarımsal üretim, kuraklık nedeniyle risk altındadır. Kuraklık, yağışların, kaydedilen normal seviyelerinin önemli ölçüde altına düşmesi sonucu, arazi ve su kaynaklarının olumsuz etkilenmesine ve hidrolojik dengenin bozulmasına sebep olan doğal olay olarak tanımlanmaktadır. Kuraklığın önemli özellikleri, başlangıç ve bitişinin belirsiz olması, kümülatif olarak artması, aynı anda birden fazla kaynağa etkisi ve ekonomik boyutunun yüksek olması şeklinde sırlanabilir. Kuraklığın genellikle üç tipi vardır Bunlar; Meteorolojik, Tarımsal, Hidrolojik ve Sosyoekonomik kuraklıktır.
Meteorolojik Kuraklık: En basit anlamda, belirli bir yerde ve sürede ortalamaya göre yağıştaki azalma olarak tanımlanabilir.
Tarımsal Kuraklık: Bitkinin büyüyüp gelişmesi için gerekli olan suyun bitki kök bölgesinde yeteri kadar bulunmaması olarak tanımlanmaktadır.
Hidrolojik Kuraklık: Yer üstü ve yer altı sularındaki azalma, hidrolojik açıdan yeterli suyun bulunmaması olarak tanımlanabilir.
Sosyo-ekonomik Kuraklık: Meteorolojik, hidrolojik ve tarımsal kuraklıkla bağlantılı bazı ekonomik ürünlerin arz ve talepleri ile ilgilidir. Yağışlardaki azalmanın sonucu olarak gelişen ve üretimin ihtiyacı karşılayamadığı durumlarda sosyo-ekonomik kuraklık yaşanmaktadır.
İklim değişikliği sonucu oluşabilecek kuraklık, yağışın uzun yıllar ortalamasından daha az gerçekleşmesi ile ortaya çıkan ve herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde meydana gelebilecek olan doğal bir iklim olayıdır.
Günümüzde; dünyada, karşılaştığımız küresel ölçekte en büyük sorunlardan birisi olan kuraklık, bugün gelinen nokta itibariyle fiziksel ve doğal çevre, kent yaşamı, kalkınma ve ekonomi, teknoloji, tarım ve gıda, temiz su ve sağlık olmak üzere hayatımızın her aşamasını etkilemektedir.
Etki derecesi, süresi ve zamanının tahmin edilmesi son derece zor olan kuraklığın etkileri, insan faaliyetleri ile de yakın ilişkilidir. Sanayi devriminden sonra atmosfere salınan sera etkisi yapan gazların miktarının artması ile dünya, yapay bir iklim değişikliği sürecine de girmiştir.
İklim değişikliği senaryoları ve bu senaryoların ortaya koyduğu beklentilere göre gelecekte, atmosferde bir miktar ısınma, buna bağlı olarak buharlaşmanın artması, kar yağışında azalma, yağmur yağışlarında mevsimlere göre olan mevcut dağılımın bozulması gibi dünyadaki kullanılabilir su miktarını ve tarımsal üretimi olumsuz yönde etkileyecek değişiklikler beklenmektedir. Bu nedenle, kuraklık ve sel bir arada düşünülmeli ve değerlendirmeler, bu iklim olaylarına göre yapılmalıdır.
Kuraklığa karşı bazı önlemler alınarak tarımsal üretim daha ekonomik yapılabilir. Bu bağlamda sulama randımanı düşük olan salma sulama (karık, tava, uzun tava) yerine randımanı daha yüksek olan damla ve yağmurlama sulama yöntemleri ile su tasarrufu sağlayan sulama teknikleri kullanılmalı (kısıntılı sulama, kısmi kök kuruluğu), programlı sulamaya geçilmeli ve sulama suyu mutlaka ölçülmeli, sulama otomasyon sistemine geçilmeli, suyu az tüketen bitkilerin tarımı yapılmalı, yağışlı dönemlerde su hasatı yapılmalı, suyun yüzey akışı azaltılmalı ve toprakta depolanmalı, buharlaşmayı azaltmak için toprak yüzeyi örtülü tutulmalıdır. Bu öneriler dikkate alındığında su kaynakları daha ekonomik kullanılmış olacak ve verim kaybı en aza inecektir.