“Ol mahiler ki derya içredirler,deryayı bilmezler.”
“Körleşmek” zaman zaman kullandığımız bu kavram; görmeme, görememe, fark etmeme, edememe veya “Gözleri var görmezler, kulakları var duymazlar.” anlamına geliyor.
İnsanoğlu unutan, değişen,değişime bağlı eylemleri olan; bazen başı bir “taş”a değinceye kadar değiştiğinin farkında olmayan, öyle ki Allah korusun “Akşam kafir,sabah müslüman; sabah müslüman akşam kafir” olan bir varlık.
“Körleşme” insanın bir gerçeği. Körleşme kişiye göre azdan çoğa bir seyir izler.İnsan çoğu kere körleşmesinin farkına varmaz.Vardığında da bir sarsıntı,sorgulama,muhasebe geçirir ve ayıkır.
Konuyu yalın bir gözle değerlendirirsek. Hayatımızın her alanında körleşmeyle karşılaşırız. Bazen körleşmeyi hayatımızın bir doğalı, gerçeği olarak görürüz. Halbuki uzmanlar insanın kendi gerceğini tam olarak bilmesinin çoğu kere mümkün olmadığını söylüyor. Yani halimize körleşiyoruz. İnsanlar haline bakıp sık sık “Ben bu muyum?” diye kendisine sormalı. Sorgulayan, kendisiyle hesaba oturan insan olmalı. “Müslüman”lığımıza körleşmemeli. Müslüman yirmi dört saat teyakkuzda olmalı. Eylemi olmayan Müslümanlıktan uzak durmalı. ”Bugün ne kadar iyilik yaptım?Ne kadar iş ürettim?” gibi.
“Ben bu muyum? Gerçeğim bu mu?”
Sözgelimi, elli kilo kaldıran birinin “Ben bu gücün dışına asla çıkamam, benim potansiyelim bu.” demesi gibi. Yaşımız yedi olur, yetmiş olur. İşimiz “a” olur “b” olur. Çoğu kere kendimize haksızlık edip bir sınır çizeriz. İnsanoğlu Allah’ın kendisine sınırsız bir güç verdiğinin farkına varmaz.
Körleşme, zerreden kürreye çok çeşitlidir, karmaşıktır, aynı zamanda da yalındır. İnsan; “fikrederse, düşünürse, aklederse….” atomdaki hikmetin, evrendeki nizamın ve hareketin; kendisine bilmeye dayalı bir eylem sorumluluğu getirdiğini; yani bilginin ameli olduğunu; ibadetin bizi “dosdoğru” yapması gerektiğini; nefsimize ve nefislere karşı, tabiatın, yerin ve göğün ıslah edicileri olduğumuzu fark ederiz. Dolayısıyla gözümüz görür, kulaklarımız işitir. Mümin olarak, insan olarak körleşmeden kurtuluruz. Yer yüzünün en aziz varlığı insana dokunulduğunda, hele hele onun “yaşama”sı söz konusu olunca; basiretimiz, ferasetimiz harekete geçer. Yoksa insanlar birbirinin kurdu olur. Bugün olduğu gibi.
Dünyada milyonlar,açlıktan ,savaştan,isyanlardan veya tetiklenen hastalıklardan,virüslerden…..ölüyür.Ama “biz,siz,onlar” körleşmiş dünyada olup biteni kanıksıyoruz,tüyler kıpramıyor.Bu işte insanlığın kıyametidir.İzanın,kalplerin,ruhun keçeleşmesidir.
“Büyük cihat, küçük cihat.” Biliyoruz;ama çabuk unutuyoruz.Anne babaya,akrabaya, yolda kalmışa,yetime,yoksula ne yapmalı biliyoruz; ama eylemimiz yok.Eylemi olmayanın,söylemi yok hükmündedir.
İbadete, duaya,bilgiye,duyguya,nimete sağlığa,varlığa körleştik veya körleşiyoruz.Nasılsa “var” olanı “yok” olunca anlıyoruz.Şükrümüz her şartta “canlı” olmalı.Cennetin de cehennemin de kesinliği yok.Ayağın iki tarafa da kayması an meselesi.
Dünya bir avuç insan tarafından “döndürülüyorken”, dönüştürülüyorken, insanlık güdülürken Allah’ın verdiği bu akıl,bu göz ,bu kulak,bu kalp ne işe yarıyor?
İlahi kelama biz körleşirken; misyonerler ,oryantalistler çalışıyor.Medeniyetimizin kılcal damarlarına kadar araştırma yapıp esrlerini önümüze koyuyorlar.Biz de “afiyet”le yiyoruz.
Dünyayı döndürenler,özellikle de Müslümanları dönüştürüyor.İlahi kelamda körleşiyoruz.Bakın işe ,İstanbul Sözleşmesi’ne taraf oldu Müslümanlar.”Müslüman aklı” yok ki bu sözleşme imzalanıyor. Hani “Cennet annelerin ayakları altındadır.” diyorduk.Yüzbinlere varan aile dramlarını,boşanmaları, intihar ve cinayetleri görmez oldu Müslümanlar. Sözleşmeyi hazırlayan adeta hinliğini güllerin arasına saklamış.Yani “Doksan dokuz doğruyu bir yanlışın hatırına söyleriz.”gibi.
Kadın haklarını korumak için “uluslar arası” sözleşme şart mı?Kürsülerde “Veda Hutbesi”nden neden söz ederiz?
Demek ki biz aklımıza,basiretimize,ferasetimize,milli değerlerimize ve potansiyelimize de körleşmişiz.
Yani; biz yapamayız,beceremeyiz.Vesayet psikolojisi.
Türkiye potansiyeline körleşmiş bir ülke.Yıllarca Avrupa ortak,biz pazar olduk.Onlar üretti biz tükettik.”Hala mı?” Size bırakıyorum.
“Bor”u “toryum”u, rüzgarı ,güneşi yeni fark ettik, her halde.
“Bor”ve toryumu işleyecek beyinleri bir uçağa (Isparta Uçağı) doldurduk ve adeta birilerine bu fırsatı kaçırmayın,dedik. Ve ülkedeki onlarca suikasti çabuk unuttuk,körleştik.
Dünyada her coğrafya körleşebilir; ama Anadolu asla.
Şimdi akıl,kalp,göz,kulak testi zamanı.