Millî hâfızamızda Çanakkale sadece bir şehrin adı değildir. Bu mekân tarih şuurumuzda hususî bir yere sahip. Bin yıllık Müslüman Türk vatanını parçalamak isteyen emperyalist Batı’ya karşı tarihimizin en büyük müdafaasının adıdır Çanakkale. Bu şanlı müdafaadan dolayı İslâm’ın bayraktarı olan Türk milletinin yüreğinde derin bir vatan şuuru ve şehitler sızısı olarak Çanakkale Savaşı’mızı yâd etmek bir vecibedir.
Bu hususiyetinden ötürü Çanakkale Şehitliğini ziyaret etmenin âdabı ve ölçüsü vardır. Vatan şuuruna sahip bir ruhla abdestli olarak ziyaret edilir. Şehitlerin ruhlarını incitecek ve vatan-ı İslâmiyye müdafaasına aykırı olabilecek her hareketten sakınılması gerek.
KEMALİST GENÇLER İÇKİ DOLU “KADEŞ VAPURU”YLA ÇANAKKALE’DE…
Millet değerlerine karşı sayısız cürümleri olan Chp’li ve Kemalist gençliğin 1962’de Çanakkale Şehitliğindeki utanç verici rezaleti Çanakkale Zaferi ve Şehitlerini her anma yıldönümünde hâfızamıza bıçak saplanır. Yakın tarihimize yüz kızartıcı vak’a olarak geçen Atatürkçü üniversiteli gençlerin “Kadeş Vapuru Rezaleti” nin birkaç karesini anlatmayı millî bir vazife addettim. Çanakkale Şehitliği Tek Parti Dönemi’nde hem zihniyet olarak, hem de Cumhuriyet Batılılaşmasında “müttefik” olan İngiltere’yi “kızdırmamak” için görmezden gelinmiştir. Çanakkale şehitleri Kemalist Cumhuriyet oligarşisi tarafından “resmî” olarak unutturulmuştur. O dönemde tek bir ziyaret vardır Çanakkale Şehitliğine. Türkçülük anlayışını İslâm’a uygun Türklük çizgisinde bulmadığım Nihal Atsız’ın takdir edilecek cesurâne hamlesidir.
İÇKİ, KADIN, DANS “ÇA ÇA ÇA…”
Uzun bir aradan sonra Kemalist, yâni Chp güruhu sözde bu hatâsını tamir etmek için millete karşı göstermelik bir Çanakkale Şehitliğini ziyaret programı tertip eder. Kanlı 27 Mayıs darbecilerinin desteğiyle birçok üniversitenin Kemalist gençlik derneklerinden beş yüzden fazla üniversiteli 18 Mart 1962’de Çanakkale şehitliğini ziyaret için “Kadeş” adlı vapurla yola çıkar. Vapura kasalar dolusu içkiler konmuştur. İçki, dans, müzik ve her türlü rezalet gırla gider. Daha Çanakkale kıyılarına varmadan herkes sarhoştur. Yüksek sesle attıkları sloganlar bile Türkçemizin millî ifade kalıplarıyla çelişen Amerikan rapçilerinin âvâzlarına benziyordu: “Ça Ça Ça…”
2018 Mart’ında da Çanakkale Şehitliği’nde kamp kuran Chp’lilerin sabaha kadar içki âlemi yaparak Çanakkale şehitlerinin ruhunu inciten “Kadeş vapuru rezaletini” tekrar ettiklerini hatırlatalım. (19 ve 20 Mart 2018 tarihli gazeteler)
TRUVA’DA KIZLI ERKEKLİ SARHOŞ NARÂLARI
Şehitlik yerine sarhoş narâlarıyla kızlı erkekli Truva harabelerine koşarlar. Şehitliği ziyaret etmek akıllarına bile düşmemiştir. Dönemin gazetelerine “Kadeş Vapuru rezaleti” olarak geçen yüz kızartıcı bu şenî hâdiseyi üstad Necip Fâzıl 25 Mart 1962 tarihli Son Posta gazetesinde “Pes” başlıklı yazısıyla telin eder: “Çanakkale şehitlerini ziyarete gidiyorlar… Kadeş vapuru… Kendisine gençlik süsü veren bir grup… (…) Şehit; Allah için, Allah’ın emirleri yolunda, Allah’ın toprak üstüne serptiği aziz kıymetlerin korunması gayesiyle can veren… Ona gidiyorlar… Şehit nerede, şarap nerede? Şehit nerede, fuhş nerede? Fakat ne şarabı, ne fuhşu? Hangi (Sodom-Gomore), Roma, Bizans sefahet ve rezaleti buna yetişebilir? (…) Gençlik içinde bir grup: münezzeh gençlik içinde, o yağmur suyu kadar temiz kütleye sızmış bir ufunet nahiyesi, başlıyor birbirinin iffetini mıncık mıncık etmeye… Şarap, kumar, nâra, cinnet, dehşet, felâket… Anlattıklarına göre, bikrini kaybeden, beş, on, onbeş bilmem ne kadar kız! Bir kızın (külot)unu, bayrak diye kamarasının penceresine asan, hem de bir temsilci…”
Yüz kızartıcı bu hâdiseyi adı geçen gazetenin 31 Mart 1962 tarihli nüshasında “Zina Kooperatifi” başlıklı yazısıyla ikinci kez telin eder: “Dolmuşçular şöyle bağırıyormuş: ‘Kadeş’e bir kişi! Kadeş’e bir!’ Demek ki bütün yollar Kadeş’e çıkıyor! (…) İçtimai fuhuş ve kollektif zina, hayvanlar arasında bile yok! (…) Kadeş hâdisesini ilk ortaya atan ve sonra onu ilk defa dâva ve mesele hâline getiren (Son Posta) oldu. Bu bahsin sözü ve teşhisi şudur: Bir nevi kooperatif asrı olan çağımızda ‘zina kooperatifi’ diye bir tabir, faciayı canlandırmakta hususi bir delalet sahibidir; ve içinde küçük ferdî hisselerin biriktiği büyük kollektif sermaye ve onun korkunç hareketi, ancak ‘kooperatif tabiriyle ifadelendirilebilir. Bu dünyada cinsi cazibe sihrini türbelerden devşirecek ve faaliyetini mabet avlularında gösterecek tek umumhâne düşünülemezken, zavallı Kadeş Vapuru, şehitlerin ruhaniyet ufkuna karşı seyyar bir zina kooperatifi hâline getirilmiştir.” (Bu yazılar “Çerçeve 4” adlı kitabında mevcuttur)
ŞEHİTLERE DUA YOK; EĞLENCE VE ZİNA VAR
Tarihçi Mustafa Armağan, sâkıt Zaman gazetesinde (5 Ağustos 2007) bu şenî vak’ayı hülâsa olarak şöyle yazmıştı: Gemi hareket eder etmez gençler gruplar hâlinde içki içmeye başladılar. Erkeklerin özellikle kızları sarhoş etmeye çalıştıkları belli oluyordu. Sarhoş olan kızlar, bir süre dans ettikten sonra erkekler tarafından dışarı çıkarılıyor ve karanlık bir yerlere götürülüyor, daha sonra beraberce dönüyorlardı. İstisnasız bütün masalarda kumar oynanıyordu. Kaptan gelip kumar kağıtlarını toplamak istediyse de vermediler. Kendilerine karışmak isteyen görevlilere, “Biz Atatürk’ün yolundayız, bize kimse karışamaz” diye karşılık veriyorlardı. “Dağ Başını Duman Almış” marşı, sarhoş naralarına karışıyordu. Dönüşte de aynı rezalet devam etti. Çılgınlar gibi eğleniyorlardı. Çoğu içki komasına girmişti. Geziden önce 1 milyon 700 bin liraya özel olarak dayanıp döşetilen Kadeş vapuru mahvolmuştu.”
27 Mayıs darbesi ve Chp yanlısı 2 Nisan 1962 tarihli Akis dergisindeki habere göre, Kemalist/Chp gençliğinin “Kadeş” vapuruna Tophâne limanında bekleyen “aşırı boyalı ve rüküş serbest” kadınları da alması utanç verici bu vak’anın birbaşka yüzü… (Kaynak: “Kadeş rezaleti hiç unutulur mu?”, Mart 2014 tarihli Derin Tarih dergisi)
ADI TÜRKÇE OLMAYAN “KADEŞ” VAPURUNUN HİKÂYESİ
Adı Türkçe olmayan “Kadeş” vapurunun hikâyesi de Kemalist güruhun Türk milletinin tarih şuuruna nasıl ihânet ettiğinin bir başka veçhesidir. “Kadeş” milâttan önce Hititlerle Ramses dönemi Mısırlıları arasındaki savaşın sonlandırılarak “kadeş” mıntıkasında yapılan anlaşmanın adıdır. “Kadeş”in Türk tarih ve kültürüyle ne alâkası olabilir? Bu alâkayı Türk İslâm tarih kültürünü “redd-i miras” den Kemalistler kurmuşlardır.
1938 yılında Almanya’dan alınan gemilerin adının hiçbirinin Türk tarihiyle ilgisi olmadığı gibi, Türk kültürünü reddeden tarih teziyle irtibatlıdır. Etruks, Kadeş, Eti, Sümer, Tırhan, Marakaz, Trak, Suvat. (Dr. Mithat Atabey, Kabotaj Bayramı ve Çanakkale, 1 Temmuz 2017, Çanakkale Travel.com )
Sözün özü: Kemalist/Chp’li güruhun Çanakkale Zaferi ve Şehitlerine bakışı dün böyleydi, bugün de böyledir.(ilbeyali@hotmail.com)