27 Mayıs 1960 darbecilerinin radyodan ilk tebliği o karanlık günleri yaşayanların hâlâ hatırındadır: “Nato’ya, Cento’ya... bağlıyız.”
Prof. Dr. Cemil Koçak’ın “Darbeler Tarihi” kitabına göre, ordu hantal ve hastadır diyerek, darbeye muhalif olan 235 general ve beş bine yakın subay ve astsubayın emekli edilmesini isteyen CHP’nin şefi İnönü yanlısı darbeci cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, ödenmesi gereken yüklü ikramiye tutarını Nato Komutanı Norstad vasıtasıyla Amerikan örtülü ödeneğinden temin eder.
Darbe karşıtı subayların emekli edilmesi düşüncesinden Amerika ziyadesiyle memnundur.
ABD’nin desteklediği darbecilere darbe öncesinden para yardımı sözünü sağır sultan bile duymuştur. Arada bir “ABD yardımı azaldı” diyerek beyanat verecek kadar hacâlet içinde olan CHP dümenindeki darbeci hükümetin mensupları kara yüzleriyle çıktıkları halkın karşısında “Bağımsız ve Kalkınan Atatürkçü Türkiye” nutukları atabiliyorlardı.
AMERİKAN YARDIMI ALAN DARBECİLERLE CHP İKİZ KARDEŞTİR
Bu güruhun Amerikancılığını şimdi de Prof. Mahir Kaynak’ın “Darbeli Demokrasi” kitabından takip edelim. Orgeneral Cemal Gürsel, İsmet İnönü’nün ordudan eski bir arkadaşıdır. Darbecilerden Fahri Özdilek, İnönü’nün destekçisi ve Amerikan yanlısı bir orgeneral. Korgeneral Cemal Madanoğlu yine Amerikan yanlısı ve zihniyet olarak İnönü'cüdür.
DARBECİ VE CHP’Lİ GENERALLER NİYE AMERİKANCIDIR?
Tuğgeneral Sıtkı Ulay’la Albay Mucip Ataklı hem Kemalist, hem Amerikan yanlısı darbecilerden. Albay Osman Köksal, Amerikan Liyakat Nişanı almış bir darbeci ve Amerikancı… Albay Sami Küçük, Albay Haydar Tunçkanat, Yarbay Suphi Karaman, Yarbay Ahmet Yıldız ve Binbaşı Suphi Gürsoytrak ABD Fort Bragg'’da Psikolojik Savaş Merkezi’nde eğitim görmüş olan yine şedit Kemalist ve Amerikancı darbecilerden.
Darbenin ertesi Türkiye’nin Amerikan Büyükelçisi İsmet İnönü’yle görüşür.
CHP Amerikan tarafından ikna edilmeyi ve Amerika’nın Menderes hükümetinin halk üzerindeki baskıcı siyasetini kınayan açıklama yapmasını ve bildiri neşretmesini ister.
Darbeyi müteakip Emniyet Genel Müdürlüğünde istihbarî faaliyet gösteren Amerikalı subaylar ve sivillerin varlığı, Chp’nin yandaşı darbecilerin Amerikancı olduğunun en açık delilidir.
Kitapta adı zikredilmemiş bir Amerikalı generalinin 1960 Nisan'ında İstanbul’da Hilton'da ön beş gün kaldım. Benim nezaretimde orduda 10 milyon dolar sarf edildi. Darbenin kararlaştırdığımız tarihte yapılacağına kanaat getirdikten sonra Türkiye'yi terk ettim” demesinin ne mânaya geldiğini açıklamaya gerek var mı? Yeni kuşak Chp’lilerin Amerikan yardımıyla bir münasebetimiz yok demeleri milletin zekâsıyla alay etmektir.
1960 AMERİKAN BRİFİNGİNDE DARBECİLERE VE CHP’YE YARDIM SÖZÜ
Adı geçen kitaba göre, ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA)’nın 30 Mayıs 1960 yılındaki brifinginde Chp’deki bâzı üst seviyedeki idarecilerin darbenin olacağını bildikleri ve hazırlık içinde oldukları, Cemal Gürsel ve Chp’nin tavrını yakından takip edildiği belirtiliyor. Müteakip günlerde ABD Başkanı Eisenhower, Gürsel'e destek mesajı gönderir ve ekonomik yardım için Kongre engelini aşacak formüller bulacağı sözünü verir.
71 Muhtırası’nın baş faillerinden sözde “ulusalcı bağımsızlıkçı ve Atatürkçü” cuntacılardan Doğan Avcıoğlu ile Cemal Madanoğlu bu tarihte de Amerika’nın “güvenilir ve sağlam” elemanlarıydı. 12 Eylül’ün Atatürk milliyetçisi azılı generalleri darbe yaptığında “Bizim çocuklar...” demişti Amerikan derin güçleri.
Bütün bu menfi hâdiselerin şeriki olan ve milletin doksan yıldır sevmediği, sevmesi için bir sebep olmadığı münkir ve zavallı Chp Türkiye’nin hüviyet dışı bir partisidir
-------------------------------------------
İKİ KADÎM DOST ARALARINDA ŞÖYLE KONUŞMUŞLAR
Mehmet Narlı: Ama Maraş’ın içimde en uzun akan ırmağı nedir derseniz; “Dükkân” dır, derim. Dükkân sokağı, binası, duvarları ile tek bir mekân değildir ama sahipleri, müdavimleri, ruhu ile tek bir mekândır. O bazen Çiçek Pasajında yirmi metre karelik bir salondur, bazen Yenişehir Apartmanında bir dairedir; bazen Pınarbaşı’nda yarı metruk bir bağ evidir; bazen Ulucami civarında eski ahşap bir evdir. Ama Dükkân daima demi devranın haritasıdır; görgüsüz modernizmin yalancı ışıklarını kapattığımız, içimizin koyaklarını dostların yüzündeki ışıklarla aydınlattığımız yerdir" (Yazı âcizin ama bir kitaptan alıntıladım. Acaba hangi kitap? Hatırlayamadım)
Dündar Kök: “Bir Hüzünkârın Tahrir Defteri”... bu yazı onda olmasa da zaten o da “bir kitap” değil, “bir hocam” gibidir, erbâbı bilir.