Kahramanmaraş İl Müftüsü Celal Sürgeç, tarikatlar ve cemaatlerle ilgili açıklamalarda bulundu.
"Hiç bir kimsenin, dini ve tasavvufi şahsiyetlerin, din görevlilerinin, cemat-tarikat liderlerinin her eylemi, söylemi ve hayatı DİN değildir..Çünkü doğru da yapabilirler, yanlış ta yapabilirler, sevap ta işlerler, günaha da girebilirler, nihayet insandırlar..Zira son günlerde ülkenin gündemini işgal eden şahsı hep beraber üzülerek müşahade ettik ve edeceğiz de..Öyleyse bir ölçü koymak ve ona göre yolumuza devam etmek mecburiyetindeyiz..Aksi halde masum din duygusu gönüllerde yara alıyor ve dinden ve bunlar yüzunden kopuşlar yaşanıyor..
-Bu konuda ölçümüz şu olmalıdır: Onların eylem ve söylemleri Kur'an ve Sünnet-i Resulillaha uygun ise tabi olur, peşinden gideriz..Aksi halde uymamiz, itaat etmemiz gerekmez..
-Bu konuda ilim ve hikmet sahibi mezhep imamlarımız da konu hakkında aynı ölçüyü dile getirmişler:
--İmam Ebu Hanife: "Bir hadis sahihse benim mezhebim odur." (İbn Abidin, Haşiye (1/63),
--İmam Şafii: "Ben bir söz söyler de, Rasulullah(s.a.v)'ın sözüme muhalif sahih bir hadisi varsa, Rasulullahın hadisi evladır, beni taklid etmeyin." (İbn Ebi Hatim s.93)
--İmam Malik ise şöyle demektedir: "Ben bir beşerim, isabet eder, hata da ederim. Benim görüşlerime bakın; Kitap ve sünnete uyanları alın, Kitap ve sünnete uymayanların hepsini duvara çarpın." (ibn Abdilberr, el-Cami (2/32)
--İmam Ahmed Bin Hanbel:"Evzai'nin görüşü, Malik'in görüşü, Ebu Hanife'nin görüşü... Bunların hepsi birer görüştür. Bana göre de hepsi eşittir. Delil ise ancak sünnettir. (İbn Abdilberr, el-Cami' 2/149) buyurmuşlar ve bizim hayatımız, tum eylem ve söylemimiz dinin kendisidir, itaat edeceksiniz iddiasında bulunmamışlardır.
--Bütün bu tesbitlerden hareketle diyoruz ki; Hayatı, eylem ve söylemleri DİN olan insanlar sadece peygamberlerdir..Zira Onlar ilahi denetim mekanizmasına tabidirdirler(ismet sıfatı) Buna rağmen bile zelleden münezzeh olamamışlar. Ancak derhal vahiyle uyarılmış ve zelleleri tashih edilmiştir..
--Kur'anda 16 yerde bu ciddi ilahi denetim sistemiyle Efendimiz(a.s) uyarıya muhatap olmuş, bir kısım davranışları tashih edilmiştir(abese suresindeki ibni mektum konusu vb.)
-Unutmayalım ki Peygamberlerin haricinde hiç bir kimse böyle ilahi bir denetim sistemi içinde denetlenmiyor..
--- İşte insanımız bilerek veya bilmeyerek bu noktayı kaçırmaktadır. Bunun için bulunduğum makam itibariyle dini ve kanuni sorumluluğumu hissederek bunları söylemeye mecburum..
Maalesef son günlerde din adına yola çıkmıs bir takım insanların gayri insani ve ahlaki davranışlarını hep beraber üzülerek seyrediyoruz..
--Bir kısım ulusal veya uluslararası yapılar, yazar çizerler ve medya kuruluşları, ısrarla bu şahsiyetlerin yaptıkları bu davranışları dine mal ederek sinsice dini gözden ve gönülden düşürmek ve islamın toplumsal belirleyicilik yönünü yok etmek suretiyle hayatta karşılığı olmayan iğdiş edilmiş salt bir kültüre çevirmeye çalışmaktadırlar.
--Bütün bunların yanında hala bir kısım insanlar peşinden gittikleri bu şahsiyetlerin yaptıkları bu kötüluklerden ya hikmetler aramakta, ya da onlara kudsiyet veya masumiyet izafe ederek eleştirmekten ve sorgulamaktan çekinmektedirler..
-Tekrar söylüyorum: "Sadece Peygamberler ilahi denetime tabidirler. Peygamberlerin dışindaki İnsanlar ise kim okursa olsun ilahi değil beşeri denetime tabidirler"..
-Peygamberlerden sonra İnsanlar arasındaki denetim mekanizması insanlara bırakılmıştır.. Bu denetleme görevini ise, Dinin temellerini iyi bilen, doğru analiz eden, sorgulayan islam toplumunun fertleri usul ve üslubunca yapacaktır. Tıpkı Hz.Omer'e camide bile bu sistemi işleten ve mihr konusunda Kur'anın emrini hatırlatan kadın gibi..Herhalde hiç bir dini şahsiyet veya tarikat lideri Hz.Omer'den daha hayırlı değildir..
-İste bu sorgulama ve denetleme sistemine biz EMRİ BİL-MARUF NEYHİ ANİL-MÜNKER sistemi diyoruz..Ancak bu önemli vazifeyi, Kur'anı ve onun insan hayatındaki tezahurü olan sünneti iyi bilen, dinin temellerini dogru sekilde kavramış aklı ve vicdanı hür ve özgür şahsiyetler yapabilir. Beyinleri uyuşturulmuş ve sorgulama yeteneğini yitirmiş tutsak beyinlerin yapacağı iş değildir...
-Bunu sağlamak ve böyle bir toplum inşa etme görevi en temel dini, vicdani,ahlaki ve kanuni görevimiz olmalıdır. Çünkü ehil eller tarafından verilen sağlıklı Din Eğitimi, sağlıklı bir toplumun inşaasında çok ama çok önemlidir..Zira DİN GÜVENLİĞİNİ KAYBEDER İSEK BU COĞRAFYADA; MİLLİ GÜVENLİĞIMİZ DE TEHLİKEYE DÜŞER..Unutmayın ki küresel güçler bu coğrafyada dini, sömürüleri icin bir aparat olarak kullandıkları gerçeğini göz ardı etmemeliyiz.. Aman dikkat edelim, çoluğumuza cocugumuza sahip çıkalım..
Hz.Ali Efendimizin "DİNİ ŞAHISLAR İLE. TANIMAYIN..ŞAHISLARI DİN İLE TANIYIN" ölçüsünü her daim hatırımızda tutalım.."