“İyi yazı” nın ilk ceddi, îcaz üstünlüğüne, yâni kısa fakat çok mâna taşıyan ulvî ifade gücüne sahip Kur’an-ı Kerim’dir. Dücane Cündioğlu’nun ifadesiyle “Îcaz sanatının ilk ve sonsuz numunesi Kur’an-ı Kerim’in ifadesi söz konusu olduk da, âlimler, îcazı sadece mânada değil, ifade de aradılar. Onlara göre Kur’an, mânasıyla değil, ifadesiyle de âciz bırakıcı idi.” (Nazım ve Nesir, 30 Mayıs 2009, Simurg Grubu Sitesi,)
Âmâ üstadım Cemil Meriç’in “Üslûpta ilk ceddim” dediği Sinan Paşa, “iyi yazı” ölçüsünde Türk nesrinin ilk münşîi, yâni ilk güzel nesir yazan, inşâ edendir.
Erbabının yazdığına göre, Fatih ve İkinci Beyazıt dönemlerinde devlet adamı ve müderris olan “Hoca Paşa” nam bu zâtın “Tazarrunâme” si ile Fuzûlî’nin “Leylâ vü Mecnûn Mesnevî” si ve “Şikâyetnâme” si (mektupları) Türk nesrinin cezbeli ilk örneklerindendir.
Bunun yanında Hüseyin Vassâf Bey’in şerh ettiği Süleyman Çelebi’nin “Vesîletü’n Necât adlı Mevlid-i Şerîf’inin şerhi “Gülzâr-ı Aşk”, Hz. Mevlânâ’nın Mesnevî ve Divân-ı Kebir’i “iyi yazı” ve güzel üslûp arayanlar için müracaat edilecek eserlerden bazılarıdır.
Ali Yurtgezen hocanın dil ve üslûp numunesi olarak tavsiye ettiği Ahmet Cevdet Paşa “iyi yazı” nın inşâcı ve nazariyecilerinden bir zat. “Kısas-ı Enbiyâ”sı bugün kısırlaştırılmış nesrimizi güçlendirecek ve dil lezzetini doruğuna çıkaracak muhteşem bir üslûba sahip.
“Belâgat-i Osmâniyye” adlı kitabında “ilm-i me'ânî ve edebî sanatlarla” hakkında bilgiler veriyor. Cümle içinde kelimelerin yer değiştirmesi ile mânanın nasıl değiştiğini ve belâgat ilmini tedris ve tâlim edenlerin “lisân-ı Osmânî” üzere mânanın aslını doğru söyleyip yazmağa, meramını fasihâne ve belîgâne bir şekilde ifade etmeye muktedir olacaklarını anlatıyor.
“İyi yazı” dan maksat, lisân-ı hâlimizi ve yazıya geçirilmesinden fayda hâsıl olacak olan edebî, fikrî ve ilmî mevzuları sanatkârâne üslûpla yazmaktır. “İyi yazı” nın kaynaklarından “Beyan ilmi” de, maksadı açık ve güzel bir şekilde ifade etme sanatıdır ki teşbih, mecaz, istiare, kinaye gibi edebî sanatları öğretir
Yazının, edebî heyecanı ve âhengi olmayan, takır tukur sesler çıkaran mânasız kelimeler yığınına dönüştüğü bir zamanda “İyi yazı” nın kaynağına esas kabul edilen “Belâgat ilmi”, sözün düzgün, edebî kaidelere uygun, kusursuz ve yerinde söylenmesi sanatıdır.
Adı geçen kitaba göre ilm-i meânî, yân mânalar ilmi belâgatın, yâni sözün yerinde olma şartlarını belirleyen ilimdir. Sözün, yerine göre uyarlama prensiplerini, duruma göre uğrayacağı değişiklikleri ve hâle uygunluğunu gösterir. Açıklık, kapalılık bakımından farklı ifade biçimlerini ve güzel anlatım yollarını öğretir.
“İyi yazı” ölçülerinin Osmanlı bedî ilmiyle konulduğunu, edebî sanatlarla söz ve yazının süslenmesini öğreten “Bedî ilmi” nin Osmanlı’da hususî bir yerinin bulunduğunu ve Kur’an-ı Kerîm’in nice bedî, meânî ve belâgat ilimlerin incelikleriyle dolu olduğunu öğreniyoruz.
Hülâsa-ı kelâm, modernliğin saldırısına uğrayan her değerimiz gibi “İyi yazı” nın da Cumhuriyet modernleşmesinden bugüne saldırılardan çok yara aldığı ortada. Bunun içindir ki, “İyi yazı” yı korumak hüviyetimizi korumaktır. Bu hüviyet aynı zamanda millet olmanın da kendisidir