İstiklâl Marşı’nın fikirleri hayatımıza ve kamuya girdikçe Atatürkçü Cumhuriyet gücünü kaybedecek, Âkif’e “Arapçı ve mürteci” diyen ulusalcılarla Altı Ok’çuların ruhî durumları bozulacak. Çünkü İstiklâl Marşı’nın, yürürlükteki Cumhuriyet ilkelerine karşı olduğunu biliyorlar. Bu zihniyete göre, “İstiklâl Marşı’nın devri çoktan kapanmıştır.” Atatürkçü Cumhuriyet’e aidiyeti olmayan İstiklâl Marşı’yla millet arasındaki köprüleri yıkmaya çalışıyorlar. Bundandır ki Atatürkçü Cumhuriyet’in bir parçası olduğunu söylemek, Âkif’e ve Millî marşımıza hakarettir.
Millî Eğitim ve benzeri kurumların hazırladığı “Âkif ve İstiklâl Marşı Programları” seküler hâle getirilmiş kültürel gevezeliklerdir. Ali Yurtgezen hoca, “İstiklâl Marşı söylenirken çocuklar niye gülüyor?” sualiyle resmî mekteplerde İstiklâl Marşı’nın millete aidiyet gücünün sulandırıldığını, fikrî vakarının kaybettirildiğini ve mecburî bir merasim sıkıcılığına dönüştürüldüğünü dile getiriyor.
KEMALİSTLERE GÖRE: “ÂKİF, İNKILÂBA DİŞ BİLEMİŞ”
İstiklâl Marşı’nın muhtevasından dolayı Âkif, devrin Kemalist basınında “Geri sutlarda pusu kurmuş, inkılâba diş bilemiş” biri olarak suçlanıyor ve “bir sıfır” olarak değerlendiriliyordu (İstiklâl Marşı Şairimizin Son Günleri, Yrd. Doç. Dr. Fatih Bağcıoğlu).
İstiklâl Marşı’nın “Hakk’a tapan Türk milleti” olmaya dâvet eden gücünü yok etmeye çalışanlar, Kemalist, ulusalcı ve liberallerdir. İslâmî bir Türkiye Cumhuriyetine geçit vermeyen Onuncu Yıl Marşı taraftarları, İstiklâl Marşı’nın çağrısına karşı olanlardır. Ruşen Eşref, Aka Gündüz gibi CHP aydınlarının İstiklâl Marşı’nın değiştirilmesini teklif etmeleri bu sebeptendir.
Kemalist devletin koyu taraftarı pozitivist Nurullah Ataç, “beğenmediğini” söyleyerek İstiklâl Marşı’na hakaret eder: “Doğrusu bu marş değil, bir ilâhî, bir tazarrudur. O güfte bugünkü Türkiye’yi temsil edemez. Bize şimdi ideallerimize uygun, hiç olmazsa onlarla tezat teşkil etmeyecek bir marş lâzım.” (Mehmed Âkif Ersoy Araştırmaları Merkezi)
Bu zihniyet hiç değişmeden devam ediyor. Yüzlerce örnekten sadece biri: “CHP Elazığ il Teşkilâtı partilerinin 88. yıl kutlamalarında İstiklâl Marşı’nın okunmasını istemediler” (10 Eylül 2011 tarihli gazeteler).
İSTİKLÂL MARŞI’NIN FİKİRLERİ 1928’DEN SONRA KALDIRILMIŞTIR
Atatürkçü Cumhuriyet yandaşları, İstiklâl Marşı’nı “hegemonyalarına” karşı olarak görürler. “Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl” mısraı ile Kemalist Cumhuriyete ve dolayısıyla Batılılaşmaya karşıdır. Fikirleri, din ü millet mânasını yüklenmiş olan Millî Mücadele’nin ifadesidir.1928 Anayasa’sından “Türkiye Devleti’nin din-i, din-i İslâm’dır” maddesinin kaldırılmasıyla, İstiklâl Marşı’nın fikirleri de bütünüyle yürürlükten kaldırılmıştır.
Türkiye’de yaşayanları “Hakk’a tapan millet” kimliğine davet eden, “İsrafil’in sûr’u gibi heybetli bir dildir” İstiklâl Marşı. Bu bakımdandır ki önce kabul edip sonra pişmanlık duyanlar, pozitivist Altı Ok ilkelerini Cumhuriyet sistemi yerine geçirenlerdir. Milletin dimağına ilahî bir çağrı gibi yerleşmesinden korkan Cumhuriyet oligarkları, defalarca yeni İstiklâl Marşı arayışına girdiler.
“ÂKİF VE İSTİKLÂL MARŞI TÜRKİYE’DE NEREYE DENK DÜŞÜYOR?”
“Câmideki Şair Mehmed Âkif” kitabını yazan D. Mehmet Doğan, “İstiklâl Marşı Bir Meydan Okumadır” diyor bir mülakatında. “İstiklâl Marşı çoktandır, ne dediği hiç düşünülmeden okunuyor, ezberleniyor, söyleniyor. Hem İstiklâl Marşı’nın hem de merhum Âkif’in, Türkiye’de tam olarak nereye denk düştüğü…” sualine verdiği cevapta, Cumhuriyet zevatının İstiklâl Marşı’na karşı tavır aldığını ve İstiklâl Marşı’nın Atatürkçü Cumhuriyete meydan okuduğunu belirtiyor:
“İstiklâl Marşı’nın bir ‘Millî Mutabakat’ metnidir. Mehmed Âkif Meclis'te hiç konuşmamıştı. Ama İstiklâl Marşı ile söylemek istediğini en müessir şekilde söylemiştir. İstiklâl Marşı öyle bir metindir ki, Türkiye'yi teşkil eden halkın bütününün benimseyeceği unsurlar ihtiva eder. 1924'ten sonra uygulanan politikalar bu ülkenin halkının inanç ve değerlerinin geniş ölçüde dışlanması anlamına geliyordu. O yüzden geniş halk kitleleri bilhassa kendini inanç boyutu ile tanımlayanlar ülkeye bağlılıklarını İstiklâl Marşı ile ifade etmişlerdir. Kendilerini Anayasa ve kanun metinlerinde değil, İstiklâl Marşı'nın metninde bulmuşlardır” (Bu düşünceler, Doğan’ın adı geçen kitabının 106 ve 107. sayfasında da ifade ediliyor).
D. Mehmet Doğan, “Millî Marş için dönemin ünlü şairleri içinden neden Mehmed Âkif seçilmiştir?” mevzuunu da anlatıyor:
“Sebebini, öncelikle dönemin şartlarında arayabiliriz. Batının o sırada çok yakından hissedilen ezici baskısı karşısında, en batıcı olanlar, dine uzak duranlar dahi millet vakıasını, milleti yaşatan değerleri daha objektif olarak görmek mecburiyetinde kalmışlardır. Bunlar da Meclis’teki oylamada çok güçlü bir dinî muhtevaya sahip olan İstiklâl Marşı’na oy vermişlerdir. Mehmed Âkif’e rağbet zafere kadardır! Zaferden sonra emperyalistlerle masaya oturulmuş, o masada sadece yeni Türkiye devletinin maddi sınırları çizilmemiş, manevi sınırları da tayin edilmiştir. Batı emperyalizminin İslâm korkusu yeni devletin oturtulacağı inanç ve düşünce zeminini belirlemiş, bu durumda, ‘İslâm Şairi’ne ihtiyaç kalmamış, hatta korkulan bir şahsiyet hâline gelmiştir.”
ATATÜRKÇÜLER “HAKKA TAPAN MİLLET” MISRAINI İÇ TEHDİT SAYIYORLAR
“Hakk’a tapan milletten” nefret eden ve mensubiyet hissetmeyen Atatürkçü bir general çocuğunun İstiklâl Marşı’na kuduz köpek salyasından daha şenî sözlerle saldırması, Atatürkçü Cumhuriyet’in bir ürünüdür. O general çocuğunun “Asım’ın Nesli”den olmadığı, “Haluk’un nesli”nden olduğu, Allah ve dinini inkâr eden sözlerinden belli: “Biz, ‘Doğacaktır sana vaat ettiği günler Hakk’ın’ diyen Âkif’in sözüne katılmıyoruz. Çünkü Kurtuluş Savaşı gökten gelen ilâhî bir zafer değildir.”
Atatürkçü Cumhuriyet hükümferma olduğu müddetçe İstiklâl Marşı’nı okutmanın bir mânası yoktur. Ya Atatürkçüler çekilmeli, ya da İstiklâl Marşı. Birinin var olduğu yerde diğeri hükümsüzdür. Çünkü ulusalcı Cumhuriyetçiler İstiklâl Marşı’nın ruh ve fikrine inanmıyorlar.
“DİNDAR ADAM YAZMIŞTIR” DİYE YENİ MARŞ DÜŞÜNÜYORLAR
“Dindar bir adam yazmıştır” diye değiştirilmeye ve hor görülmeye başlanan İstiklal Marşı’mız kırk iki yıl da yirmi bir defa değiştirilmek istendi (Muhiddin Nalbantoğlu, İstiklal Marşımızın Tarihi).
Daha önce zikrettiğimiz üzere Gata’da Diş Tabibi Kemalist bir general, Âkif’e ve İstiklâl Marşı’na haince dil uzatmıştı. Bunun üzerine “Mehmed Âkif Vakfı” Kurucusu D. Mehmet Doğan, İstiklâl Marşı düşmanları olan 28 Şubat darbecilerine karşı savunmaya geçmişti: “…Âkif, bütün toplumun değeridir, ona dil uzatan unvanlı da olsa gereken cevabı alır. (…) Âkif, Millî Mücadele’nin en önde gelen sivil kahramanıdır…”
Atatürkçü güruh ve darbeciler İstiklâl Marşı’na 30’lı yıllardan bu yana karşı olduklarını aşikar etmişlerdir. 1937’de değişiklik yapılan anayasa ile 27 Mayıs darbecilerinin 1961 anayasasında İstiklâl marşı maddesi yoktur. Gazeteci Avni Özgürel, 7 Aralık 2012 tarihli Aksiyon dergisinde bazı dönemlerde askerî zihniyetin İstiklâl Marşı’na karşı olacak kadar yozlaştığını anlatıyor:
“… Atatürkçülük konusuna kendilerini o kadar kaptırdılar ki koyunlarına sokulan mezhepçilik kamasının farkına bile varmadılar. (…) Atatürkçülük hassasiyeti diye önlerine getirilenin veya dayatılanın aslında bir mezhepçilik mücadelesinin aleti olduğunu fark etmediler. (…) Ve sonuçta TSK, İstiklal Marşı’nı okumayacak hale geldi. ‘Mehmet Akif yazdı, okumayız’a döndü iş.”
“İSTİKLÂL MARŞI’NDAN BİR ANAYASA ÇIKAR”
İsmet Özel’in hülâsa ettiğimiz şu ifadeleri de, İstiklâl Marşı’nın yürürlükteki Cumhuriyet’i işaret etmediğini gösteriyor: “Anayasa’dan İstiklâl Marşı çıkmaz ama İstiklâl Marşı’ndan bir Anayasa çıkar. İstiklâl Marşı’nın varlığı bir milletin gelecek başarılarının çerçevesi çizilmek için doğmuş bir şeydir. Yani ne edebî bir başarı gözetilmiştir, ne de siyasî bir gösteriş bahis konusudur. Bunu anlamayanların İstiklâl Marşı metnine itirazları ve eleştirileri vardır. Bunu anlamadıkları için, ‘Böyle marş mı olur?’ derler. O yüzden İstiklâl Marşı halen bizim üzerinde düşünüp karşı karşıya kaldığımız meselelerin nasıl hal yoluna sokulabileceği, bize askıntı olmuş, musallat olmuş belâların da nasıl defedileceğine dair gözle görülebilir, elle tutulabilir imkânlar bahşeden bir metindir. Bu yüzden de İstiklâl Marşı’ndan bir Anayasa çıkabilir. İstiklâl Marşı’nın ideolojisiyle İstiklâl Harbi’ni kazanmış bir milletiz.”
Cumhuriyet inkılâplarının ürettiği sözde kültürden de, edebiyattan da, felsefeden de üstün ve muazzez olan İstiklâl Marşı, “Ezelden beridir hür yaşarım” diyen Müslüman Türk milletinin imanını koyduğu “din ü millet” ve “vatan-ı İslâmiyye” mücadelesinin beyannamesidir.